Eller ve Parmaklar

Bir kadının ellerinin sıklıkla soğuk olması bir yang eksikliği ol­duğu anlamına gelir, tersine sıcak eller ise yang enerjisinin olduk­ça fazla olduğunu gösterir, yang enerjisi eksik olan bir kadın bu ek­sikliği muhtemelen vajinası da dahil olmak üzere bütün vücudun­da yaşar. Soğuk olmak onun uyarılabilirliğini ve vajinal büyüklü­ğünü azaltabilir. Dolayısıyla, elleri soğuk olan bir kadın, elleri sı­cak olan bir kadın kadar tutkulu olmayabilir. Fazla yin enerjisi olan bir kadının, vajinal ıslaklığının yanında vajinal genişlemesi nispe­ten daha az olabilir.

ellerin_catlaklari_yumusacik_eller

Bir Erkeğin Parmakları

Bir erkeğin parmaklarının ve başparmağının büyüklüğü onun penisinin büyüklüğü ve biçimini yansıtır. Büyüklük ve biçim tartı­şılırken, hiçbir büyüklüğün ya da hiçbir biçimin diğerinden daha iyi olmadığını unutmamak önemlidir. Önemli olan, büyüklüğün ve biçimin partnerle uyumlu olmasıdır. Cinsellikte en önemli fak­tör cinsel enerjimizin niteliğidir.

1. Bir erkeğin bütün parmakları etli, geniş ya da kalınsa, bu ka­lın bir penisin göstergesidir.
2. Bir erkeğin bütün parmakları inceyse, bu daha ince bir peni­si gösterir.
3. Uzun parmaklar, özellikle işaret parmağı, uzun bir penisi gösterir.
4. Erkekler için güzel biçimli bir başparmak kökü küçük, ucu dol­gun bir başparmaktır; bu da başı dolgun, sapı daha ince olan bir penisi gösterir. Biçimi yüzünden buna mantarımsı penis denir ve kadının maksimum vajinal uyarımı için en iyisidir.

Bir Kadının Parmakları

Bir kadının başparmağının büyüklüğü ve biçimi onun vajinasının ya da vajinal kanalının büyüklüğü ve biçimini yansıtır.

1. Ucu kalın, kökü dar bir sapı olan başparmak içi daha geniş vajina ağzı dar bir vajinal kanala karşılık gelir. Bu mantarımsı penis için çok uygun bir durumdur.
2. Tırnak kısmında ya da ucunda dolgun olmayan, ama bi­çimi boruya daha çok benzeyen bir başparmak biçimi yine bo­ruya daha çok benzeyen bir vajinayı yansıtır.
3. Kısa parmaklar kısa ve dar bir vajinal kanala karşılık gelir.

Ellere Masaj Yapılması

Ellere masaj yapmak bütün bedeni gevşetebilir. Ellerdeki noktaları uyararak cinsel enerji harekete geçirilebilir ve den­gelenebilir. Çiftler için parmakları, eldeki çizgileri ve avuç içini keşfederek birbirinin ellerine masaj yapmak oldukça erotik olabilir. Eller kişinin yalnızca kendisine özgü olan de­neyimlerini açığa vuran bir haritaya benzer.

Sevgi dolu ener­jinizi elleriniz aracılığıyla gönderin. Parmakların arasında, boğumlarında ve avuç içlerinin her yeri üzerinde çalışın. Ayrıca, partnerinizin ellerini yalamak, emmek ya da öpmek de çok uyarıcı olabilir. Bu, bütün bedende oldukça güçlü bir cinsel enerji akımı sağlar.

Prognoz

Osteomiyelitin komplikasyonları: Komplikasyonlar aşağıda özetlenmiştir:

1. İnfekte odaktan gelişen;

-Yumuşak

-Septikartrit

-Multiplkemikfoküsleri-Beyin absesi

Endokardit

Kronikleşme – nüks (% 10) 2. Tedavi komplikasyonları

-İlaçların yan etkisi

Cerrahi komplikasyonlar

-Hastane infeksiyonlarıDissemine intravasküler koagülasyon

3.Patolojik kırık

5.Uzuvda büyüme bozuklukları Kronik osteomiyelitte ise :

-Nefrotik

-Epidermoid karsinoma

Tedavi uygun ise normal fonksiyonlar açısından prognoz mükemmeldir. Donuktan iyileşmiş kişilerin soğuğa maruz kalmakla diğer bir donuk yaralanmasına duyarlıkları artmıştır.

Prognoz yenidoğan dönemindeki sorunlar ile ilişkilidir. İmmatürite dışında neonatal dö­nemde önemli sorunları olmayan pretermlerin genelde prognozunun iyi olduğu bildirilmekte­dir.  Prognoz,  bebeğin  gestasyon yaşı  yanında, anne ve babasının sosyo ekonomik yapısı ve tahsil durumu ile de önemli ilişki gösterir. Tar­tısı çok küçük olan pretermler daha çok bronko pulmoner displazi, nekrotizan entero kolitis ve­ya sekonder infeksiyon gibi perinatal bir has­talığın komplikasyonları ile kaybedilmektedir. Pretermlerde büyüme geriliği, ani bebek ölü­mü (beşik ölümü), anne yenidoğan bonding fe­nomeninin iyi gelişmemiş olması gibi sorunlar, miadmdaki bebeklere kıyasla daha sıktır. Do­ğumsal anomali ve mss de zedelenme olmaması durumunda çok düşük doğum tartılı preterm bebekler, miadında doğan çocuğun fizik büyü­mesine yaklaşık 2. Yaşta ulaşırlar. Çok düşük doğum tartılı yenidoğanlarda nörolojik sekelle rin ve gelişim bozukluklarının görülme sıklığı % 10 20 arasında değişir. Bu bebeklerde sereb rai hareket bozukluğu, işitme ve görme defekt leri,  öğrenme güçlükleri gibi sekellere rastlanmaktadır. Pretermlerde, miadında doğanlara kı­yasla davranış ve kişilik sorunları daha sıktır. Bu durumu hazırlayan en önemli etkenlerden birisi olarak, preterm bebeğin bakım ünitesinde uzun süre anneden ayrı bırakılması sorumlu tutulmaktadır. Bu nedenle anne, koşullar zorla­narak bebeğin yanında bırakılmalı, bebeğin ba­kımını ve beslenmesini olabildiğince üstlenme­lidir.

Solunum yetmezliği ile birlikte olan tetanoz vakasında ölüm oranı %30-60 dır. Ölüm oranı kuluçka devrinin uzunluğu ile ters orantılı, semptomların şiddeti ile doğru orantılıdır. Tetanozun sağladığı bağışıklık devamlı değildir. Bu nedenle de tetanozdan iyileşen hastalara standart programa göre aktif immünizasyon uygulanmalıdır.

Prognoz, asfiksinin şiddeti ve süresi ile ol­duğu kadar, bebeğin matüritesi ve altta yatan serebral anomaliler ile de ilişkilidir. Apgar puanının da prognostik değeri vardır. 5. Daki­kada apgar puanı 6 veya daha düşük olanlar,

Puanı 6 10 arasında olanlara kıyasla 1 yaşında üç kez daha fazla nörolojik sekel gösterirler. Dü­şük apgar puanı devam ettikçe kalıcı beyin ha­sarı riski artmaktadır. 10. Dakikada apgar pua­nı 3 veya daha düşük olanların % 68 i yaşamın ilk yılı içinde ölmektedirler. Yaşayanların % 12.5 unda nörolojik sekel bulunur.

Çocuğun ilk 36 saatteki durumu prognozu belirler. 36. Saatte genel durumun iyileştiği, hi potoni veya hipertoninin normalleştiği vakalar

Da prognoz iyidir. Daha yavaş düzelen vakalar­da tam şifa olasılığı yaklaşık % 50 dir. Preterm lerde prognoz miadında doğanlara kıyasla kötü­dür. Konvülzif bozukluklar gösteren vakalarda da sekel olasılığı % 80 dir.

Asfiktik bir çocuk eğer yenidoğan dönemin­de sık tekrarlanan muayeneler sırasında tama­men normal bulunursa, bu dönemden sonra da nörolojik sekel veya zekâ geriliği açısından soru­nu olmayacaktır.

Semptomlar ortaya çıktıkktan sonra 2-3 gün içinde ölüm kaçınılmaz olur ve ölüm nedenleri de kalp ve solunum yetmezliği veya jeneralize paralizilerdir.

Eroin ve methamphetamine alışkanlığı olanlarda prognoz iyi değildir. Ayrıca ekstremite sakatlıkları veya tamamen kaybedilmeleri sık görülen durumlardır. Özellikle kapakçık replasmanı gerektiren infektif endokarditde de prognoz kötüdür. İlaç alışkanlığının devam etmesi nükslere ve birçok komplikasyonun ortaya çıkmasına neden olur.

Boyun travmasından sonra prognoz yaralanmanın genişliği ve içerilmiş yapılar değişir. Servikal omurilik kopması paraliziyle sonuçlanır. Boynun yumuşak dokularının, trakeanın ve özofagusun yaralanmaları eğer acilen tedavi edilirlerse iyi ila mükemmel arası bir prognoza sahiptirler. Büyük damar yaralanmaları, eğer irreverzibl şok veya nörolojik defısitin başlangıcından önce acilen tedavi edilirlerse iyi bir prognoza sahiptirler. Servikal yaralanmalar için ortalama ölüm oranı % 10′dur.

Kötü prognoz işaretleri, 42,2°C(108°F) veya daha fazla sıcaklık, 2 saatten uzun süren koma, şok,hiperkalemi ve ilk 24 saatte SGOT nin 1000 Karman ünitesi üzerinde olmasıdır. Doğru olarak teşhis edilmiş ve hızla tedaviye alınmış hastalarda ölüm oranı %10 dur. İlk birkaç gündeki ölümler genellikle beyin hasarı ile ilgilidir. Geç ölümler kanamadan veya kalp, böbrek veya karaciğer yetmezliğinden olabilir.

Vücut sıcaklığı 32.2°C (90°F) altına düşen hastalann yalnız %50’sinde survi beklenebilir. Beraberinde hastaların bulunması (yandaş hastalıklar: felç, neoplazm, myokard infarktüsü gibi) sıktır ve ölüm oranını %75′e veya daha fazlasına çıkarır. Survi ulaşılan en düşük sıcaklıkla yakından ilişki göstermez, ölüm, pnömonitis, kalp yetmezliği veya böbrek yetmezliğinden olabilir.

Tümörün lokal kontrolü büyüklüğüne ve lokalizasyonuna bağlıdır. Dil ucu kanserlerinde 5 yıllık yaşama oranının %75-80 olmasına karşılık bu oran dil kenanndakilerde %55′e ve dil sırtındakilerde %40′a düşmektedir. Lenf nodülü metastazı olmayanlarda 5 yıllık yaşama %79′ken metastaz olanlarda bu oran birden %14′e düşmektedir.

Beş yıllık yaşama oranları tümörün büyüklüğüne, lenf nodülü metastazı varlığına ve primer tedavinin zamanına bağlı olarak %40-75 arasında değiştiği bildirilmektedir.

Maxiller sinüsün alt yarısından kaynaklananlar üst yarısındakilere göre daha iyi prognoza sahiptirler. Preoperatif radyoterapi ve radikal cerrahiyle %40-45 beş yıllık tümörsüz yaşama oranına ulaşılabilmiştir.

Prognoz gestasyon yaşı ve doğum tartısı ile yakından ilişkilidir. Mortalite oranı genelde % 20 30 ise de doğum tartısı 1000 g dan küçük­lerde bu oran % 50 ye varır. Oysa 2500 g üstün­de doğan bebeklerde ölüm oranı % 5 civarında­dır. Ayrıca yenidoğan ünitesinde çalışan ekibin bilgi ve deneyimi morbiditeyi etkileyen faktör­lerdir.

Prognoz açısından kritik dönem ilk 3 gün olup bu dönem atlatıldıkdan sonra prognoz ge­nellikle iyidir. Yenidoğanların küçük bir grubun­da fibroz, kronik pulmoner hastalık ve tekrar­layan akciğer infeksiyonları görülür. Nörolojik bozukluklar hyalin membran hastalığından çok intrakranial kanama, anoksi, hipoglisemi, hiper bilirubinemi ve diğer pretermlik komplikasyon larına bağlıdır.

Mortalite oranı ateş, titreme ve genel toksisite bulunan hastalarda %10 iken, aşikar şok ve organ yetmezliği olanlarda %60 a kadar çıkar. Sonucu etkileyen faktörler, infeksiyona neden olan ajan, kan basıncı, infeksiyonun primer odağı, vücut ısısı, yaş, infeksiyonun alınma yeri (ev, hastane gibi) şeklinde sıralanabilir. Tedaviye cevap veren vakalarda septik nüks riski, vücut ısısı normal ise %20, hem vücut ısısı hem de lökosit sayısı normal ise %3, bunlara ilaveten granulositlerin oranı %13 ten az ise %0 dır. Antibiyotik tedavisininin kesilmesinden sonra orta derecede yüksek ateşi ve lökositozu bulunan hastalarda nüks şansı %60 kadardır. Bununla birlikte şüpheli vakalarda antibiyotiklere devam edilmesi, infeksiyonu maskelemesi ve morbiditeyi arttırabilmesi gibi nedenlerle kontrindikedir.

Hayati İşlevler ve Otonom Sinir Sistemi

Sempatik Sinirler

Sempatik sinirler, vücudun tüm bölgelerine, vücudu fiziksel harekete hazırlamak için sinyaller taşırlar – dövüş ya da kaç tepkisi.

Kan Basıncı ve Kalp Atış Hızı

Egzersiz yaptığınızda, kalbinizde, akciğerlerinizde ve kaslarınızda bulunan arteriyoller (atardamarcıklar) genişler ve kan akışı büyük ölçüde hızlanır.

Hipotalamus, kalbe, akciğerlere ve kaslara daha fazla kan gitmesini sağlamak amacıyla, sempatik sinirlere, deriye, mideye ve bağırsaklara kan akışını azaltmaları için komut verir.

Böbrek üstü bezlerine giden sempatik sinirler, bezleri, daha fazla epinefrin (adrenalin) salgılamaları için harekete geçirir.

Sempatik sinirlerle kalbe giden mesajlar, kandaki epinefrin ile birlikte, kalbin daha hızlı ve daha güçlü bir biçimde kan pompalamasını sağlarlar. Parasempatik sinirler, bu etkileri ölçülü hale getirmek üzere hazır bulunurlar.

Kandaki epinefrin ve sempatik sinirler, bronşları (hava yollarını) açarlar; böylece, akciğerlerinize daha fazla hava alıp, dışarıya daha fazla hava verebilirsiniz.

Vücut Isısısnın Kontrol Edilmesi

Yine hipotalamusta bulunan bir ısı kontrol merkezi, kan ısınızı doğru bir aralıkta tutar. Egzersiz yaptığınızda, kaslardaki gerilme ve büzülmeler ısı üretir ve bu da, vücut ısısının artmasına sebep olur. Isı arttıkça, hipotalamus, sinirl­ere, terlemeyi ve deriye kan akışını artırma komutu verere vücut ısısının dışarı çıkıp havaya karışmasını sağlar.

Parasempatik Sinirler

Parasempatik sinirler, kalbin atış hızını yavaşlatmak için, kalp atış hızını ayarlayan sinüs düğümüne sinyaller gönderir. Egzersiz yeniden başladığında, sempatik sinirler ve epinefrin, kalbe daha hızlı ve daha güçlü bir biçimde kan pompalama sinyali gönderdikleri için, parasempatik sinirler geri çekilir.

Parasempatik sinirler, aynı zamanda, mide ve bağırsak duvarlarındaki kasların gerilme ve daralma hareketlerine de yardımcı olurlar. Diğer taraftan, sem­patik sinirler, bu tür hareketleri engelleme eğilimindedirler

Bir arada çalışarak, parasempatik ve sempatik sinirler:

• Mesane duvarındaki ve bağırsaklardaki kasları harekete geçirerek idrar ve dışkı atılmasına yardım ederler.

• Cinsel uyarılma esnasında penisin ve klitorisin ereksiyonunu sağlarlar.

Gözyaşı bezlerinin göz yaşı üretmesini sağlarlar.

Iskemik Optik Nöropati

İki çeşit iskemik optik nöropati vardır: Arteritik olan ve arteritik olmayan.

Arteritik olan türünde, optik sinire giden atardamarlar iltihaplanır. En sıklıkla 65 yaşın üstünde kişilerde görülür. Görme kayıbına ek olarak, bu geçici arteritler, belirtilerdir. Tedavisi, optik sinir iltihabını azaltacak kortikosteroid ilaçlar ve kan damarlarının çevrelenmesidir.

Arteritik olmayan türünde ise en bilinen belirti, görme azalma­sıdır. Şeker hastalığı ve kan basın­cıyla birleşebilir. Bilinen bir tedavi şekli yoktur ancak, şeker hastalı­ğının ya da yüksek kan basıncının tedavisi hastalığı önleyebilir.

Meyan ( Glycyrrhiza Glabra)

Etkiledikleri: Sıtma, verem, Bacillus subtilis, Staphylococcus aureus, Streptococcus sobrinus, S. mutans, Salmonella typhimurium, Escherichia coli, Candida albicans, Vibrio chofera, Trichophyton mentagrophytes, T. Rubrum, Toxocara canis.

Etkileri: Antioksidan, idrar önleyici, düz kas gevşetici, spazm çözücü, bağışıklık uyarıcı (interferon yapımını uyarır, antibadi yapımını arttırır, fagositozu uyarır, stresi giderir, adrenal bezleri dengeler, timüsü uyarır), ülser önleyici, iltihap giderici, tümör önleyici, serbest radikalleri önler, karaciğer zehirlerini önler, sıtma önleyici, radyasyon etkilerini önler, hafif müshil, balgam söktürücü, kaydına, bağışıklık düzenleyici, kan şekeri yükselmesini önleyici, mide salgılarını azaltır, pankreas salgılarını uyarır.

Meyan Hakkında

Meyan şekerlemelerde de kullanılan oldukça dikkat çekici bir bitkidir. Meyanı öncelikle bir antibiyotik bitki olarak düşünmememe rağmen, özellikle etkili olduğu organizmaların listesi etraflı ve iyi belgelendirilmiştir. O genellikle,etkileyici bir antibakteriyel etkinliğe sahip ve diğer bitkilerin etkilerini arttıran bir bağışıklık sistemi uyarıcısıdır.

Meyanın bariz bir üstünlüğü tadıdır. Şekerden elli defa daha bitki formüllerinin kötü tadını düzeltmeye yardım eder, onları çocuklar ve içlerinde çok güçlü çocuklar bulunan yetişkinler için alınabilir hale getirirler. (Ağı adamlar genellikle bitkisel ilaçlarını acı severler!)

Pek çok bitkinin aksine, meyan uzun süreli bir insan deneylet tarihine sahiptir; onun yan etkileri ve güçleri iyi belgelendirilmiştir.O üst solunum yolları enfeksiyonları, öksürükler, soğuk algınlıkları ve mide-bağırsak kanalının herhangi bir yerinde, özellikle de midedeki ülserler için bire birdir. Hasar görmüş böbrek üst bezlerinin tamirinde çok faydalıdır, ve bu tüm sistemin sağlığı ve canlılığını yenilemeye yardımcı olur. Bağışıklık sisteminin en önemli organlarından biri olan timus’u uyardığını belirten güçlü işaretler vardır, aynı konuda fareler üzerinde yapılan deneylerde aşırı dozların organı mahvetmeye başladığı ve ağırlığında azalmaya neden olduğu da gösterilmiştir. Bilimsel çalışmalar meyanın beyaz kan hücrelerinin yapımını ve etkinliğini arttırdığını, vücutta interferon üretimini uyardığını ve antibadi oluşmasını kolaylaştırdığını göstermiştir. Pek çok çalışma onun aynı zamanda bariz bir bağışıklık düzenleme etkinliğine sahip olduğunu da göstermiştir. Bu, eğer bağışıklık sistemi aşırı etkin ise, meyan onu sakinleştirir; eğer yeterli etkinlik göstermiyor ise, onu güçlendirir.

Meyanın bariz yorgunluk giderici ve stres azaltıcı etkileri olduğu gösterilmiştir ve canlılar üzerindeki çalışmalar kanser tümörlerine karşı güçlü etkinlik ve radyasyon etkilerinden bir miktar koruma işlevi göstermiştir. Belki de o kendisini menapoz için yararlı bir bitki yapan östrojen etkileri ve mide oniki parmak bağırsağı ülserlerinde onu tercih edilen bitki yapan ülser önleyici etkileri ile daha iyi tanınmaktadır. Balgam sökmeyi uyarması ve örtücü zar sisteminin güçlü bir iyileştiricisi olarak, üst solunum yolları enfeksiyonlarının tedavisinde uzun bir geçmişi vardır.

Meyanın en iyi kullanılış şekli, özellikle özgün olduğu bakteriler için başka bitkiler ile karışım halinde kullanılmasıdır. Ilımlı bir şekilde uygun dozlarda kullanıldığında, meyan şifalı bitkiler ailesinin en güçlü üyelerinden biridir. O, herhangi bir örtücü zar enfeksiyonu, kanser, ışın tedavisi, genel yorgunluk veya bağışıklık baskılanması için özellikle faydalıdır.
Aşırı kullanım veya yüksek dozdan kaynaklanan olası yan etkiler nedeni ile, kullanımında dikkatli davranılmalıdır.

Hazırlama ve Dozaj
Çay, kapsül, tentür olarak kullanılır.

Tentür: Kurutulmuş kök, %50’lik alkol ile 1:5, günde 3 faya kadar 30 ila 60 damla.
Çay: 240 ml suya 1 ila 1 çay kaşığı toz kök, 15 dakika demleyin, süzün. Günde 3 bardağa kadar için.
Kapsül: Günde 2 ila 8 çift kaplı kapsül.

Yan Etkiler ve Kullanılmayacağı Durumlar

Hipertansiyon, potasyum eksikliği, hamilelik ve sodyum fazlalığı ve östrojen veya kortikositeroid tedavisi altında olanlarda kullanılmamalıdır. Bitkisel Tonik Tedavileri (Wings Books, 1993) adlı kitabında Daniel Movvrey, meyanın yan etkilerinin meyan çözeltilerinden kaynaklandığını ve hiç birinin kapsül halinde kullanılan tam bitkiden (ezilmiş kök) kaynaklanmadığını öne sürmektedir. Benim yan etki olarak bulduğum kayıtlar genellikle meyan şekeri ve çözeltileri içindir. Movvrey, meyanın bu yan etki yapma eğiliminin elde edilen çözeltilerin yan etkilerini azaltan diğer birleşikleri de içeren bitkinin tamamını kullanmayı desteklediğini öne sürmektedir.

Kuzey Amerika’da yabani olarak bulunan Amerikan türleri, tatlı olmamalarına rağmen güvenli olarak kullanılabilirler.