CENNET BİBERİ

Amomum granum paradisi L. veya A. melegueî-ta Roscoe (Zingiberaceae) türünün olgun tohumlarıdır. Bu türler Batı Afrikanın tropikal bölgelerinde bol olarak yetişmektedir.

Dış görünüşü; 2-4 mm çapında, az çok piramit biçiminde, esmer kırmızımtırak renkli, parlak, derimsi ve sert tanelerdir. Ezilince baharlı bir kokusu olduğu hissedilir Lezzeti çok acıdır

Bileşim: Uçucu yağ (% 0.30-0.75), sabit yağ ve . rezin taşır.

Etki ve kullanılış: İştah açıcı ve midevi etkilere sahiptir. Bugün daha çok baharat olarak kullanılır. Bazen toz karabibere katıştırılır. Bazı alkollü içkilere, keskinlik vermek için, katılır.

Diğer isimler: Edrefil, Itrini, Tıfıl.

ANESTEZİYE HASTANIN HAZIRLANMASI

Anestezi için hastanın farmakolojik hazırlığı hastanın yaşı, klinik yapısı ve kullanılacak anestezi tekniğine göre değişir. Bunun için anesteziyolojist tarafından talimat verilmelidir. Bazı hastalar ameliyattan önce bir miktar sedatifi tercih ederler, bazıları ameliyathaneye gelmeden önce çevreleri ile ilgilerini tamamen kesecek kadar kuvvetli bir sedasyonu tercih ederler. Hasta koopere ve oriente ise anestezik uygulama daha eminve güvenlidir. Anesteziyolojistin devamlı kontrolü altında olmadıkça solunum depresyonundan kaçınmalıdır. Parasempatolitik ilaçlarla solunum yolları ve ağız içindeki sekresyonların azaltılması arzu edilir. Kaide olarak zayıflık ve yaş premedikasyon ihtiyacını azaltıp meydana getireceği hasarı artırır. Bu konfüzyon hipotansiyon (postural komponentle olsun veya olmasın) kusma, bulantı ve uyanmanın gecikmesi gibi olayları içerir. Diğer taraftan çocuklar premedikasyonu çok iyi tolere ederler.

Gliserik asidemi

Trimetilamin

Trimetilamin diyetle alınan kolinin ve trimetilamin oksidin bağırsaklarda bakteriler tarafından yıkımı sonucu oluşur. Yumurta ve karaciğer kolinin, balık da trimetila­min oksidin esas kaynaklarıdır. Trimetilamin bağırsaktan emilerek, karaciğerde trimetilamin oksidaz enzimi ile tri­metilamin okside çevrilir ve idrarla atılır. Trimetilamin oksidaz enzimi yetersizliği, idrarla fazla miktarda trime­tilamin atılımına ve idrarda kokuya neden olur. Diyetten yumurta, balık, karaciğer gibi kolin içeren besinlerin kısıtlanması ile koku azaltılır.

Çocuk başının mühim fontanelleri

Suturaların birleştikleri yerlerde, henüz kemikleşmemiş, yumuşak kısımlar yer almıştır. Bunlara fontanel adı verilir. Şekil, büyüklük ve mevkileri bakımından biribirlerinden farklı olan eh mühim 3 fontanel şunlardır;
Büyük fontanel tfonticulus frontalis, Bregma) : Her iki sutura coronalis’in, sutura frontalis ve sutura sagittalis ile birleştiği yerde bulunur ve eşkenar dörtgen şeklindedir (Resim : 304, 305). Şu hale göre küçük fontanelde 3 sutura birleşmektedir.
Küçük fontanel (fonticulus occipitalisî : Sutura sagittalis ile sutura lamboidea’nın birleşmesinden meydana gelir . Şu hale göre küçük fostanelde 3 sutura birleşmektedir ve üçgen şeklindedir. Büyük fontanele nazaran daha ufaktır.
Yan fontaneller (fonticulus GASSERİİ) : Kafanın her iki tarafında, temporal kemiklerin ve squama temporalis’in ön ve* alt tarafında bulunurlar.
Büyük ve küçük fontaneller in, doğum muayenesinde mühim ve yol gösterici rolleri vardır. Buna mukabil yan fontânellerin obstet-rik önemleri pek yoktur. Sadece kaideye uymayan başla gelişlerde, diğer fontanellerle karıştırılabüirler ve böylece yanlış teşhislere sebep olabilirler.

Büyük ve küçük fontanellöri, hele collum’ henüz fazla açık değilse, biribirinden ayırmak oldukça zordur. Bu fontanelleri birifoi-rinden kolayca ayırabilmek için evvelâ sutura sagittalis palpe edilir. Sonra bu sutura istikametinde parmak, bir fontaneîe gelinceye kadar hareket ettirilir. Bir fontanele gelinince, parmak daha ileriye doğru hareketine devam eder. Bu sefer parmak tekrar bir sutu-raya rastlarsa, bu şutural, sutura früntalis’dir. O halde biraz evvel palpe edilen fontanel büyük fontaneîdir. Eğer parmak bir fontanele rastlamıyorsa, bu takdirde biraz evvel parmak ucuna gelen fontanel küçük fontaneîdir.

BAZAL TEMPERATÜRÜN ÖLÇÜLMESİ

Vücut ısısıyla menstruel siklusun alâkası çok eskiden beri, tetkik konusu olmuştur. Nihayet TOMPKİNS (1945) ve NİEBURG’un (1946) çalışmaları ile bazal temperatür grafiklerinin ovulasyon manın tayininde kullanılabileceği kafi olarak ortaya konmuştufy Bazal temperatür ayrıca bize normal ve patoıojıic şikiusiarm tanın-masında, sterilite tedavisinde ve tatbik edilmiş olan hormon tedavisinin kontrolunda kıymetli faydalar sağlar, över ve piancenta’nın hormon durumunu aksettirir. Esası, endometrium’un proliferasyon safhasında yani öştrojen hâkimiyetinin n3^vgMdiy_etinde 36 – 36,5 C° seviyesinde kendisini gösteren hipotermi, feekresyon sanıasmdaf ise, yani progesteron hâkimiyetinin olduğu devrlcte 36° 8 – 37 C° seviyesinde hipertermi ve bu iki faz arasında bazan bir gün, bazan birkaç gün devam eden bir temperatür düşüşü ile karakterizedir. Bu devre ise ovulasyon zamanını gösterir. Östrojen hormonu ısıyı alçak! seviyede, progesteroin ise yüksek seviyede tutar.