Gebe kadının beslenmesi esnasında, her an gelişmekte olan fötüsün ye annenin kendi organizmasının yapım maddelerine olan artmış ihtiyacının dikkat nazarına alınması lâzımdır. Yapılan araştırmalar, gebe kadının gebeliğin ilk aylarında günde normalden fazla olarak 100 -150, ikinci yarısında 300 – 400 ilâve kaloriye ihtiyacı olduğunu göstermiştir. Bu da alman gıdanın, gebelik dışında alman gıdadan %’ 5 -10 nisbetinde bir fazlalığına tekabül eder .Bu nisbeti, iyi bir cins süt ile ifade etmek istersek, gebenin her gün yarım kilo iyi süt içmesi icabeder. Fakat alınması lâzım gelen bu fazla gıdanın, kâfi miktarda protein, karbonhidrat ve yağ ihtiva etmesi lâzımdır.
Gebeliğin ilk aylarında gebe kadının organizması, yani metabolizma durumuna uymaya çalışır ve bu müddet içinde iştahsızlık, bazı yemek ve kokulara karşı tiksinti ve bilhassa sabahları meydana gelen kusmalar (vomitus matitinus), gebenin gıda almasına mani faktörler arasındadır. Gebeliğin ilerlemesiyle ekseriya, gebe kadında ileri derecede iştah artışı ve yemek arzusu zuhur eder. Bazan bu fazla yeme arzusunun ileri derecede arttığı ve buna bir da susuzluk hissinin ilâve olduğu görülür. Gebeliğin ilk aylarında az gıda alan kadına kâfi miktarda gıda ve kalori temini yanında, ileri gebelik aylarında normalden fazla yiyip içmeye başlayan kadının gıdasının tanzim edilmesi, de, gebenin bakımını üzerine alan hekim için en mühim vazifelerden birisidir. Zira gebe kadının’ organizmasının haddinden fazla gıda ile yüklenmemesi lâzımdır. Gebe kadın doymalıdır, fakat halk arasında yaygın olan bir tabirle «iki kişi» yani kendisi ve çocuğu için yememelidir.
Kategori: Sağlık
TRAVMANIN ÖNEMİ
Trafik kazalarını önlemede, saatte 55 millik bir hız sınırlaması, emniyet kemerlerinin kullanımı ve gelişmiş otomobil dizaynı sayesinde bazı ilerlemeler kaydedilmiş bulunuyor. Bununla beraber, yaralanmalardan korunma daha az önemi olan hastalıkların tedavisinden çok daha az bir bilimsel dikkat almış buluyor. Dikkat öncelikle önemli bir faktör olduğu muhakkak olan insan davranışının rolüne yönlendirilmiş bulunuyor, ama çevreyi değiştirmeyle kazayı önleme imkanlarına önem verilmemektedir. Kayıtlar çevresel faktörlere daha fazla önem vermekle halkın sağlığına daha fazla faydalı olunacağını düşündürmektedir. Ne halk eğitim kampanyaları, ne de sürücü eğitim programları onlara ayrılmış geniş bütçeleri haklı çıkarmaya yeter. Gerçekten, mevcut çalışmalar böyle kampanyaların hedeflenmiş gruplar üzerine ya az bir etkiye sahip olduklarını veya hiç etkili olmadıklarını ortaya koymaktadır.
Çevresel faktörlerdeki birkaç modifikasyon belirgin sonuçlar ortaya çıkarmış bulunuyor. A.B.D.’nde saatte 55 millik milli hız limiti, araç hızına bağlı ölüm oranını her 100 milyon araçta %19’luk bir düşüşle 1973′ te %4.3’ten 1974’te %3.5’e azalttı. Bu her yıl ölüm sayısında 10.000’lik bir azalmaya eşittir.
Avustralya’da emniyet kemeri mecburiyetinden sonra otomobil içinde bulunanların ölümünde %20-25’Iik bir düşüş oldu. Motorsiklet sürücülerinden kask kullanmalarının istenilmesi bu olaydan ölenlerde %30’Iuk bir azalma neticesini verdi. Kansas’ta kask kullanmayı emreden kanun serbestleştirildiği zaman, kafa yaralanmalarının görülme sıklığı her 1.000 çarpışmada 77’den 130’a yükseldi. Otoyol planlamasının etkisi, A.B.D. eyaletleri arasındaki yollar üzerinde her mil başına düşen ölüm oranlarının diğer yollar üzerindekilerin 1/3’ü olduğu gerçeğinde görülür. Yaralanmayı önlemek amacındaki gayretler çevresel faktörlere doğru yönlendirilirlerse daha etkili olacaklardır.
Motorlu araçlara bağlı travmada, motorsikletçiler için kasklar, otomobil içindekiler için pasif geritutma yahut hava keseleri enerji absorbe eden ön ve arka bölmeleri ve desteklenmiş yolcu kompartmanlı olarak dizayn edilmiş otomobillerin geliştirilmesi gibi bazı faktörler hesaba katılır. Tabancalara ve bıçaklara bağlı delici travmada, faktörler daha az belirgindir, ama çoğu yaralanmaların uyuşturucu ilaç yahut alkol kullanımı ile veya uyuşturucu maddeleri zorbalıkla ele geçirme niyetiyle, malların çalınması için saldırı yapma ile ilişkili olduğu bilinir. Uyuşturucu madde kullanımının suçlandırılması özellikle narkotikler ve tiryakilerin kaydı bu travma kaynağını azaltmada mantıki adımlar olacaktır. Silah kontrolü ve silahlarla işlenmiş cinayetler için mecburi hapis hükümleri bir diğer adım olarak teklif edilir, ama bunlar geniş olarak denenmemiş tercihlerdir.
Büyük gelişmelerin yapılabildiği bir ikinci alan acil bakım sistemidir. Hangi tedavilerin başarılı olduğu hakkında geniş tartışmalar vardır.
Kaza kurbanlarını en yakın hastaneye teslim hakkında devamlı ısrar genel kuraldır. Bölgesel travma bakım merkezleri olarak seçilmiş hastanelerin planlanması, bu hastanelere klinik ehliyet sağlamak için yeterli hasta hacmi temin ederken, lüzumlu multidisiplin donanımı sağlamış olmalıdır. A.B.D’nde sadece Illinois ve Maryland böyle bölgesel plânların gelişmesinde belirgin ilerleme yapmış bulunuyor. Çoğu bölgelerde bakımın bölgeselleştirilmesi yahut hastanelerin gruplandırılması mümkün olmamıştır.
Problemin ehemmiyeti, bölgesel travma bakım sistemi olmayan bir California ilçesinde yapılmış son bir çalışmada gösterildi. Bu çalışmada santral sinir sistemi ile ilişkili ölümlerin %28’inin ve santral sinir sistemi ile ilişkisi olmayan (çoğunlukla kanamayla ilgili) ölümlerin %74’ünün önlenebilir olduğu bulundu. Memleketin diğer bölgeleri için doküman mevcut olmamasına rağmen, onlarda da benzer sonuçlar beklenmelidir.
Gebelikde Diğer Belirtiler
1 — Gauss belirtisi: Vajinal muayenede iki parmak arasına alman portio’nun, hormonların etkisiyle isthmus bölgesinin gevşemesi dolayısiyle, sağa, sola, yukarıya veya aşağıya doğru çok kolayca hareket ettirilebîldiği görülür.
2 — Holzapfel belirtisi: Gebe uterus’un muayene esnasında, taze bir et üzerine parmakla basıyormuşcasma hafifçe içeriye çöktüğü, parmaklar arasında kaymadığı görülür.
3 — Osiander belirtisi: Uterusun iki kenarı boyunca arteria uterina’ya ait nabazanı almak, çok dikkatli bir muayenede mümkündür. Hatta foazan o kadar aşikâr nabazan alınabilir ki, bu yol-dn adeta kadının nabız atışlarını sayma mümkündür.
4 — Noble belirtisi: Prmak yan forniklere sokulup biraz yukarıya doğru itilecek olursa, uterus corpus’undaki büyüme ve yuvarlaklaşma dolayısiyle parmağın corpus’a değdiği hissedilir.
5—Sopa-mendil belirtisi (Pschyremfoel) : Portio vajinalis, muayene esnasında iki parmak arasına alınacak olursa ve bu parmaklarla portio üzerine yandan tazyik yapılacak olursa cervix’in asıl dokusunun, onu çevreliyen dokudan kolayca kaydığı görülür.
6 — Pinard belirtisi: Bimanuel muayenede ön vajina fornix’i yoluyla çocuğun önde gelen kısmını palpe etmek ve belli belirsiz bir balotman hissi almak mümkündür.
7 — Lönne belirtisi: Gebe uterus anteflexion durumunda ise, antefleKion gebelikte biraz daha artar ve corpus uteri mesaneye biraz daha yaklaşır. Bu- esnada mesaneye katater tatbik edilecek olursa, kolayca corpus uteriye’ye çarptığı hissedilir.
KAYIŞKIRAN KÖKÜ
Ononls spinosa L. (Leguminosae) türünün kurutulmuş kökleridir. Bu tür 30-60 cm yükseklikte, kuvvetli köklü, dikenli, pembe çiçekli, odunlu ve çok yıllık bir bitkidir. Yapraklar tek veya 3 yap-rakçıklı. Yaprakçıklar dişli kenarlı. Boş tarlalar, tarla kenarları, taşlık sırtlar ve bağlarda yetişir. Anadoluda yaygın bir bitkidir.
Şekerler, tanen, organik asitler, uçucu yağ, saponin ve flavon türevleri taşımaktadır.
Pek eski devirlerden beri idrar arttırıcı ve taş düşürücü olarak kullanılan bir drogdur. Haricen antiseptik ve yara iyi edici etkilerinden ötürü, ekzema ve buna benzer deri hastalıklarının, tedavisinde kullanılmaktadır. Çok kullanılan şekil dekoksiyon (% 2-5)’dur. Dahilen günde 2-3 bardak içilir. Yara iyi edici etki için dekoksiyon ile yaralı yerler yıkanır ve bu dekoksiyona batırılmış bir tülbent yara üzerine sarılır ve sık sık yenisi ile değiştirilir. Zararsız ve etkili bir drogdur.
Diğer isimler: Kayık çiçeği, Yandak (Düzce, Bolu), Yantak.
Türkiyede iki alttür bilinmektedir. u.
‘ subsp. anüquorum (L.) Briq. – Meyvanın üzeri kabarcıklı.
subsp. leiospermum (Boiss.) Sirj. Meyvarun
üzeri düzgün.
Bir ayırım yapılmaksızın, her iki alttürden elde edilen kökler, tedavi amacıyla kullanılmaktadı
Çocuklarda Metabolik Alkalozda Sıvı TEdavisi
% 10 luk dehidratasyonu olan 4 kg lık böyle bir çocukta günlük gereksinim ve kayıpların gerektirdiği toplam verilmesi gereken su ve elektrolit miktarı tablo 8.3.16 da görülmektedir.
Görüldüğü gibi, kusmalar sonucu oluşan ve metabolik alkaloz ile birlikte olan dehidratasyonda klorür kaybı, sodyum kaybında fazladır. Bu durum mide içeriğinde klorürün, sodyumdan fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Alkaloz nedeniyle hipopotasemi de genellikle belirgindir. Bu durum ishalde oluşan elektrolit defisitinden farklılık göstermektedir. Bu nedenle kusmalarda oluşan ve metabolik alkaloz ile birlikte olan dehidratasyonda ishal tedavisinden farklı olarak parenteral sıvıya bikarbonat ekolan 4 kg lık pilor stenozu vakasında verilecek beslenmez ve 2:1 oranında fizyolojik serum -j- % 5 glükozlu serum karışımı ile (30 ml/kg) yapılacak tedaviyi izleyerek sodyuma göre klorür mik. tan fazla olan bir solüsyon (1:3 oranında fizyolojik serum ve % 5 glükozlu serum karışımı -f KC1 40 mEq/l) kullanılır. 4 kg lık bir çocuk için hazırlanacak solüsyon bileşimi ve 24 saatte verilecek miktarlar tablo 8.3.17 de gösterilmiştir:
Alkalozda yerine konması en gerekli iyon klorürdür. Hasta oligürik ise solüsyona potasyum ilâvesinden önce oligüri nedeni ortadan kaL dirilir.
Metabolik alkaloz diüretik tedavisi sonucu oluşmuşsa NH4CI verilmesi düşünülebilir. Verilecek NH4C1 miktarı, mEq olarak aşağıdaki formülle hesaplanabilir: Verilecek NH4C1 (mEq) =(Hasta serumu HCOs~ düzeyi — istenen HC03~ düzeyi) x 0.6 x vücut tartısı
Serum HCO konsantrasyonu 35 mEq/l olan 10 kg lık böyle bir hastada verilecek NH4C1- miktarı : (35-25) x 0.6 x 10 = 60 mEq NH4C1 olacaktır.
Bu amaçla amonyum klorür verilmesi sık kullanılan bir yöntem değildir.