Çocuklarda Dehidratasyon Tipleri

  1. Hipertonik (hipernatremik) dehidratasyon
  2. Hiponik  (hiponatremik)   dehidratasyon
    1. İzotonik (izonatremik)  dehidratasyon Çocuklarda en sık rastlanan dehidratasyon tipi izotonik dehidratasyondur. Sütçocuklarmm akut ishallerinde oluşan dehidratasyon genellik­le izotoniktir. Bu tip dehidratasyonda su ve tuz­lar, vücut sıvılarında bulundukları oranlarda kayba uğradığından, hücre dışı sıvıda osmolalite değişmez ve hücreden dışarıya veya dışarı­dan hücre içine su geçişi olmaz. Klinik tabloda hücre dışı sıvı hacminin azalması ile ilgili bul­gular ön plandadır.

Vücuttan su kayıplarının tuz kayıplarına oranla fazla olduğu durumlarda ortaya çıkan pa­toloji, hipertonik (hipernatremik) dehidratasyon­dur. Bu tip dehidratasyona özellikle küçük sütço-cuklarmda rastlanır. Besinin hazırlanmasında ya­pılan yanlışlıklar (suyu nisbeten az bir besi biçimi uzun süre kaynatılarak koyulaştırılmış inek sütü, koyu hazırlanmış toz süt preparatları), yük­sek ateş ve sıcak çevre hipernatreminin başlıca nedenleridir. Bu tip dehidratasyonda, hücre dışı sivı hacminde azalma olabilir veya olmayabilir. Klinik tabloda hücre içi sıvı azalması bulguları (aşırı susama hissi, irritabilite, şuur bulanıklığı, reflekslerin canlılığı ve konvülziyonîar gibi MSS belirtileri) ön plandadır.

Tuz kaybının su kayıplarını aştığı dehidra­tasyon tipine hipotonik (hiponatremik) dehid­ratasyon denir. Bu tip dehidratasyon en fazla te­davi yanlışlıkları (uzun süren ishallerde tuz kay­bının yeterince karşılanmaması, akut ishallerde uzunca bir süre çay veya pirinç suyu verilmesi, İV solüsyonların elektrolitten yoksun olması) so­nucu görülür. Bu tip dehidratasyonda, hücre dışı sıvı hacmi artmış olabilir. Klinik tabloda, izoto­nik dehidratasyonda olduğu gibi, plazma hacim azalması belirtileri ön plandadır.

Tablo 8.3.3 de değişik dehidratasyon tiple­rinde klinik ve laboratuar bulguları verilmiştir. Dehidratasyon tiplerim ayırt etmede klinik bul­gulardan çok laboratuar bulguları yol gösterici­dir.

Dehidratasyonlu hastada kayba neden olan hastalığın süresi, patolojik kayıpların miktarı, özellikle son 24-48 saatlik sürede alman sıvı,mik­tarı ve niteliği, kusma ve ateşin varlığı ve nice­liği, idrar sıklığı ve miktarı, çocuğun son günler­de tartılıp tartılmadığı sorularak su ve tuz kayıp, larmm derecesi konusunda bilgi alınmalıdır. Öy­kü ile alman bilgiler, klinik ve laboratuar bulgu­ları dikkate alınarak su ve tuz kayıplarının de­recesi ve dehidratasyonun tipi belirlenmeye ça­lışılmalıdır  (tablo 8.3.2, 8.3.3).

Belirgin klinik ve laboratuar bulgularının dehidratasyonun geç bulguları olduğu unutul­mamalıdır. Erken dönemde klinik ve laboratuar bulguları genellikle normaldir. İshalin erken dö­neminde hastaya oral yolla glükoz elektrolit so­lüsyonları verilmesiyle dehidratasyonun ölüme yol açabilen ağır dereceleri önlenebilir.

Serum osmolalitesi (normal, düşük veya yüksek) Serum sodyum düzeyi (normal, düşük veya yük­sek) Serum  potasyum düzeyi   (normal,   düşük veya

yüksek) Serum HC03 düzeyi (düşük) Serum pCOs (normal veya düşük) Serum klorür düzeyi (normal veya yüksek) Serum kalsiyum düzeyi (normal veya düşük) Serum magnezyum düzeyi (normal veya düşük)

Şişman ve zayıf çocuklarda klinik bulgular­la dehidratasyonun saptanmasının güç ve aldatı­cı olabileceği hatırlanmalıdır.

Akut dehidratasyonun ağır şekillerinde, plaz­ma volümünde belirgin azalma sonucu şok tab­losu gelişerek hasta kaybedilebilir. Bunun ya-nısıra, ağır dehidratasyonda hayatı tehdit eden diğer bir olumsuz sonuç da metabolik asidozun oluşumudur. Klinik olarak derin ve sık solunum (Kussmaul solunumu) metabolik asidozun en önemli belirtisidir. Solunum derinliği ufak süt çocuklarında daha az güvenilir olmakla beraber asidozun varlığını yansıtır. Metabolik asidozun kimyasal göstergeleri kanda düşük pH, düşük HC03-, hiperkloremi ve kompansasyon sonucu oluşan pC02 düşüklüğüdür (tablo 8.3,4). Örneğin, sütçocuklarmda ve küçük çocuklarda ağır dehid­ratasyon nedenlerinin başında gelen akut ishalde metabolik asidoz bir taraftan Na+, K+, HCCV dan zengin, klorürden fakir ve alkalen yapıda sıvının barsaklardan kaybedilmesi, diğer taraf­tan hipovolemiye bağlı perfüzyon azlığı sonucu periferik dokuda fazla miktarda organik asit ya­pılması ve bunların, idrar yapımı azalmış olan böbreklerle atılamaması ile kanda birikmesi so­nucu oluşur. Hiperkatabolik etkileri ile açlık ve yüksek ateş de metabolik asidoz oluşumunda pay alır. Dehidratasyonda, kandaki pH değişiklikle­ri çok kısa sürede acil tedavi gerektirecek derece­de tehlikeli boyutlara ulaşabilir.

Ağır dehidratasyonda çocuğun yaşma, de­hidratasyon nedenine, patolojik kayıpların nite­liğine, ağızdan alman sıvının yapısına ve böb­reklerin fonksiyon durumuna bağlı olarak mi­neral metabolizmasına ilişkin ve özellikle sod­yum, potasyum, kalsiyum, magnezyum iyonları­nı ilgilendiren sapmalar ve bunlarla ilgili belir­tiler de tabloya eklenebilir.

Sıvı tedavisinde en önemli ilke, kaybedilen elektrolit ve suyun uygun şekilde yerine konma­sıdır. Sıvı tedavisinin planlanmasında yaşa uy­gun normal gereksinimler ve olası su ve elek­trolit kayıpları dikkate alınmalıdır. Hasta başlan­gıçtan itibaren dehidratasyonun derecesi ile il­gili klinik belirtiler yönünden ve aralıklı tartı ölçümleri ile yakından izlenmeli; ishal, kusma, ateş gibi nedenlere bağlı olarak devam etmekte olan patolojik kayıplar yaklaşık olarak hesaplan­malı ve tedavide dikkate alınmalıdır. Klinik uy­gulamada sıvı tedavisi gerektiren durumlar tab­lo 8.3.5 de sıralanmıştır.