KPSS Puan Türleri Nasıl Hesaplanıyor

KPSS’de Puan Türleri Nasıl Hesaplanır

KPSS sonuçlarına bakılarak yapılan personel alımlarında istenilen puan türü  konusunda adayların bazen kafası karışıyor. KPSS ‘de 121 çeşit puan türü bulunmaktadır. Genel Kültür, Genel Yetenek, Yabancı Dil, Eğitim Bilimleri, Hukuk,İktisat, İşletme, Maliye, Muhasebe, Kamu Yönetimi gibi  testlerin puanlamaya katkısı farklı oranlardadır. KPSS B grubu kadrolarına ve KPSS A grubu kadrolarına farklı puan türleriyle alımlar yapılıyor.

kpss başvuru kılavuzu

Uzman Yardımcılığı Puanı: Yabancı dilin etkisi vardır. Bu kadroya KPSS P8 puan türünden atama yapılır. P8 için ; % 40 Genel Yetenek, % 40 Genel Kültür , % 20 Yabancı Dil’in etkisi vardır.

P68 için; % 35 Genel Yetenek, % 35 Genel Kültür, %30 Yabancı Dil’in etkisi vardır.

Öğretmenlik kadrolarına ise KPSS P10 ve KPSS P121 puanlarından atama yapılıyor. P10 puanında alan sınavının etkisi yok, P121 puanında ise alan sınavının etkisi % 50’dir.

Memurluk kadrolarına herhangi bir lisans programından mezun olanlar başvuracaksa KPSS P3 puanından atama yapılır. P3 için ise; Genel Kültür % 50, Genel Yetenek % 50 etkilidir.

Genel itibariyle İİBF mezunlarının katıldığı alan sınavlarının puan türleri şöyledir. Örneğin; Başbakanlık kadroları KPSS P86 puanıyla alım yapıyor. KPSS P 86 için; GenelKültür % 10, Genel Yetenek % 20, Yabancı Dil % 20, Hukuk % 10, İktisat % 10, Maliye % 10, KamuYönetimi % 10, Uluslar arası İlişkiler % 10 oranında etkisi vardır.

Devlet Personel Başkanlığı ise KPSS P47 puanıyla, Hazine Müsteşarlığı KPSS P21 puanıyla alımları yapıyor.

KPSS Puan Türleri Hesaplama Konusunda

2015 Şubat Öğretmen Ataması Olacak mı

2015 Şubat ataması olacak mı, Şubat 2015 öğretmen ataması atama bekleyen binlerce öğretmen için büyük bir merak konusu…

2014 Öğretmen atamasında yüzleri gülmeyen öğretmenlerin gözü 2015 Şubat atamasına çevrildi. Peki Şubat 2015 Öğretmen Ataması Olacak mı, Yapılır mı ?

öğretmen atamaları

2015 Şubat Ayında Öğretmen Ataması Gerçekleşecek mi ?

Öğretmen atamaları zaman zaman siyasi menfaatler için gerçekleşmiştir. 2015 yılında da genel seçimlerin yapılacağı düşünülürse hükümet öğretmenlerle arasındaki buzları eritmek amacıyla bir Şubat ataması yapabilir gibi duruyor. Aslında kabul edilen bir Kanun Hükmünde Kararname sonucu Şubat atamaları bir daha yapılmamak üzere kaldırılmıştı. Fakat bu yıl seçimlerinde yapılacağı düşüncesiyle bir orta yol bulunarak bu atamalar gerçekleştirilebilir.

Şimdilerde mecliste konuşulanlardan aldığımız duyumlara göre 2015 Şubat ayı atamaları olması yüksek bir ihtimal. Umarım bu ihtimal gerçekleşir bizde sitemizden size kesin haberi duyururuz.

Şubat 2015 öğretmen ataması ile ilgili son gelişmeleri paylaşmaya devam edeceğiz.

2015 Şubat Ataması Sizce Yapılmalı mı? Hangi Alanlarda Alımlar Yapılmalı ? Yorumlarınızı Aşağıdan Hemen Paylaşabilirsiniz.

KPSS Üst Öğrenim Düzeyi Davası Ne Anlama Geliyor

KPSS’ye en üst öğrenim düzeyinden girilmesi zorunluluğuna geçtiğimiz günlerde Danıştay’da açılan davada iptal kararı çıktı. Oldukça önem taşıyan KPSS üst öğrenim düzeyi davası sonucu nasıl yorumlanmalı ? Ne anlama geliyor ?
Danıştay’ın, geçtiğimiz günlerde KPSS’ye alınan en üst eğitim seviyesinden girilmesi biçiminde getirdiği şart oldukça kafaları karıştırdı. İşte kararın incelikleri;
kpss dava mahkeme karar

1- KARAR, HENÜZ HÜKÜM KAZANMAMIŞTIR.

Bu karar ÖSYM tarafından Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından temyiz edilecektir. Kararın kesinliğini nitelendirmek için, temyiz sonucunun verilmesi şarttır.

2- KARAR, YERLEŞTİRME ESASLIDIR

Danıştay vermiş olduğu kararda en üst eğitim seviyesinden sınava girilmesi gerektiği şeklindeki hükmünün iptaline karar verilmiştir. Fakat aslında bu verilmiş kararda, adayların eğitim seviyelerine göre sınava alınmaları istemi hukuka aykırı değildir. Karar; “Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nce yapılan Kamu Personel Seçme Sınavı’nda genel yetenek ve genel kültür testlerinin uygulanması nedeniyle adayların eğitim düzeylerine  göre sınava alınmaları doğrudur.” şeklindedir.

Karara sınav koşulları için değil yerleştirme koşulları için iptal kararı çıkmıştır. Kararın bu kısmı şöyledir; “Sınav doğru yapılmakla birlikte, meslek lisesi mezunu olup, önlisans ya da lisans programını bitirenlerin yerleştirilmesinde sorun yaşanmaktadır. Aynı zamanda üniversite mezunu olan adayların,  mezun oldukları sağlık meslek lisesi diploması ile yerleştirmeleri yapılmamaktadır. Bu durum, mesleki eğitimi alarak üniversiteye devam eden adaylar açısından haksızlık yaratmaktadır.”

Bu anlamda, Danıştay kararın sınav aşamasına değil yerleştirme aşamasına iptal kararı çıkarmıştır. Yani; yerleştirmede, sağlık meslek lisesi kadrolarına  Sağlık Meslek Lisesi mezunlarının yanı sıra önlisans veya lisans puanı bu kadrolara yeterli olan kişilerinde başvurularının kabul edilmesini istemiştir. Bu yönüyle temyize gönderilen karar onaylanırsa, sınav aşaması değil yerleştirme aşamasında değişiklik yapılacaktır..

Sizce Danıştay’ın Verdiği Bu Karar Doğru Bir Karar mı ?

Memurluk KPSS Alımı Başvurularında Baraj Kalkıyor

KPSSile memur alımlarında baraj uygulaması kalkacak, KPSS’de baraj sistemini kaldıran düzenleme onaya gidiyor.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2014 senesinde kamu personel istihdamında kısıtlamalar yapacaklarını söyledi ve atamalarda yüzde 50 barajın geçerli olmayacağını, 2014 senesi kamu kurumları alımı için 40 bin adet atama yapılacağını ekledi.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ilgili Bakanlığa ait binada 2013 senesi Eylül ayına ait bütçe değerlendirmelerini, 2013 yılı sonu bütçe gerçekleşme öngörülerini ve 2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı’nı açıklayan ve yorumlayan bir basın toplantısı yaptı.

kpss başvuru kılavuzu

2014 senesinde personele ait cari harcamalarını sıkı kontrol edeceklerini dile getiren Bakan Şimşek, “Personel giderlerini biraz daha sıkabiliriz, böylece biraz daha Mali kurallar kapsamında davranacağız. Bu nedenle geçen senelerdeki kadar kamuya istihdam yapamayacağız. 2014 senesi için öngördüğümüz Bütçe Kanunu Tasarısı’nda yüzde 50 kontenjanı artık uygulamayacağız. Geçmişte emekliye ayrılan memurların koltuğuna yüzde 50 alım yapılıyordu. Bu kurumalara 40 bin atama kotası ayırdık. 2013 senesinde kamu kurumlarına bir evvelki senede emeklilik, ölüm, istifa veya nakil gerekçesiyle ayrılan personelin yüzde 50’si kadar personel ataması yapılıyordu. Bu kotayla memur gereksinimini karşılayamayacak iadeler için 79 bin kadro fırsatı verilecektir. Bu nedenle bu sene geçen yıllara nazaran kısıtlayıcı bir düzen oluşturacağız ” şeklinde açıklama yaptı.

“2014 YILINDA İSTİSNALARDA İÇİNDE OLMAK ÜZERE 74 BİN ATAMA YAPILACAK”

Emniyet, Türk silahlı kuvvetleri personelleri, öğretim üyeleri, hakim ve savcılar,  doktor ve engelli personel istihdamına ilişkin mevzuatları kapsamında kontenjan haricinde istisnaya dahil olarak yapıldığını belirten Bakan Şimşek, “2013’te de yapılan bu istisnalar, 2014 senesinde de varlığını sürdürecek. Dolayısıyla 2014 senesinde merkezi yönetim dahilindeki kurumlara kontenjan ve istisna içinde yapılacak atamalar da eklenerekl toplamda 74 bin atama gerçekleştirilecek. İçinde bulunduğumuz 2013 senesinde 130 bine yakın atama yapmıştık ” diye belirtti.

“POLİS ALIMLARI İSTİSNALARIN İÇİNDE”

Bakan Şimşek, “10 bin kişilik koruma görevlisi alınacaktı. Bu alım 2014’te gerçekleşecek mi?” diye gelen soruya şöyle cevap verdi: “İçişleri Bakanlığının bu konuyla ilişkili çalışmaları devam ediyor. Polis atamalarını polis okullarından mezunlar kişilerden seçiyoruz. Bu konuda istisnaların içindedir.”

2014 ve Daha Sonraki Yıllar İçin KPSS Baraj Uygulamasının Kaldırılacak Olması Hakkında

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı İle İlgili Yazı

29 Ekim Cumhuriyet bayramı ile ilgili kısa yazılar, Cumhuriyet Bayramı ile ilgili yazı

Mustafa Kemal , Osmanlı yönetimi tarafından, bölgede düzenin sağlanması adına Osmanlı Devletine ait bir gemi ile, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a ayak bastı. Yurdun çoğu ilinde kongreler düzenletti. “Tek bir egemenlik var, o da ulusal egemenliktir. Yurdu, yine milletin kendi gücü kurtaracaktır.” ilkesiyle, ülkenin her tarafından gelen mebusları (milletvekilleri), 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nde topladı. Meclis, Mustafa Kemalin “Meclis Başkanı” olmasına karar verdi. Mustafa Kemal Paşa’nın öncülüğünde Millet Meclisi, Türkiye Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Önce halk ve arkasından kurulan düzenli ordu düşmana karşı savaş verdiler, sırt sırta mücadele ettiler.

Kurtuluş Savaşı’nın galibiyetle bitmesinin ardından 1 Kasım 1922’de TBMM saltanatı kaldırdı. Padişah Vahdettin “vatan haini” ilan edildi ve yurdu terk etmesi söylendi.

24 Temmuz 1923’de, İsviçre’nin Lozan kendinte, Lozan Üniversitesi’nde, Türkiye Büyük Millet Meclisi delegeleri ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya delegeleriyle beraber Lozan Barış Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma vasıtasıyla yeni bir devletin temelleri atıldı. Fakat, devletin yönetim şekli hala belirlenmemiştir.

Lozan’ın kabulü sayesinde barışın sağlanması ile geride Türk Devleti’nin siyasi şeklini belirleyecek devlet biçiminin ve adının ne olacağı sorusu kaldı. T.B.M.M.’nin varlığı ile bağımsızlığın koşulsuz – şartsız halka ait olan, insan haklarına dayalı bir yönetim biçimi kurulmuştu. Ancak gerek halkın, gerekse Meclis üyelerinin çoğu Padişah’a dini ve geleneksel anlamda bağlıydılar. Padişah’ın elinde tuttuğu Saltanat – Hilafet mevkisi yüzyıllardır kökleşmiş bir dini yönetim sistemiydi. 1300 yılından beri de Osmanoğulları hanesinden başka hiçbir hane iktidara gelmemişti. Egemenlik biri dini, diğeri geleneksel olan iki kaynaktan çıkıyor ve Padişah’ta birleşiyordu. İttihat Terakkinin bu gücü kırmış olmasına rağmen, sistemin kendini, yani egemenliğin kaynağını ve kullanılış şeklini değiştirememişti. Egemenliğin, tanrı hakları sistemi yerine, insan hakları sistemine geçmesinin bir sonucu olarak Padişah’tan ulusa geçimeyi, bir ilke ve amaç olarak Amasya Genelgesi’nde belirtilmiş ve bu gelişmeler 23 Nisan 1920 tarihinde T.B.M.M.’de somutlaşmıştı. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu da bu temellere dayalı oluşturuldu.

Kurtuluş Savaşı ulusal bağımsızlık yanında ulus egemenliğini de açık bir biçimde ortaya koyduğu için Padişah daha başından beri milliyetçilerin amansız düşmanı kesilmişti. M. Kemal Paşa Padişah’ın ihanetini bildiği halde, henüz zamanı olmadığı için Padişah’ı hedef almadı. Genç subaylık yıllarından beri inandığı ve Erzurum’da Mazhar Müfit’e not ettirdiği “Cumhuriyet” inancını “Ulusal bir sır” olarak sakladı. Kurtuluş Savaşı içinde “Cumhuriyetçi” bir düşünceyi ortaya atmak, iç parçalanmaya yol açacağı için bu yola gitmedi. Hatta Sivas Kongresi sırasında “Cumhuriyet” ilan edelim önerilerini red etmişti. Fakat Kurtuluş Savaşı’nın Başkomutanı, Türk Ulusu’nun kurtarıcısı M. Kemal, Türkiye’nin siyasal yapısını değiştirmenin ilk adımını Saltanat’ın kaldırılmasını sağlamakla attı. Saltanat’ın kaldırılışına en yakın arkadaşları bile karşı çıkmışlardı. Meclis’te tutucu kanat direndiyse de, M. Kemal Paşa’nın kararlı ve sert tutumu sonucu Saltanat’ın kaldırılışı sağlandı. Fakat onun bu sert tutumu endişe doğurdu. Bunun bir başlangıç olduğunu görenler çeşitli yöntemlerle M. Kemal Paşa’yı engellemeye çalıştılar.

2 Aralık 1922’de Meclis’e karşıt bir grup tarafından önerge verildi. “İntihab-ı Mebusan Kanunu”nda farklılık yapılmasını isteyen öneride “Büyük Millet Meclisi’ne üye olabilmek için Türkiye Cumhuriyetinin bugünkü sınırları içinde yer alan yerlerin halkından olmak ve seçim çevresine yeni katılanların ise en az beş yıl oturmuş olmaları” gerekliliği bulunan kanun hükmü haline getirilmek istendi. M. Kemal Paşa’yı milletvekili olabilmesinden yoksun bırakmak isteyen bu öneri üzerine söz alan M. Kemal Atatürk, doğum yerinin Türkiye’nin bu günkü sınırları dışında kaldığını ve bir yerde beş yıl oturmadığını belirtmesinin ardından, düşmanlara karşı nasıl savaştığını, ülkeyi kurtarmak için hiç bir yerde beş yıl kalamadığını hatırlatıp, ulusun sevgisini kazanmış bir birey olmasına karşı kendisini vatandaşlık haklarından yoksun bırakmak isteyen insanların bu gücü nerden aldıklarını sordu. Önerge böylece veto edildi.

Cumhuriyet’e doğru giden bu süreç M.Kemal’in kararlı sözleriyle açıkça görülüyordu. M. Kemal Paşa, 8 Nisan 1923′ tarihinde dokuz hedefte görüşlerini toplatıp planını belirlerken, siyasi yapılanmayı de hazırladı.

Savaş dönemi T.B.M.M.’sinin görevi sona ermişti. Bu yüzden Meclis kendini lağvedip, seçime gitme kararı verdi. M. Kemal, lağvedilmeden önce Meclisten 15 Nisan tarihinde, Saltanatı geri getirmeye çalışanları vatan haini sayan bir yasa değişikliği ile “Hıyanet-i Vataniye Kanunu”na, gelecekte gerekirse yine İstiklal Mahkemeleri kurma ihtimali veren bir ek getirdi.

Yeni kurulacak Meclis’te kuvvetli bir mebus kadrosu oluşturmayı ve bu sayede Cumhuriyet’i ilan etmeyi düşünen M. Kemal’in bu çalışmaları yakın arkadaşlarının kendisinden ayrılmasını hızlandırdı. Rauf Bey ve arkadaşları, M. Kemal’in partilerden üstün kalmasını, politikaya karışmamasını, önererek, M.Kemali pasif duruma getirmek istiyorlardı. Rauf Bey’in İsmet Paşa ile aralarının bozulması da bu ayrılığın başka bir tarafı idi. Lozan’dan yeni gelen İsmet Paşa’yı karşılamak istemeyen Rauf Bey Başbakanlık’tan dahi istifa etti.

İkinci Meclis, toplandıktan sonra Lozan antlaşmasını onayladı. Artık problem yeni Türkiye’nin rejiminin belirlenmesiydi. M. Kemal 22 Eylül 1923 tarihinde “Neue Treie Presse” isminde bir Viyana gazetesi muhabiriyle görüşmesi sırasında, 23 Nisan 1920’de kurulan sistemin Cumhuriyet olduğunu fakat adının açıkça belirtilmediğini söyleyip, yapılacak işin yalnızca ismini vermek olduğunu söyledi.

İkinci dönem Büyük Millet Meclisi, 11 Ağustos 1923 tarihinde ilk kez toplandı. 13 Ekim 1923’te Ankara ili başkent ilan edildi. M.Kemal; egemenliğin ulusa dayandığı bir rejim olan cumhuriyet rejiminin ilanı için hazırlıklara başladı. 28 Ekim 1923 tarihnde akşam yakın dostlarını Çankaya’da yemeğe çağırdı. Onlara, Yarın cumhuriyeti kuracaklarını söyledi.

29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan “Cumhuriyet” önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verdi. Meclis önergeyi kabul etti.

Böylece, Türkiye devletinin yönetimi biçimi “Cumhuriyet” olarak, adı “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” olarak belirlendi. Atatürk, kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, ilk “Cumhurbaşkanı” oldu. Cumhuriyetin ilanı, yurtta sevinç ve coşku ile karşılandı.

Cumhuriyet rejiminde M.Kemalin de dediği üzere, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”Her ulus, kendini yönetme gücünü, kendilerini temsil eden milletvekilleri vasıtasıyla kullanır. Cumhuriyet rejiminde, her vatandaşın seçme ve seçilme hakkı vardır. Seçilen milletvekilleri, yasa tasarılarını yapar ve yöneticileri ulus adına denetler. Millet, seçimle kendini yönetecek kişileri seçebilir.

Hakkında