AKCİĞER DIŞI HASTALIKLARA BAĞLİ PLEVRAL EFFÜZYON

SLE’li hastaların yarısında (yaklaşık olarak) pievral effüzyon meydana gelir. Bunların %10’unda izole plevra tutulumu vardır. Mayii birikimi azdır. % 30-50 hastada röntgende kalp büyümüş olarak görülür.

Romatoid artritli hastalarda pievral effüzyon gelişebilir. Genellikle orta yaşlı erkeklerdir. Effüzyon genellikle tek taraflıdır. Ve sağ taraf daha fazla tutulur. Akciğer bulguları ile pievral effüzyon arasında ilişki yoktur.

Kardiovasküler Hastalıklar

Konstriktif perikardit ve konjestif kalp yetmezliğinde pievral effuzyon görülür. Sağ hemitoraksda daha fazla görülür, effüzyon iki taraflı da olabilir. Nadiren loblar arası fissürlerde mayi toplanabilir. Bu durumda kitleye benzer görünüm verirler ve kendiliğinden düzelirler. “Fantom tümörler” veya “Kaybolan Tümörler” olarak da bilinirler. Mayi kanlı olduğunda, birlikte akciğer infarktüsü olabileceği de akılda tutulmalıdır. Interlober effüzyonlar en sık sağ horizontal fissorlerde görülür. Fakat iki taraflı da olabilir.

Pankreatit

Pankreatite bağlı gelişen plevral effüzyonlar genellikle sadece soldadır. Toplanan mayide amilaz konsantrasyonunun serumda olduğu gibi arttığının gösterilmesi teşhisi teyid eder.

Meigs  Sendromu

Meiğs sendromu (asit ve hidrotoraks) ilk defa över fibromu olan hastalarda tarif edilmiştir. Ayrıca, tekoma, granüloza hücreli tümör, Brenner tümörü, kistadenom, adenokarsinom ve uterus fibromyomları gibi pelvis tümörlerinde de Meiğs sendromu gözlenmiştir. Tümörün çıkarılmasından sonra ascites ve hidrotoraks düzelmektedir.

Kötü Anılar Silinebilecek

Amerika’da son araştırmalarda ise ilaç kullanılmadan geçmişin kötü izlerinin silinebileceği bildiriliyor.

Bilim adamları, yeni geliştirdikleri yöntemlerle hafızayı dolduran kötü anılara ait izlerin silinebileceği yönünde açıklamada bulunuyorlar.

Fareler üzerinde yapılan deneylerle elde edilen bulgulara dayanarak insanlar üzerinde de denemeler yapıldığı ve kötü hatıraların silinmesine dair başarı elde edildiği bildiriliyor.

anilarDeneyde, insanlara çeşitli renklerde resimler gösterilirken beraberinde elektrik şoku verildi.

Bu sürede katılımcılarda gösterilen resimlere karşı korku hissi oluşturan uygulama sonrasında, aynı resimler elektrik şoku uygulanmadan gösterilmesi ile, deneklerde oluşan korku duygusunun görülmediğine dikkat çekildi.

Mide Ülseri İçin Beş Safhalı Bitkisel Rejim

*115 gr kuru meyan kökü,
*115 gr kuru karakafes kökü,
*Doksan adet 300 mg’lık bizmut kapsülü,
*30 ml greypfrut çekirdeği çözeltisi,
*60 ml okaliptüs tentürü,
*60 ml altınmühür tentürü,
*60 ml akasya tentürü,
*1 lt yabani çiçek balı.

Hazırlanışı:
mide ülseri1. Meyan ve karakafes kökünü olabildiğince ince toz haline getirin ve eşit miktarlarda karıştırın. Günde 2 defa 2 çorba kaşığı alın (sabah ve akşam), tercih ettiğiniz bir sıvı ile karıştırın (örneğin, elma suyu), 30 gün devam edin. Sonraki 60 gün, sadece sabahları 1 çorba kaşığı meyan (veya hatmi) kökü kullanın. Bitkiler mideyi tamamen kaplayabilmeleri için kapsül halinde alınmamalıdır. (Oniki parmak bağırsağı ülserleri için kapsül olarak alınmalıdır.)

2. Günde 3 defa 300 mg’lık bizmut kapsüllerinden 30 gün boyunca alın. Bunun ülserin iyileşme süresini azalttığı gösterilmiştir.

3. Greypfrut çekirdeği çözeltisinden 15 gün boyunca günde 3 defa 6 damla alın.

4. Okaliptüs, altınmühür ve akasya tentürlerinin her birinden 60’ar ml karıştırın. 1 5 gün boyunca günde 3 defa 1 çay kaşığı alın.

5. Günde 6 defa 1 çorba kaşığı balı 30 gün boyunca alın.

İnsüline-Bağımlı Diabetes Mellitus

(1) Subkütan uzun etkili insülin;

(2) Bir glukoz ve insülin karışımının sürekli infüzyonu; veya

(3) glukoz ve insülinin ayrı ayrı infüzyonu. Her bir teknikle işlem süresince 60 mg/dL’nin altındaki hipoglisemi ve 250 mg/dL’nin üzerindeki bir hiperglisemiden kaçınmak için kan glukoz düzeyleri en azından 2 saatte bir ayarlanmalıdır. Kan glukoz düzeyleri artık piyasada kolayca bulunabilen küçük taşınabilir elektronik şeker ölçme cihazı ile ameliyat esnasında hızlı bir şekilde ölçülebilir.

1.Geleneksel insülin verme işlemi: Cerrahi esnasında kan glukoz düzeylerini kontrol etmede ilk ve hala en yaygın olarak kullanılan metod, ameliyat sabahında hastanın normal uzun etkili insülin dozunun 1/3 -1/2 si ile normal kısa etkili insülin dozunun 1/3 – 1/2 sini subkütan olarak vermektir. Daha sonra bunu (cerrahi öncesinde ve cerrahi esnasında) 100 ml/sa hızdan İ.V. %5 veya %10 glukoz infüzyonu takibeder. Eğer ameliyat uzarsa 20 meq/sa olacak şekilde potasyum klorür eklenmelidir.

Bu metodun bütün bir günün insülin dozunu cerrahi öncesinde vermek dahil bir çok sayıda dezavantajı vardır.

Birincisi, subkütan verildikten sonra NPH ve regüler insülinin absorbsiyonu özellikle inaktif oldukları zaman kişilere göre büyük değişiklikler gösterir.

İkincisi, her ne kadar cerrahlar diyabetli hastalarda ameliyatın günün erken saatlerinde yapılması gerektiği konusunda uyanık olsalar da çoğu zaman operasyon öğleden sonraya kadar geciktirilmek durumundadır. Bu durumda nispeten küçük miktarlarda alınmış olan glukoz 18-20 saat boyunca yiyecek almayan hasta için yetersiz olmakta ve sonuçta insülin şiddetli öğleden sonra hipoglisemisine yol açmaktadır.

Ortalama bir diyabetikde regüler insülinin pik etkisi eski ders kitaplarında belirtildiği gibi hemen “1-2 saat sonra olmayıp alımdan yaklaşık 6 saat sonra meydana çıkar. Bu nedenle sabah saat 7’de subkütan olarak verilen regüler insülinin pik etkisi öğleden sonra yaklaşık saat 1 civarında görülecektir. Sonuç olarak, sabah erkenden subkütan regüler insülin alımını takiben hastanın glukoz konsantrasyonun kontrolü sabahın erken vakitlerinde yetersiz olabilecek ve eğer cerrahi gecikirse regüler insülinin öğleden sonraki pik etkisi ve NPH insülinin öğleden sonra geç vakitlerde çıkan etkisi hastada ciddi hipoglisemiyle neticelenebilecektir. Eğer cerrahinin geciktirilmesi gerekiyorsa kan glukoz düzeylerinin hipoglisemi yönünden dikkatli bir şekilde ayarlanması ve gerekirse ilave glukoz verilmesi zorunludur.