Hipertansiyon ve Tedavi Yöntemleri

Tanımlama: İstirahatte iken  5 er dakikalık aralarla 4-5  defa ölçülen arter tansiyonunun sistolojik 160,diastolik 95 mm Hg’nin üzerinde bulunmuş olması hipertansiyon olarak kabul edilir Teşkilâtının bu konuda verdiği rakamlar 140 ve 90 mm Hg dir. Klinik anlamda sistolik tansiyonun 140-160, diastolik tansiyonun 90-95 mm Hg arasında bulunması sınır değerler sayılmaktadır.
Epidemioloji: Endüstri ülkelerinde erişkinlerdeki hipertansion ensidansı % 10-15 arasındadır. Yaşla birlikte hipertansion ensidansı artar.
Sınıflama: Sebebe göre :
a) Esansiel( idiopatik, primer) b)sekonder diye ikiye ayrılır. Skonder hipertansiyonlar da  reno-parankimatöz ve reno-vasküler; endokrin(feokromositom, Akromegali, Cushing,primer altosteronizm vs ); kardiovasküler(aorta koarktasyonu. aorta yetmezliği. arterioskleroz AV tam blok);Hematolojik (polisitemi) v.s. dir.

Hipertansiyonun seyrine göre:
a)
Habis, b) Selim dive ayrılmaktadır. Hipertansiyonun ağırlık derecesine göre I., II. ve III. evre (Dünya Sağlık Teşkilatına göre) kabul edilmektedir.
I. evrede organ harabiyeti yoktur.
II. evrede sol ventrikül hipertrofisi vardır.
III. evrede ise kalpte, böbreklerde, beyinde ve periferik damarlarda organik bozukluklar oluşmuştur.

8888888ppp

Gözdibi arterlerindeki bozukluklar gözönünde tutularak da hipertansiyon I den IV’e kadar evrelenmektedir: Evre I retina arterlerinde skleroz ve daralma başlamıştır. Evre II ‘de orta derecede arterioskleroz. Gunn fenomeni, genel veya lokalize arteriol daralmas vardır.
Evre III de retina ödemi, atılmış pamuk görünümünde eksüdalar ve retina kanamaları ile birlikte “Retinitis angiospastica” bulunur. Evre IV de ise III.çevredeki bulgulara ek olarak panilla ödemi vardır.

Esansiel hipertansiyon, hipertansiyonlar arasında en .sık rastlananıdır (% 90 üzerinde). Kesin nedeni bilinmemektedir. Ancak hereditenin, fazla NaCl alınmasının az apotasyum alımının, fazla miktarda yağ ve alkol kullanımının, şişmanlığın ve psişik streslerin rolü üzerinde durulmaktadır.

Klinik tablo: Sabahları enseden giren baş ağrıları. basdönmeleri, burun kanamaları, hazan bulantı, halsizlik, kafa içinde dolgunluk hissi, çarpıntı gibi yakınmalar olursa da bunların hiçbiri spesifik değildir.

Tansiyon ölçümünde dikkat edilecek bir husus vardır: Bir defalık ölçümle tansiyon hakkında fikir edinilemez. Yüksek bulunan vak’alarda en az 3 gün müddetle her gün hastayı 5 dakika dinlendirdikten sonra oturur durumda iken tansiyon ölçümleri yapılmalı ve ona göre bir karara varılmalıdır. Nörotik yapılı kişilerde arter tansiyonu her an kolaylıkla yükselip düşebilmektedir.

Hipertansiyon bulunduğuna karar verildikten sonra bunun türü araştırılmalı ve sekonder bir hipertansiyon söz konusu ise medikal veya cerrahî tedavisi yapılmalıdır. Esansiel hipertansiyon düşünülmekte ise evre tayini yapılmalıdır. Bunun için de kanda elektrolitlere, şekere, lipitlere, azotemiye bakılmalı, idrar tahlili yapılmalı, EKG ve teleradyografi alınmalıdır.

Tedavi

Sekonder hipertansiyonlardan bazılarında sebebe yönelik bir tedavi olanağı vardır: 

Feokromositomda, primer aldosteronizmde, Cushing sendromunda ve renovesküler hipertansiyonda cerrahî tedavi yapılmakta ve hipertansiyon ortadan kaldırılmaktadır. Fakat tüm hipertansiyonlar içinde bu gibilerin oranı % 5-6 kadardır. Geri kalanlarda ya esansiyel hipertansiyon söz konusudur, ya da sekonder hipertansiyon olmasına rağmen tansiyon yüksekliğinin nedeni ortaya çıkarılamamıştır. Dolayısıyla bu büyük grupta genel önlemlere ve ilâç tedavisine gereksinim vardır.

Şişmanlığın rolü: Fazla kilolularda genellikle tansiyon yüksektir. Hipertansiyonlularm çoğu da şişmandır. Kilo verdirici diyetin olumlu etkisi olur ve 1 kilo kaybetmekle tansiyon 2 mm Hg düşer.

Ruhsal gerginliğin giderilmesinin yararı: Belli aralarla düzgün şekilde yapılan meditasyon ve benzeri psikoterapi seanslarının da her seanstan sonra tansiyonu 5-10 mm Hg kadar düşürdüğü kanıtlanmıştır. Ancak trankilizan ilaçların esansiel hipertansiyon üzerinde yararlı bir etki meydana getirmediği de bilinmektedir.

Diyetin rolü: Şişmanlarda zayıflama kürleri yaptırılır. Arterioskleroz profilâksisi için hayvansal yağlar kısıtlanır. Üresi yüksek olanlarda az proteinli diyet, ürik asidi yüksek bulunanlarda gut diyeti uygulanır.

Sodyum kısıtlaması: Bunun rolü eskiden beri bilinmektedir. Normal insanın günlük tuz gereksinimi 5-6 g dır. Batı ülkelerinde günde 12-15 g tuz alınmaktadır. Her hipertansiyonlu hastanın tuz perhizi yapması gereklidir. Eskiden 1-2 gramın üstüne çıkılmaması öğütlenirdi, bugün ise antihipertansif olarak diüretikler de kullanıldığı için bir hipertandü hasta diüretik te alıyorsa günde 5 g tuz kullanabilir.

Potasyumlu besinlerin yararı: Potasyumun tansiyon ayarlamasındaki rolü uzun zaman anlaşılmamıştır. Potasyumdan zengin besinlerde sodyum azdır. Bugün kesin olarak bilinmektedir ki, tek başına sodyumun fazlalığı değil, potasyumun azlığı da hipertansiyon etkenlerinden biridir. Bu nedenle hipertansiyonlu hastaların bol miktarda sebze, meyva (taze ve kuru) almaları öğütlenmelidir. Ancak böbrek yetmezliği bulunan hipertansiyonlularda zaten hiperpotassemi olduğu için bunlara potasyumlu besinler verilmez. Tip I diabetlilerde de insülin yokluğu hiperpotassemiye yol açtığı için, hipertansiyon nedeniyle bol potasyumlu besinler verilmemelidir.

Kalsiumun yararı: Sert suların içildiği bölgelerde hipertansiyonun sık görülmeyişi dikkati çekmiştir. Sert sular bol kalsium ve az magnezyum içerir. Epidemiyolojik araştırmalarda kalsium verilmesinin hipertansiyonu önemli derecede düşürdüğü saptanmıştır.
Keyif verici maddelerin rolü: Oldukça tartışmalı bir konudur.

Alkolün zararı: Az miktarda alkolün zararı olmaz. Fazla alkol alımı ile hipertansiyon arasında bir ilişki vardır. Alkol alımının kısıtlanması veya kesilmesi ile hipertansiyonun düzelmesi sağlanabilmektedir. Üstelik aşırı alkol alımının serebral komplikasyonlara yol açması da olasıdır. Günde birer duble alkollü içkinin stresten kurtulmada ve dolayısı ile hipertansiyon üzerinde hafif derecede yararlı olduğu söylenebilir.

Sigaranın zararı: Sigara kullanmayanlarda nikotin kısa süreli bir tansiyon yükselmesi yaratırsa da, epidemiyolojik araştırmalara göre, sigara kullananlarda hipertansiyon ensidansı kullanmayanlara bakarak daha yüksek değildir. Ancak fazla sigara kullanımında nikotin’in vazokonstriktör etkisinin serebral, kardiyak ve periferik dolaşım üzerinde risk yaratacağı hatırdan çıkarılmamalıdır.

Kahve zararsızdır: Kahvenin içerdiği kafein kalbi ve santral sinir sistemini uyarır, plazma katekolamin düzeyini yükseltir, vazodilatasyon yaptığı için sodyum atılışını artırır. Bu etkilerin bir kısmı hipertansif, bir kısmı hipotansiftir. Şimdiye kadar kafeinle yapılan araştırmaların sonuçları birbirini tutmamaktadır, nedeni ise araştırma protokollarının farklı oluşudur. Yeni araştırmalara göre, kahve alışkanlığı bulunmayan kimselere günde 2-3 fincan kahve içerildiğinde sistolik tansion 10-14, diastolik tansiyon ise 7-10 mm Hg kadar bir yükselme göstermekte ve bu etki 1-3 saat sürmektedir. Fakat 3-5 gün içinde o kişide kafein toleransı ortaya çıkmakta ve hipertansif etki ortadan kalkmaktadır. Tolerans (alışkanlık) meydana geldiği için kahvenin hipertansiyon üzerinde olumsuz bir etkisi söz konusu değildir ve yasaklanmasına gerek yoktur.

Tedavinin hedefi: Yapılan tedavilerle esansiel hipertansiyon 160/90 mm Hg ve bunun altında tutulmağa çalışılmalıdır. Önlemler ve ilâç tedavisi ömür boyunca sürdürülmelidir.

Tedavi sonuçlarının kontrolü: Tansiyon düşürücü ilâçlar sabahları, gerekiyorsa sabah ve öğleyin alınmalıdır. Böylece günlük işler sırasında tansiyon yükselmeleri önlenmiş ve diüretiklerin etkisi gündüz saatlerinde sonlandırılmış olur. Sık sık preparat değiştirmek doğru değildir, aksi halde beklenmeyen saatlerde tansiyon yükselmeleri ve erken komplikasyonlar görülür. Genç hipertandülerde enerjik, yaşlılarda ihtiyatlı ve ılımlı bir tedavi gerekir. Ayaktan kontrola gelen hastalarda en az ayda bir, klinik hastalarında ise hergün tansiyon kontrolü yapılmalıdır. Tedavi protokolünün değiştirilmesi gereken poliklinik hastalarında kontrol muayeneleri daha sık (haftada bir) yapılır.

İlâç tedavisi

Esansiel hipertansiyonda kullanılmakta olan ilâçlar şu şekilde gruplandırılabilir:
Diüretikler,Sempatik sistemi etkileyenler (Beta blokerler, merkezî etkili alfa mimetikler, alfa adrenoreseptör antagonistleri, reserpin), Direkt vazodilatatörler, Reninanjiotensin sistem inhibitörleri, Kalsium antagonistleri.

Tedaviye başlarken şöyle bir basamak sistemi uygulanabilir: Önce bir diüretik verilir. 6 haftalık bir uygulamada yeterli sonuç alınamazsa bunun yerine ya bir beta bloker, ya bir kalsium antagonisti, ya da bir ACE inhibitörü verilir. 6 şar haftalık bu monoterapilerden yeterli sonuç alınmadığına kanaat getirilirse bu sayılanlardan her hangi biri bir diüretikle kombine edilir. Bunlardan da iyi bir sonuç alınmamışsa o takdirde kalsium antagonisti preparatı ya bir beta blokerle, ya da bir ACE inhibitörü preparatı ile kombine olarak verilir. Unutulmamalı ki, bu basamaklar arasında tek ilâcın doz artırımı da denenebilir. Yukarıda sözü edilen hususlar, ilâçla hipertansiyon tedavisi sırasında aynen uygulanacaktır. Hattâ bazı vak’alarda bütün bu önlem ve tedaviler yeterli olmayabilir ve tuzun günde 1 grama kadar kısıtlanmasına gidilebilir. Bu kısıtlama da Kempner diyeti ile sağlanır (sadece pirinç lapası vererek).