Klinik bulgular
Postmatür yenidoğanm klinik olarak miadında doğmuş bebekten ayrılması güçtür. Genellikle boy uzun, tartı 3500 g veya daha fazladır. Miadını 1 3 hafta aşmış olarak doğan bebekte lanugo tüylerinin yokluğu, cilt renginin soluk oluşu, el ve ayaklarda hafif siyanoz, vernik caseosa’nm azlığı veya yokluğu, uzun tırnak, bol saç, parşömen kağıdına benzer veya deskuame cilt, artmış irritabilite, bazen hipo toni ve letarji, dikkati çekebilen klinik bulgulardır. Bu bulgular bazen term veya preterm doğanlarda da saptanır. Postmatür bebeklerin bir bölümünde (% 5 10) pîasental yetersizlik sendromu görülür.
Doğumun 3 hafta veya daha uzun süre gecikmesinin, miadında doğan gruba kıyasla pe rinatal mortaliteyi üç kez arttırdığı bildirilmektedir. İlk doğum ve anne yaşının 35 den büyük olması da mortaliteyi arttıran faktörlerdir.
Tedavi
Geciken doğumlarda dikkatli obstetrik izleme çok önemlidir. Doğumun indüksiyonla başlatılması ve sezaryan doğum gibi girişimler için nonstres test, oksitosin testi gibi bazı testlerin sonuçlarına göre karar verilir. Yaşlı primiparlarda (>35 yaş) bebekte solunum güçlüğü ve asfiksi riski daha yüksektir. Bu nedenle böyle kadınlarda miadın 1 veya 2 hafta geçmesi durumunda sezaryan indikasyonunun konması uygun olur.
Sağlıklı doğan ve apgar puanı yüksek olan postmatür yenidoğanlarda özel bir tedaviye gerek yoktur. Hipoglisemi riski nedeniyle beslenme erken başlatılmalıdır. Ağızdan yeterli gıda alamayan bebeklere % 10 dekstrozlu sıvı damardan uygulanmalıdır.
Plasenta yetersizlik sendromu
Plasentanın yetersizliği, klinik olarak anormal kalp ritmi, intrauterin büyüme geriliği, düşük maternal estriol düzeyi, mekonyumla boyanmış amnios sıvısı ile belirlenir. Pîasental yetersizlik belirtileri tüm canlı doğumların % 12 sinde görülmektedir. Verniksin ve cildin sarıya boyanması % 1.2 oranında görülür. Bu sendrom Sıklıkla postmatürelik ile karışır. Pîasental yetersizlik sendromlu hastaların ancak % 20 si posttermdir. Bu sendromun saptandığı hastaların büyük çoğunluğu term, preterm ve özellikle sga çocuklardır. Toksemili ve yaşlı primipar annelerin çolakları bu açıdan risklidir.