ETİOLOJİ
Birçok böbrek hastalıklarının seyrinde metabolik asidoz oluşur. Proksimal tübülüs bozukluklarında nefronun bu segmentinde hidrojen iyonu salgılanması ve bikarbonatın reabsorpsiyonu yetersiz olduğundan distal tübülüslere geçen sıvı fazla miktarda bikarbonat içerir. Bu durum renal tübüler asidozun proksimal tipinde görülür. Distal renal tübüler asidozda distal tübülüslerde hidrojen iyon yapımı yetersizdir ve idrar asitleştiri-lemez. İdrarda titre edilebilen asit azalmıştır,.idrar pH sı 5.5 veya üzerindedir, sistemik asidoz vardır. Kronik böbrek yetersizliğinde çalışan nef-ron sayısı azalmış olduğundan amonyak yapımı ve idrarla hidrojen iyonlarının atılması yetersizdir. Glomerül filtrasyon hızının düşük olması da hidrojen iyonu atılmasını azaltıcı bir faktördür.
Yenidoğan bebeklerde glomerül filtrasyon hızı düşük, ayrıca tübülüslere geçen fosfat yükü az olduğu için idrarla hidrojen iyonu atılması sınırlıdır. Bu nedenle yenidoğanda metabolik asidoz çok kolay gelişir. Protein içeriği yüksek sütler endojen asit yükünü arttırarak asidoz eğilimini arttırır. Hipoksi, infeksiyon ve dehidratas-yon, yenidoğanda metabolik asidozun en önde gelen nedenleridir.
Lowe sendromunda (serebro – renal send-rom), böbrekte amonyak yapımı yetersizdir.
Diyabet ketoasidozu, metabolik asidozun diğer önemli bir nedenidir. Vücutta yağların tam yanamaması ve protein katabolizması sonucu asetoasetik asit, beta hidroksibütrik, fosforik ve sülfürik asit kanda birikerek asidoz oluşur.
Ağır ishallerde görülen asidoz, dışkı üe bikarbonat kaybına ve barsakta karbonhidratların tam parçalanamaması sonucu oluşan organik asitlerin, ayrıca açlığın yol açtığı katabolizma ürünleri olan asitlerin birikimine bağlı olarak oluşur.
Salisilat zehirlenmesinde görülen asidozda, salisilik asit ile ilgili hidrojen iyonu birikmesi yanında, salisilat etkisiyle vücutta oksidatif fos-forilizasyon reaksiyonlarının bozulması etkendir.
Metabolik asidoza yol açan diğer nedenler arasında hiperalimantasyon, laktik asidoz, açlık, metil veya etil alkol ile zehirlenme ve bazı hi-peraminoasidüri sendromları sayılabilir. Fizyolojik serumun aşırı miktarları da hiperkloremi yaparak metabolik asidoza neden olabilir.
Başlangıçta ekstrasellüler sıvıda bikarbonat, intrasellüler sıvıda hemoglobin ve fosfatlarla asidoz durumu tampone edilmeye çalışılır. Serum bikarbonat düzeyi ve pH azalır, pC02 artar. Sistemik asidozun ve artmış pC02 nin etkisi ile solunum merkezi uyarılır, solunumun hızı ve derinliği artarak akciğerler yoluyla vücuttan karbondioksid atılması sağlanır. Bunun sonucu plazma pC02 ve karbonik asit düzeyleri azalır. Renal kompansasyon mekanizmaları da harekete geçerek amonyak yapımı, idrarla hidrojen iyonu atılması ve yeni bikarbonat yapımı artar. Kompansasyon başarılı ise ve asidoza yol açan neden ortadan kalkmışsa durum normale döner.
KLİNİK BULGULAR
Metabolik asidozda esas hastalık belirtilerinin yanısıra derin ve hızlı solunum (Kussmaul solunumu) gözlenir. Yenidoğanda ve küçük süt-çocuklarında bu tip solunum görülmeyebilir. Ağır asidoz periferik damar direncinin azalmasına ve kalp fonksiyonlarında bozukluğa neden olur. Hipotansiyon, akciğer ödemi ve hipoksi gelişebilir.
Serum pH, bikarbonat ve pC02 değerleri azalmıştır. Plazma bikarbonatında 1 mEq/l lik bir azalma, genellikle arteriyel pC02 de 1.0-1.5 mmHg kadar bir düşme ile birliktedir. Bu ilişkinin saptanamadığı durumlarda karışık (respi-ratuar ve metabolik komponentler birarada) bir asidoz durumundan şüphe edilir. Asidoz bikarbonat kaybına bağlı ise, anyon açığı normal değerlerdedir ve hiperkloremi saptanır. Anyon açığının artması, hidrojen iyonu yapımında artma ya da atılmasında yetersizlik olduğuna işaret eder.