Yüksek Tansiyon ( Kan Basıncı )

Yüksek kan basıncı (tansiyon) genellikle vücuda kayda değer miktarda bir hasar verene kadar semptomlara neden olmaz ve bu nedenle de “sessiz katil” olarak bilinir. Yapabileceğiniz en önemli şeylerden bir tanesi, doktorunuzu düzenli ziyaretleriniz esnasında tansiyonunuzu ölçtürmektir.

Kan basıncı (tansiyon), kalp daha fazla bir güçle pompa­lama yaptığında ya da arteriyoller daralarak dolaşan kana karşı daha fazla direnç gösterdiğinde yükselir.

286520

Arteriyollerin daralmasının kan basıncını (tansiyonu) ne şekilde etkileyebileceğini anlamak için bir diş macunu tüpünü sıktığı­nızı hayal ediniz. Eğer tüpün normal genişlikte bir deliği varsa, tüpü normal derecede bir basınç uygulayarak sıkmanız gerekir ve diş macunu delikten kolayca ve kontrollü bir şekilde çıkar.

Ancak, delik bir iğne başı büyüklüğünde olursa, diş macununu delikten çıkarabilmek için tüpü çok daha fazla sıkmanız gerekir.

Yüksek kan basıncı (tansiyon), vücudun kana ve kan besinle­rine olan ihtiyacı arttığında göster­diği normal bir tepki olabilir. Egzersiz yaptığınızda, kalp hızınız artar ve kalbiniz daha kuvvetlice kasılır. Egzersizin zirve noktasında, kan basıncınız (tansiyonunuz) en yüksek seviyesindedir.

Beyniniz sürekli olarak kan basıncınızı (tansiyonunuzu) algılar. Beyniniz, vücudunuzun kan basın­cınızı (tansiyonunuzu) düşürmesi ya da yükseltmesi gerektiğine karar verdiğinde, otonom sinir sisteminizdeki sinirler aracılığıyla mesajlar yollar.

Bu mesajlar, arteriyollerin duvarlarındaki kaslara kasılmala­rını ya da gevşemelerini ve aynı zamanda kalbe de yavaşlamasını ya da hızlanmasını söyler. Birçok hormon da, vücuttaki kan mikta­rını ve arteriyollerin neden olduğu direnci etkileyerek kan basıncını (tansiyonu) etkiler.

Kan basıncınız (tansiyonunuz), stres ya da fiziksel güç harcama düzeyiniz değiştikçe gün içinde normal olarak iner ve çıkar. Bu nedenle, doktorlar genellikle ortalama kan basıncınızı (tansi­yonunuzu) belirlemek için birkaç ölçümün ortalamasını alırlar.

Bazı kişiler bir doktorun muayenehanesinde ya da bir hastanede endişelenirler ve kan basınçları (tansiyonları) tipik düzeyinin üzerine çıkar. Doktorlar bunu “beyaz gömlek hipertansi­yonu” olarak adlandırırlar çünkü kişinin kan basıncı (tansiyonu) tıbbi bir ortamda bulunmaktan kaynaklanan endişe nedeniyle yükselmiştir.

Bu tür bir stres yaşayan bir kişinin sağlık durumunu teşhis ve tedavi etmek zordur. Doktorlar, kan basıncı (tansiyonu) muayene­deyken yükseliyor gibi görünen bir kişiden, evde kullanılan tansiyon aletiyle tansi­yonunu birkaç kez ölçüp bunları kaydetmesini isteyebilir.

Mecazi anlamda kullanıldı­ğında “gerilim” anlamına gelen “tansiyon” kelimesi, “hipertan­siyon” olarak kullanıldığında aşırı gergin olduğunuz anlamına gelmez. Kan basıncının (tansiyonun) endişe ve diğer güçlü duygular nedeniyle yükselme eğilimi gösterdiği doğru olsa da, yüksek kan basıncı (tansiyonu) olan birçok insan aşırı derecede stresli değildir.
Yüksek kan basıncı (tansiyon) vakalarının büyük bir kısmının (yaklaşık %95) bilinen bir nedeni yoktur.

Yüksek kan basıncı (tansiyon) her yaşta başlayabilir ancak genel­likle orta yaşlarda başlar. Primer (birincil) yüksek kan basıncının (tansiyonun) (hipertansiyonun) nedenini belirleyebilmek için, elde edilecek bilginin bu hastalığın yeni ve daha iyi tedavi yöntemle­rine yol açacağı umuduyla, yoğun araştırmalar yapılmaktadır.

Primer (birincil) yüksek kan basıncı (tansiyon) (hipertan­siyon) ailevi bir özellik göstere­bilir (ailede birkaç kişide görülebilir). Irksal farklılıklar da söz konusudur. Afrika kökenli Ameri­kalılar, beyaz Amerikalılardan daha erken bir yaşta yüksek kan basıncına (tansiyona) yakalanma eğilimi gösterirler. Aynı zamanda, yüksek kan basıncı (tansiyon) Afrika kökenli Amerikalılarda daha şiddetli olma eğilimi de gösterir.

Yüksek kan basıncı (tansiyon) vakalarının geri kalan %5’i başka bir tıbbi nedenden kaynaklanır; bu da sekonder (ikincil) yüksek kan basıncı (tansiyon) (hipertansiyon) olarak adlandırılır.

Doktorunuz yüksek kan basıncınız (tansiyonunuz) olduğuna karar verirse, kan basıncınızdaki (tansiyonunuzdaki) yükselmeye başka bir hastalığın neden olup olmadığını belirlemek için genellikle size sorular soracak, fiziksel bir muayene ve laboratuar testleri yapacaktır. Bkz. Sekonder Yüksek Kan Basıncının (Tansiyonun) (Hipertansi­yonun) Nedenleri,

YÜKSEK KAN BASINCININ (TANSİ­YONUN) VÜCUDA VERDİĞİ ZARARLAR
Kalp hasarı Yüksek kan basıncı (tansiyon), birçok değişik şekilde kalp ve kan damarları hastalık­larına yol açar. İlk olarak, kalbin daha çok çalışması gerekir çünkü sürekli olarak normalden daha yüksek düzeyde bir basınca karşı kan pompalamaktadır.

Aynı, bir ağırlık kaldırdığınızda kolunuzdaki kasların şişip gelişmesi gibi, kalbin kas duvarı, özellikle sol ventrikul (karıncık), daha güçlü pompala­madan dolayı kalınlaşır.

Ancak, kol kaslarınızdan farklı olarak daha kalın olan kalp kası ille de daha güçlü değildir. Aslında, kalbin kan miktarı genel­likle kasla aynı düzeye yükselme­diğinden kalp uzun yıllar süren yüksek kan basıncı nedeniyle daha da güçsüz bir hale gelir. Bu da sonunda kalp yetmezliğine yol açabilir. Ateroskleroz (damar sertliği/ tıkanıklığı) Yüksek kan basıncı (tansiyon), ateroskleroza yol açan bir durum olan arterlerin (atardamarların) iç duvarlarının tahrip olmasının başlangıçtaki nedenlerinden biridir. Yükselen kan basıncı, arterlerin (atardamarların) iç kılıflarında mikroskobik çatlaklara neden olur. Bu çatlaklar, yağ birikintile­rinin oluşmasına elverişli bir zemin hazırlar. Sonunda da bu blokajlar (tıkanıklıklar), kanın oksijen ve besinlerle beslenen kaslara oksijen ve besin taşımasını engeller.

Bu şekilde yüksek kan basıncı (tansiyon), kalp için çift tehdit oluşturur. İlk olarak, kalp kasının iş yükünü arttırır ve bu da kalbin oksijen ve besinlere duyduğu gereksinimi arttırır. İkinci olarak da, kroner arterlerin (atardamar­ların) aterosklerozuna (tıkanmasına) katkıda bulunarak kalp kasının oksijen ve besin miktarını düşürür. Bu kombinasyon, kalp krizi ve kalp yetmezliği oluşma olasılığını arttırır.

Böbrek hasarı Yüksek kan basıncı (tansiyon) aym zamanda diğer organları besleyen arterlerin (atardamarların) aterosklerozuna (tıkanmasına) da katkıda bulunur. Eğer bu organlar gereksinim duydukları oksijen ve besinlerden mahrum kalırsa, ciddi sonuçlar doğabilir.Böbrekleri besleyen arter­lerin (atardamarların) daralması, böbreklerin işlevlerini gerektiği gibi yerine getirememesine neden olabilir. Böbreklere giden kan miktar azaldığında, vücut arteriyollerin daha fazla kasılmasına neden olan bir dizi kimyasal reaksiyon başlatan ve renin olarak adlan­dırılan bir hormon üretir. Sonuç, böbrek hasara yol açan yüksek kan basıncıdır (tansiyondur) ve bu da daha yüksek bir kan basıncına (tansiyona) neden olur.

Anevrizma (Torbalaşma) Yüksek kan basıncı (tansiyon), kan damar­larının duvarlarını güçsüzleştirerek ve gererek de arterlere (atardamar­lara) hasar verir. Bu, anevrizma olarak adlandınlan balon şeklinde çıkıntıların oluşma­sına neden olabilir.Balonlar gibi anevrizmalar da çok fazla basınca maruz kaldıklarında parlarlar. Genellikle beyin, göz ya da böbreklerdeki küçük arterlerde (toplardamarlarda) ya da aort gibi daha büyük kan damar­larında oluşurlar. Küçük göz arterlerindeki (toplardamarlarındaki) bir anevrizmanın patlaması göz (görme) bozukluğuna ve hatta körlüğe yol açabilir.

Felç (inme) Tedavi edilmeyen yüksek kan basıncı (tansiyon), beyni kanla besleyen arterlerin (atardamarların) aterosklerozuna (tıkanmasına) neden olarak felce (inmey) yol açabilir. Sonuç olarak görülen daralma, kan akışını sınırlandırabilir ve beyni gereksinim duyduğu oksijen ve besinlerin bir kısırımdan mahrum bırakabilir. Bu, iskemik felç olarak adlandırılır.
Yüksek kan basıncı (tansiyon) aynı zamanda beyindeki kan damarlarının yırtılmasına neden olarak bir beyin hemorajisine de (kanamasına da) yol açabilir. Hemoraji (Kanama), yüksek kan basıncı (tansiyon) beyindeki arterlerin (atardamarların) duvarlarını güçsüzleştirdiğinde meydana gelir.

Hem isemik felçler hem de beyin hemorajileri (kanamaları) kalıcı konuşma, güç, algılama ve his kaybına neden olabilir. Aynı zamanda koma ve ölümle de sonuçlanabilirler.Kronik yüksek kan basıncının (tansiyonun) 65 yaş üzeri kişilerde beyin dokusunun büzülmesine de neden olduğu görülmüştür.

Yüksek kan basıncının (tansi­yonun) neden olduğu hasarları kötüleştiren diğer hastalıklar Yüksek kan basıncının (tansi­yonun) kalp, beyin ve diğer organlara hasar verme olasılığı, kardiyovasküler sistemi (kalp ve damar sistemini) etkileyen diğer hastalık­larınız varsa daha olasıdır. Bu risk faktörleri diyabet (şeker hastalığı), sigara içme, yüksek kolesterol düzeyi ya da ailede kalp hastalığı öyküsünü içerir.

Eğer bu hastalıklardan biri ya da daha fazlası sizde bulunuyorsa, yüksek kan basıncını (tansiyonu) teşhis ve tedavi etmek özellikle büyük önem taşır.

SEMPTOMLAR
Birçok ciddi hastalık gibi yüksek kan basıncı (tansiyon) da, çeşitli organlara yavaşça ve sessizce zarar verene kadar semptom göstermez ve bu organlar daha sonra fonksiyonlarını düzenli olarak yerine getirememeye başlarlar.Birçok insan, hiçbir semptom görülmeksizin yıllarca yüksek kan basıncı (tansiyon) ile yaşar. Bu kişilerin yüksek kan basınçları (tansiyonları) olduğunu öğrenme­lerinin tek yolu, kan basınçlarını (tansiyonlarını) ölçtürmeleridir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan tahmini 50 milyon kişinin yaklaşık olarak üçte biri, yüksek kan basınçları (tansiyonlar) olduğunu bilmemektedirler ve sonuç olarak da tedavi görme­mekte; ciddi hastalıklara yakalanma riski altında bulunmaktadırlar.Yüksek kan basıncının (tansi­yonun) neden olduğu en yaygın semptomlar; baş ağrısı (özellikle sabah uyandığınızda genellikle baş arkasında), baş dönmesi ya da sersemlik halini içerir. Ancak, bu baş ağrıları genellikle hafif olduğundan göz ardı edilir.
Yüksek kan basıncı (tansiyon) şiddetli bir hal aldığında, semptomlar görülebilir. En şiddetli semptomlara genellikle kan basıncının (tansiyonun) 210/120 milimetre cıvadan (mmHg) yüksek olduğu hipertansif kriz neden olur.

Bu krizin semptomları şiddetli baş ağrısı, çift görme, burun kanaması, hızlı kalp atışı, kulaklarda çınlama ve kas çekilmesini kapsar. Bulantı, kusma ve zihin bulanıklığı da meydana gelebilir.

TEDAVİ SEÇENEKLERİ
Yüksek kan basıncı (tansiyon) kronik (süreğen) bir durum olduğundan, tedavi görüyor olsanız bile kan basıncınızın (tansiyonu­nuzun) düzenli olarak kontrol edilmesi gerekir. Doktorunuzu her ziyaret ettiğinizde ölçülmelidir. İnsanlar, giderek artan bir şekilde evlerinde kan basınçlarını

(tansiyonlarını) kontrol etmektedirler. Kan basıncınızı (tansiyonu­nuzu) bir doktorun yaptığı gibi, bir manşon ve stetoskop kullanarak, nasıl ölçebileceği­nizi öğrenebilir ya da evde kulla­nılan bir tansiyon aleti kullanabilirsiniz.

Bu aletler genellikle doğru sonuç verirler. Ama belirli aralık­larla (periyodik olarak) kontrol edilmeleri gerekir. Aleti, dokto­runuzun muayenehanesine görürünüz ve doktorunuzun ölçtüğü kan basıncı (tansiyon) değerinizle, kendi makinenizin ölçtüğü değeri karşılaştırınız. Kan basıncını (tansiyonu) parmaktan ölçen makineler koldan ölçen makinelerden daha rahattır fakat daha az doğru sonuç verir.

Doktorunuz, yüksek kan basın­cınızın (tansiyonunuzun) şiddetine göre size bir tedavi süreci tavsiye edecektir. Daha hafif vakalarda (evre 1), sorunu kontrol altında tutmak için yaşam tarzında değişik­likler yapmak yeterli olabilir.

Yüksek kan basıncınız (tansi­yonunuz) daha şiddetli vakaları içeren kategorilerden biline denk geliyorsa, muhtemelen ilaç kullan­manız gerekecektir. Ayrıca, kalp ve damarların hasar görme riskini (kardiyovasküler risk faktörleri) arttıracak herhangi bir başka hasta­lığınız varsa, doktorunuz kan basıncınızı (tansiyonunuzu) muhte­melen daha agresif bir şekilde ve daha erken tedavi edecektir.Yüksek kan basıncı (tansiyon) için ilaç alıyor olsanız bile; egzersiz ve sebze ile meyve açısından zengin fakat az tuz içeren bir diyet (beslenme) gibi farmokolojik olmayan önlemler yine de faydalı olabilir. Bu yaşam tarzı değişiklik­lerini yapmak , almak zorunda kalacağınız ilaç miktarını azaltmanıza müsaade edebilir.

İlaç gerekli olduğunda, ilaç seçimi sıklıkla yaşmıza, ırksal ve genetik geçmişinize, böbrekle­rinizin ve diğer organlarınızın hasar görüp görmediğine, yan etki risklerine ve mevcut diğer hastalık­lara göre yapılır.
Tek bir ilaç herkes için ideal olamaz; herkesin kan basıncı (tansiyon) kontrol programı, kişiye özgü olarak düzenlenmelidir. İlaçların, kan basıncını (tansiyonu) düşürme şekilleri farklıdır ve her bir kişinin özelliklerine bağlı olarak potansiyel istenmeyen yan etkileri açısından da farklılıklar gösterirler.

Evre 1 ya da 2 yüksek kan basıncı (tansiyon) (hipertansiyon) için, doktorlar tedaviye genel­likle tek bir ilaçla başlarlar. Daha şiddetli vakalarda tedaviye iki ya da üç ilaçla başlanabilir. Eğer başlangıç stratejisi arzulanan etkiyi yaratmazsa, doz arttırılabilir ya da kullanılan ilacın ya da ilaçların yerine farklı bir ilaç ya da ilaçlar verilebilir. Eğer kan basıncınız (tansiyonunuz) şiddetli bir şekilde yükselmişse (evre 4), hastaneye yatırılabilirsiniz ve size sürekli intravenöz ilaç verilebilir. Gözlemleme de gereklidir.

Doktorlar bir zamanlar 60 yaş üzerinde olan kişilerin yüksek kan basıncını (tansiyonunu) tedavi etmenin işe yaramayacağını, hatta zararlı bile olabileceğini, düşünür­lerdi. Bu teori, arterleri (toplardamarlar) daha sert olduğundan dolayı yaşlı kişilerin daha yüksek bir kan basıncına (tansiyona) gereksi­nimleri olduğuydu. Bazı doktorlar, yaşlı kişilerin kan basıncını (tansi­yonunu) genç insanlarda normal sayılan seviyelere düşürmenin felce ya da böbrek yetmezliğine neden olabileceğinden korkarlardı.
Şimdi bir hayli araştırma, 60 yaş üzerindeki kişilerin de yüksek kan basıncı (tansiyon) tedavisinden aynı ölçüde, hatta daha bile fazla, fayda sağladıklarını göstermiştir. Uygun bir tedavi uygulandığında, yaşlı kişilerde kalp yetmezliği görülme ve yaşlı kişilerin felç ve kalp krizi geçirme olasılığı daha düşüktür.

Tansiyon ( Kan Basıncı )

Yeterli kan basıncı (tansiyon) olmazsa, kanın vücudunuz­daki hücrelere ulaşıp onlara yaşam için gereksinim duyduk­ları oksijeni ve besin maddelerini sağlaması mümkün olmaz. Eviniz­deki su borularındaki su basıncını düşününüz. Su basıncının, zemin kattaki ısıtıcıdan ikinci kattaki duşa sıcak su gelmesini sağlayacak kadar yüksek olması gerekir.
Benzer bir şekilde normal kan basıncı (tansiyon) da, kalp ve dolaşımın, kalpten vücudun tüm hücrelerine kan ulaştırmasını sağlar.

Kalp pompalama yaptı­ğında, arterlerdeki (atardamarlardaki) basınç geçici olarak yükselir (sistolik basınç (büyük tansiyon). Kalp, vuruşlar arasında dinlenirken arterlerdeki (atardamarlardaki) basınç geçici olarak düşer (diastolik basınç (küçük tansiyon).

tansiyon-ilaci_sgk

Her bir vuruş, sol ventrikülde (karıncıkta) başlayan ve sonra vücuttaki tüm arterler (atardamarlar) aracılığıyla dışan doğru hareket eden bir basınç dalgası yaratır.

Pompa
Kan basıncınızı (tansiyonunuzu) ölçmek için kolunuza bir manşon sarılır ve brakiyal arterdeki (atardamardaki) kalp atışını dinlemek için manşonun altına bir stetoskop yerleştirilir. Manşon, artan basınç yaratmak için şişirilir ve basıncı ölçecek olan bir civa sütununa bağlanır. Manşon, içindeki basınç, sistolik basın­cınızın (büyük tansiyonunuzun) üzerinde bir seviyeye çıkılıncaya kadar şişirilir.

Manşonun basıncı, arterden (atardamardan) kan akışını önlediği için herhangi bir kalp atışı duyulmaz. Manşon içindeki basınç yavaşça düşürülür. Basınç, sistolik basıncınızın (büyük tansiyonunuzun) seviyesine düştüğünde, birden kalp atışı duyulur. Bu örnekte, sesler sistolik basınç 120 milimetre civa (mmHg) iken duyul­maya başlamıştır. Manşon basıncı, arterdeki (atardamardaki) diastolik basıncın (küçük tansiyonun) altına düşürüldüğünde, kalp atış sesi tekrar kaybolur. Bu örnekte bu olay, diastolik basınç 60 mmHg iken gerçekleşmektedir.

Yüksek, Normal ve Düşük Tansiyon ( Kan Basıncı )

Kan basıncınızı (tansiyonunuzu) sınıflandırmak için doktorlar ya da diğer sağlık uzmanlan, siz en az 5 dakika sakin bir biçimde oturduktan (istirahat ettikten) sonra iki ya da daha fazla kez ölçülen tansiyonu­nuzun ortalamasını alırlar. Örneğin; kan basıncınız bir seferinde 135/85 mmHg; diğer seferinde de 145/95 rnmHg olarak ölçülmüşse, ortalama kan basıncınız (tansiyonunuz) 140/90 mmHg’dir.

kamil.php

Aşağıdaki tabloda gösteril­diği gibi, 120/80’den düşük olan bir kan basıncı (tansiyon) -daha sonra değineceğimiz gibi, çok düşük olmadıkça- “normal” olarak değerlendirilir. Kan basıncı (tansi­yonu) normal olan kişiler, kalp hastalığına yakalanma ya da felç geçirme (inme inmesi) riski en düşük olan kişilerdir. “Öncü hiper­tansiyon” kategorisinde yer alan ‘ kişilerin hipertansiyona yakalanma riskleri bir hayli artmıştır ve bu riski azaltmak için yaşam tarzlarını değiş­tirmeleri gerekir.

Yaşam tarzında yapılan agresif değişikler bazen ilaç tedavisine duyulan gereksi­nimi ortadan kaldırabilse de, Evre-1 hipertansiyonu olan kişilerin genel­likle ilaç tedavisine gereksinim­leri vardır. Evre-2 hipertansiyonu olan kişilerin ise yaşam tarzlannda değişiklik yapmanın yanı sıra ilaç tedavisine de gereksinimleri vardır.

80/50 mmHg’nin altında olan kan basıncı (tansiyon), kendisini sağlıklı hisseden bir kişide çok sıra dışı bir şeydir ve böylesine düşük bir kan basıncı (tansiyon) genel­likle bir hastalık belirtisidir. Bu kadar düşük bir kan basıncı yeterli miktarda kan, oksijen ve besin maddelerini beyne ve vücudun diğer bölümlerine pompalayamayabilir.

Beyin, kan dolaşımı yavaşladı­ğında ya da durduğunda en çabuk hasar gören organdır. Kendini hasta hisseden bir kişide düşük kan basıncı (tansiyon): dehidrasyon (su kaybı), kanama, zayıf kalp fonksi­yonu ya da tedavi edilmesi gereken bir enfeksiyonu işaret edebilir. Acil tıbbi müdahale gerekir.

130 ü a 139’a 85 ila 89 mmHg aralığında bir ölçüm “yüksek/ normal” olarak değerlendirilir ve bazen daha sık olmakla beraber her yıl kontrol edilmesi gerekir.

Hipertansiyon ve Tedavi Yöntemleri

Tanımlama: İstirahatte iken  5 er dakikalık aralarla 4-5  defa ölçülen arter tansiyonunun sistolojik 160,diastolik 95 mm Hg’nin üzerinde bulunmuş olması hipertansiyon olarak kabul edilir Teşkilâtının bu konuda verdiği rakamlar 140 ve 90 mm Hg dir. Klinik anlamda sistolik tansiyonun 140-160, diastolik tansiyonun 90-95 mm Hg arasında bulunması sınır değerler sayılmaktadır.
Epidemioloji: Endüstri ülkelerinde erişkinlerdeki hipertansion ensidansı % 10-15 arasındadır. Yaşla birlikte hipertansion ensidansı artar.
Sınıflama: Sebebe göre :
a) Esansiel( idiopatik, primer) b)sekonder diye ikiye ayrılır. Skonder hipertansiyonlar da  reno-parankimatöz ve reno-vasküler; endokrin(feokromositom, Akromegali, Cushing,primer altosteronizm vs ); kardiovasküler(aorta koarktasyonu. aorta yetmezliği. arterioskleroz AV tam blok);Hematolojik (polisitemi) v.s. dir.

Hipertansiyonun seyrine göre:
a)
Habis, b) Selim dive ayrılmaktadır. Hipertansiyonun ağırlık derecesine göre I., II. ve III. evre (Dünya Sağlık Teşkilatına göre) kabul edilmektedir.
I. evrede organ harabiyeti yoktur.
II. evrede sol ventrikül hipertrofisi vardır.
III. evrede ise kalpte, böbreklerde, beyinde ve periferik damarlarda organik bozukluklar oluşmuştur.

8888888ppp

Gözdibi arterlerindeki bozukluklar gözönünde tutularak da hipertansiyon I den IV’e kadar evrelenmektedir: Evre I retina arterlerinde skleroz ve daralma başlamıştır. Evre II ‘de orta derecede arterioskleroz. Gunn fenomeni, genel veya lokalize arteriol daralmas vardır.
Evre III de retina ödemi, atılmış pamuk görünümünde eksüdalar ve retina kanamaları ile birlikte “Retinitis angiospastica” bulunur. Evre IV de ise III.çevredeki bulgulara ek olarak panilla ödemi vardır.

Esansiel hipertansiyon, hipertansiyonlar arasında en .sık rastlananıdır (% 90 üzerinde). Kesin nedeni bilinmemektedir. Ancak hereditenin, fazla NaCl alınmasının az apotasyum alımının, fazla miktarda yağ ve alkol kullanımının, şişmanlığın ve psişik streslerin rolü üzerinde durulmaktadır.

Klinik tablo: Sabahları enseden giren baş ağrıları. basdönmeleri, burun kanamaları, hazan bulantı, halsizlik, kafa içinde dolgunluk hissi, çarpıntı gibi yakınmalar olursa da bunların hiçbiri spesifik değildir.

Tansiyon ölçümünde dikkat edilecek bir husus vardır: Bir defalık ölçümle tansiyon hakkında fikir edinilemez. Yüksek bulunan vak’alarda en az 3 gün müddetle her gün hastayı 5 dakika dinlendirdikten sonra oturur durumda iken tansiyon ölçümleri yapılmalı ve ona göre bir karara varılmalıdır. Nörotik yapılı kişilerde arter tansiyonu her an kolaylıkla yükselip düşebilmektedir.

Hipertansiyon bulunduğuna karar verildikten sonra bunun türü araştırılmalı ve sekonder bir hipertansiyon söz konusu ise medikal veya cerrahî tedavisi yapılmalıdır. Esansiel hipertansiyon düşünülmekte ise evre tayini yapılmalıdır. Bunun için de kanda elektrolitlere, şekere, lipitlere, azotemiye bakılmalı, idrar tahlili yapılmalı, EKG ve teleradyografi alınmalıdır.

Tedavi

Sekonder hipertansiyonlardan bazılarında sebebe yönelik bir tedavi olanağı vardır: 

Feokromositomda, primer aldosteronizmde, Cushing sendromunda ve renovesküler hipertansiyonda cerrahî tedavi yapılmakta ve hipertansiyon ortadan kaldırılmaktadır. Fakat tüm hipertansiyonlar içinde bu gibilerin oranı % 5-6 kadardır. Geri kalanlarda ya esansiyel hipertansiyon söz konusudur, ya da sekonder hipertansiyon olmasına rağmen tansiyon yüksekliğinin nedeni ortaya çıkarılamamıştır. Dolayısıyla bu büyük grupta genel önlemlere ve ilâç tedavisine gereksinim vardır.

Şişmanlığın rolü: Fazla kilolularda genellikle tansiyon yüksektir. Hipertansiyonlularm çoğu da şişmandır. Kilo verdirici diyetin olumlu etkisi olur ve 1 kilo kaybetmekle tansiyon 2 mm Hg düşer.

Ruhsal gerginliğin giderilmesinin yararı: Belli aralarla düzgün şekilde yapılan meditasyon ve benzeri psikoterapi seanslarının da her seanstan sonra tansiyonu 5-10 mm Hg kadar düşürdüğü kanıtlanmıştır. Ancak trankilizan ilaçların esansiel hipertansiyon üzerinde yararlı bir etki meydana getirmediği de bilinmektedir.

Diyetin rolü: Şişmanlarda zayıflama kürleri yaptırılır. Arterioskleroz profilâksisi için hayvansal yağlar kısıtlanır. Üresi yüksek olanlarda az proteinli diyet, ürik asidi yüksek bulunanlarda gut diyeti uygulanır.

Sodyum kısıtlaması: Bunun rolü eskiden beri bilinmektedir. Normal insanın günlük tuz gereksinimi 5-6 g dır. Batı ülkelerinde günde 12-15 g tuz alınmaktadır. Her hipertansiyonlu hastanın tuz perhizi yapması gereklidir. Eskiden 1-2 gramın üstüne çıkılmaması öğütlenirdi, bugün ise antihipertansif olarak diüretikler de kullanıldığı için bir hipertandü hasta diüretik te alıyorsa günde 5 g tuz kullanabilir.

Potasyumlu besinlerin yararı: Potasyumun tansiyon ayarlamasındaki rolü uzun zaman anlaşılmamıştır. Potasyumdan zengin besinlerde sodyum azdır. Bugün kesin olarak bilinmektedir ki, tek başına sodyumun fazlalığı değil, potasyumun azlığı da hipertansiyon etkenlerinden biridir. Bu nedenle hipertansiyonlu hastaların bol miktarda sebze, meyva (taze ve kuru) almaları öğütlenmelidir. Ancak böbrek yetmezliği bulunan hipertansiyonlularda zaten hiperpotassemi olduğu için bunlara potasyumlu besinler verilmez. Tip I diabetlilerde de insülin yokluğu hiperpotassemiye yol açtığı için, hipertansiyon nedeniyle bol potasyumlu besinler verilmemelidir.

Kalsiumun yararı: Sert suların içildiği bölgelerde hipertansiyonun sık görülmeyişi dikkati çekmiştir. Sert sular bol kalsium ve az magnezyum içerir. Epidemiyolojik araştırmalarda kalsium verilmesinin hipertansiyonu önemli derecede düşürdüğü saptanmıştır.
Keyif verici maddelerin rolü: Oldukça tartışmalı bir konudur.

Alkolün zararı: Az miktarda alkolün zararı olmaz. Fazla alkol alımı ile hipertansiyon arasında bir ilişki vardır. Alkol alımının kısıtlanması veya kesilmesi ile hipertansiyonun düzelmesi sağlanabilmektedir. Üstelik aşırı alkol alımının serebral komplikasyonlara yol açması da olasıdır. Günde birer duble alkollü içkinin stresten kurtulmada ve dolayısı ile hipertansiyon üzerinde hafif derecede yararlı olduğu söylenebilir.

Sigaranın zararı: Sigara kullanmayanlarda nikotin kısa süreli bir tansiyon yükselmesi yaratırsa da, epidemiyolojik araştırmalara göre, sigara kullananlarda hipertansiyon ensidansı kullanmayanlara bakarak daha yüksek değildir. Ancak fazla sigara kullanımında nikotin’in vazokonstriktör etkisinin serebral, kardiyak ve periferik dolaşım üzerinde risk yaratacağı hatırdan çıkarılmamalıdır.

Kahve zararsızdır: Kahvenin içerdiği kafein kalbi ve santral sinir sistemini uyarır, plazma katekolamin düzeyini yükseltir, vazodilatasyon yaptığı için sodyum atılışını artırır. Bu etkilerin bir kısmı hipertansif, bir kısmı hipotansiftir. Şimdiye kadar kafeinle yapılan araştırmaların sonuçları birbirini tutmamaktadır, nedeni ise araştırma protokollarının farklı oluşudur. Yeni araştırmalara göre, kahve alışkanlığı bulunmayan kimselere günde 2-3 fincan kahve içerildiğinde sistolik tansion 10-14, diastolik tansiyon ise 7-10 mm Hg kadar bir yükselme göstermekte ve bu etki 1-3 saat sürmektedir. Fakat 3-5 gün içinde o kişide kafein toleransı ortaya çıkmakta ve hipertansif etki ortadan kalkmaktadır. Tolerans (alışkanlık) meydana geldiği için kahvenin hipertansiyon üzerinde olumsuz bir etkisi söz konusu değildir ve yasaklanmasına gerek yoktur.

Tedavinin hedefi: Yapılan tedavilerle esansiel hipertansiyon 160/90 mm Hg ve bunun altında tutulmağa çalışılmalıdır. Önlemler ve ilâç tedavisi ömür boyunca sürdürülmelidir.

Tedavi sonuçlarının kontrolü: Tansiyon düşürücü ilâçlar sabahları, gerekiyorsa sabah ve öğleyin alınmalıdır. Böylece günlük işler sırasında tansiyon yükselmeleri önlenmiş ve diüretiklerin etkisi gündüz saatlerinde sonlandırılmış olur. Sık sık preparat değiştirmek doğru değildir, aksi halde beklenmeyen saatlerde tansiyon yükselmeleri ve erken komplikasyonlar görülür. Genç hipertandülerde enerjik, yaşlılarda ihtiyatlı ve ılımlı bir tedavi gerekir. Ayaktan kontrola gelen hastalarda en az ayda bir, klinik hastalarında ise hergün tansiyon kontrolü yapılmalıdır. Tedavi protokolünün değiştirilmesi gereken poliklinik hastalarında kontrol muayeneleri daha sık (haftada bir) yapılır.

İlâç tedavisi

Esansiel hipertansiyonda kullanılmakta olan ilâçlar şu şekilde gruplandırılabilir:
Diüretikler,Sempatik sistemi etkileyenler (Beta blokerler, merkezî etkili alfa mimetikler, alfa adrenoreseptör antagonistleri, reserpin), Direkt vazodilatatörler, Reninanjiotensin sistem inhibitörleri, Kalsium antagonistleri.

Tedaviye başlarken şöyle bir basamak sistemi uygulanabilir: Önce bir diüretik verilir. 6 haftalık bir uygulamada yeterli sonuç alınamazsa bunun yerine ya bir beta bloker, ya bir kalsium antagonisti, ya da bir ACE inhibitörü verilir. 6 şar haftalık bu monoterapilerden yeterli sonuç alınmadığına kanaat getirilirse bu sayılanlardan her hangi biri bir diüretikle kombine edilir. Bunlardan da iyi bir sonuç alınmamışsa o takdirde kalsium antagonisti preparatı ya bir beta blokerle, ya da bir ACE inhibitörü preparatı ile kombine olarak verilir. Unutulmamalı ki, bu basamaklar arasında tek ilâcın doz artırımı da denenebilir. Yukarıda sözü edilen hususlar, ilâçla hipertansiyon tedavisi sırasında aynen uygulanacaktır. Hattâ bazı vak’alarda bütün bu önlem ve tedaviler yeterli olmayabilir ve tuzun günde 1 grama kadar kısıtlanmasına gidilebilir. Bu kısıtlama da Kempner diyeti ile sağlanır (sadece pirinç lapası vererek).

Sekonder (İkincil) Yüksek Kan Basıncının (Tansiyonun) (Hipertansiyonun) Nedenleri Nasıl Olcak

Diabet (şeker hastalığı), nefrit ve böbreklere giden arterlerin (toplardamarların) daralması da dahil olmak üzere böbrekleri etkileyen birçok hastalık kan basıncını (tansiyonu) yüksel­tebilir. Yüksek kan basıncının (tansiyonun) kendisi de böbreklere hasar vererek yüksek kan basıncının (tansi­yonun) kötüleşmesine neden olabilir.

İlaçlar Kan basıncının (tansiyonun) artmasına genellikle neden olan ilaçlar doğum kontrol hapları, estrojen, tiroid hormonu hapları, kortikosteroid ilaçlar, amfetaminler, kokain, ve burun tıkanıklığını giderici haplar ya da sprey­lerdir. Kafein ve aşırı miktarda (günde iki içecekten fazla) alkol tüketmek de kan basıncını (tansiyonu) yükseltebilir.

Feokromositom: Bu, böbreküstü bezlerinin kan basıncını (tansiyonu) yükselten norepinefrini ve benzer hormon­ları aşırı derecede üretmesine neden olan ve nadir olarak görülen bir tümör türüdür.
Cushing sendromu Bu hastalık, kortikosteroid hormon­ların (özellikle böbreküstü bezleri tarafından) aşırı derecede üretilmesiyle sonuçlanır ve bu da kan basıncını (tansiyonu) yükseltir.

Conn sendromu: Bu hastalık, aşırı aldesteron hormonuna neden olur ve bu da kan basıncını (tansiyonu) yükseltir. Genellikle nadiren görülen başka bir selim (iyi huylu) (kanseröz olmayan) (kanserleşmemiş) böbreküstü bezi tümörü, bu hastalığa neden olur. Aort koarktasyonu Bu hastalıkta, aort kalpten çıktıktan kısa bir mesafe sonra aortta bir daralma mevcuttur. Kalp, bu darlıktan kanı geçirebilmek için yüksek kan basıncı yaratmalıdır.