Karaciğer Hastalıkları ve Tedavi Yöntemleri

KARACİĞER HASTALIKLARI

AKUT HEPATİTLER

Akut hepatitlerin değişik etkenleri vardır: Viruslar, bakteriler, spiroketler, riketsialar, parazitler, protozonlar; alkol, ilâçlar, toksik maddeler. Bazı hastalıkların seyrinde oluşan granülomlu hepatitleri de hatırlamak gerekir: Tüberküloz, sifiliz, brüselloz, sarkoidoz.

Viral hepatitlerin tipleri şunlardır: Hepatit A (HAV), Hepatit B (HBV), Hepatit C (HCV), Hepatit D (HDV), Hepatit E (HEV). Bunlardan Hepatit C ye eskiden sporadik non-A-non-B hepatiti veya posttransfüzyon hepatiti denmekteydi. Keza Hepatit D ye de eskiden Delta hepatiti deniyordu. Hepatit E nin eski adı epidemik non-A-non-B hepatiti idi.

AKUT VİRAL HEPATİT

Klinikte görülen başlıca viral hepatit tipleri A, B ve non-A-non-B dir. Bunların klinik tabloları birbirine benzer, fakat seyirleri farklıdır.

Hetatitis A da bulaşma fekal yolladır. Hepatit geçtikten sonra kanda HAV bulunmaz, dolayısiyle portörlük ve transfüzyonla sirayet söz konusu değildir. Siroz yapmaz. Kuluçka dönemi 2-6 haftadır. Kırıklık, hafif ateş, bulantı, kusma, diyare, iştahsızlık, hafif kas ve eklem ağrıları gibi prodrom belirtileriyle başlar. Bir hafta içinde ikter belirir. Sarılık bulguları 3-4 haftada kaybolur ve hastalık 6-8 haftada tamamen geçer. Prognoz iyidir. Ancak % 1 vak’ada fülminan hepatit ve ölüm görülür.

HAV’a karşı akut dönemde İgM tipinde antikorlar oluşur (anti-HAV İgM) ve ilk haftada yüksek düzeyde iken 2 ay içinde tamamen kaybolur. İgG tipi antikor (anti-HAV İgG) hastalık başlangıcından itibaren bir ay sonra ortaya çıkar ve yıllarca pozitif kalır. Bu bulgu, geçirilmiş bir HAV’ın ifadesidir. Bu antikor pozitif kaldığı sürece o kişide HAV reinfeksiyonu olmaz.

888888888

Hepatitis B‘ye eskiden Serum hepatiti veya Homolog serum ikteri adları verilmekteydi. HBV enfekte kan ve ürünleriyle bulaşır. Vücut salgılarında da bulunduğu için oral ve seksüel yolla geçmesi mümkündür. B virüsü değişik partiküller halindedir. Partiküllerin en büyüğüne Dane partikülü denir. Hastalığı bulaşıcı hale getiren Dane partiküllerinin kabuğunda yüzey antijeni (HBaAg) bulunur, buna eskiden Avustralya antijeni deniyordu. Hepatitis B nin başından sonuna kadar bütün seyrince HBsAg pozitif kalır, hepatit geçtikten 2-3 ay sonra negatifleşir. Negatifleşmenin görülmediği vak’alar portör sayılır, başkalarını enfekte edebilirler. Hastalığın seyri esnasında yüzey antijenine karşı antikorlar meydana gelir (Anti-HBS). Bu antikorların ortaya çıkmasıyla birlikte hepatit iyileşmiş ve sirayet olasılığı ortadan kalkmıştır, HB Ag de kaybolmuştur. HBsAg mevcut kaldığı halde anti-HBs negatif çıkıyorsa hastalık kronik bir seyir almış sayılır.

B virüsünün çekirdeğinde (Core) iki tür antijen bulunur: c antijeni hepato-sitlerde olduğu için klinik ispatı mümkün değildir, c antijenine (HBcAg) karşı oluşan antikorlara Anti-HBC denir, serumda bulunur. Anti-HBS ten daha evvel pozitiflesin Hepatitin ikinci haftasında pozitif bulunması, geçirilmekte olan hepatitin B tipi olduğunu kanıtlar. HbsAg ve anti-HBs negatif iken anti-HBc pozitif ise hastanın kanı bulaşıcı olabilir. Her iki antikor yani anti HBS ve anti-HBc pozitif ise sirayet söz konusu olamaz. Klinik iyileşmeye rağmen her iki antikor negatif fakat HB,Ag pozitifse hastalık kronikleşmiş sayılır. Anti-HB, antikorunun da iki tipi vardır: İgM tipi hastalığın başlangıcında, İgG tipi nekahat döneminde artar.

Hepatit D nin ajanı inkomplet bir RNA virüsüdür. Buna HDV denir. Tam bir virüs olmadığı için çoğalabilmesi bakımından B virüsünün (HBV) varlığına ihtiyacı vardır. HB.Ag nin pozitifliğinde D virusu aktivite gösterebilmektedir ve HBV enfeksiyonuna eklendiğinde fülminan hepatite yol açtığı kabul edilmektedir.

Profilâksi

Hepatit A dan korunmak için el ve tırnak temizliğine çok özen gösterilmesi, kentlerin kanalizasyon düzenlerinin çok sağlıklı bulundurulması, hepatit geçirenlerden sirayetin önlenmesi için de iç çamaşırlarının, çarşafların ve tuvaletin % 3 lük formalin veya % 2,5 luk kloramin solüsyonu ile dezenfekte edilmesi gerekir. Hastayla ilgili sağlık personelinin de ellerini dezenfektan (Savlon, Zefiran v.s.) içeren suyla sık sık yıkamaları şarttır.

Hepatit B den korunmak için donör kanlarında HB.Ag aranması ve pozitif olan kanların kullanılmaması, enjeksiyonlarda tek defalık enjektörlerin tercih edilmesi gerekmektedir. Non-A-non-B hepatitlerinden korunma için bir önlem yoktur.

Aşılar: Selim seyirli bir hastalık olduğu için A virüsü ile olan hepatite karşı aşı pek gerekli değildir. Hasta ile ilişkili sağlık personelinin ve aile fertlerinin polivalan immuglobulin ile pasif profilâksiye tâbi tutulması uygun bir önlem sayılır. Erişkinlere i.m. olarak 4-5 mi immunglobulin (Beriglobin “Behring”) yapılır ve 4-8 haftalık bir bağışıklık sağlanmış olur.

B hepatitine karşı aşı gereklidir. İki türlü aşı geliştirilmiş bulunmaktadır. Bunlardan ilki HBsAg pozitif serumlardan hazırlanmıştır ve USA da Hepta-vax B, Almanya’da H-B-Vax adı ile piyasaya verilmiştir. İkinci aşı maya hücrelerinden rekombinant DNA teknolojisiyle elde edilmiş olup Engerix-B adıyla piyasamızda da bulunmaktadır. 1 mi lik ampuller halindedir. Aşılama 3 defada yapılır. Erişkinlere önce 1 mi lik doz verilir. İkinci aşı 1 ay, üçüncü aşı ise ikinciden 5 ay sonra ayni miktarda yapılır. 3 yılda bir tekrarlanması gerekir. Yağ dokusuna gitmemesi için gluteal kas içine değil, deltoid kas içine yapılması daha uygundur. Kanda anti-HBB pozitifliği, bağışıklığın devam etmekte olduğunu gösterir.

Hepatit-B aşısı yapılması gereken kimseler: Hekimler, tıp öğrencileri, hemşire ve laborantlar, hemodializ hastaları ve sağlık personeli, sık olarak kan transfüzyonu yapılanlar (hemofilikler), eşcinseller, HB8Ag pozitif olanların eşleri. Hemofiliklerde aşı, kanama olmasın diye i.m. değil, s.c. verilir.

Hepatitis B de pasif immunprofilâksi için anti-HB9 pozitif kişilerin serumlarından hazırlanmış olan immunglobulin kullanılmakta ve pasif bir bağışıklık sağlanmaktadır. Transfüzyon, iğne batması, kesikler gibi nedenlerle hepatit B nin bulaşması olasılığı belirdiğinde, bu enfeksiyonu geçirenlerin yakınında bulunanlara immuglobulin yapılması şarttır. Yurdumuzda da Hepatitis B-Immuglobulin S “Behring” adı altında bulunmakta olan bu immuglobulin i.m. uygulanır. İlk doz kg başına 0,06 mi dir. 4 hafta sonra ayni miktar tekrar verilir.

Tedavi

Yatak istirahati: Sırt üstü yatanlarda karaciğerin kanlanması en iyi şekilde olmaktadır. İstirahatla karaciğerin yükü azaltılmakta ve şifa projesi kolaylaştırılmış olmaktadır.

Diyet: İlk günlerde iştahsız olan hepatitlilere sindirimi kolay besinler (meyva suları, açık çay, süt, çorbalar, püre, kızarmış ekmek, bal, reçel ve yoğurt) verilmelidir. Hasta bunları da istemezse ısrar edilmemeli, birkaç gün beklenmelidir. İlk günlerdeki anoreksi, karaciğerin kendini koruması anlamında değerlendirilebilir. Ancak iştahsızlığın uzadığı durumlarda asit preparatları (Pansan) verilebilir. İştah açıldıktan sonra hemen proteinli besinlere geçilmelidir. Peynirler, haşlama ve ızgara etler, yumurta verilir. Karbonhidrat kısıtlanmaz. Tuz perhizine gerek yoktur. Alkol yasaklanır. Günlük yağ miktarı 50 gramı aşmamalıdır. İştah açıcılığı nedeniyle yağı büsbütün kesmek doğru olmaz. Günlük kalori miktarı 3000’i geçmelidir. İkter kaybolduktan sonra 6 ay süreyle alkol, kızartmalar, baharat, sirke ve mezeler verilmez.

ilâç tedavisi: Antiviral bir tedavi yoktur. Dispeptik yakınmaları olan hastalara sindirim fermentleri {Multanzim, Pankrodigest, Festal, Pankreon compo-situm, Pankreoüat v.s.) verilir. B kompleksi vitaminleri (Bemiks, Becozyme) veya C vitaminli kombine preparatlar (Bevitin C, Kombevit C, Becozyme C v.s.) verilir.

Kortikosteroidler: İkterin çabuk açılmasını sağlayan ilâçtır, ancak hepa-titin başlangıç safhasında verilmesi doğru değildir, çünkü bağışıklığı önler. Kandaki bilirubinlerin 5-6 günden fazla yüksek kaldığı kolestaz durumunda prednizolon (Codelton, Deltacortril) günde 30 mg verilir. Bilirubinemi % 5 mg’m altına düşünceye kadar ayni dozda devam edilir. Ondan sonra bir hafta içinde her gün 5 mg indirilerek prednizolon medikasyonuna son verilir.

Antihistaminikler: Kaşıntıya karşı kullanılır. İnatçı vak’alardâ antihis-taminik (Sanofen, Refenal, Claritin, İncidal, Avil, Antistin, Fenistil, Siprak-ten, Javegyl, Soventol, Benadril v.s.) dozunu yükseltmekte sakınca yoktur. Antihistaminikler hepatitlilerdeki ajitasyon ve uykusuzlukta da endikedir.

Vitamin K: Hemorajik diyatez belirtileri gösteren vak’alardâ vitamin K preparatları (Konakion, Vitabiol K, Vi-Plex K) enjeksiyonları yapılır.

Sedasyon için: Antihistaminiklerden başka diazepam (Diazem ampul) i.m. yapılabilir. Karaciğer için toksik olduğu bilinen diğer sedatif ilâçlar kesinlikle kullanılmaz.

Bulantıya karşı: Trimetobenzamid preparatları (Antivomit, Emedur) ve B6 vitamini preparatları (Adervit, Di-B6, Vi-Plex BJ)kullanılır.

Serum tedavisi: Kusmaları fazla olan hepatitlilere besleme amacıyla % 5 lik veya 10 luk Dextrose, kusmayla NaCl kaybı fazla ise Dextrose+NaCl karışımı serum, potasyum kaybı varsa Kadalex veya İsolyte verilebilir. Günlük toplam serum miktarı 1-2 litredir.

İtnterferon: Hepatitis C de (yani Non-A-Non-B tipinde) alfa-interferon preparatı (İntron A) haftada 3 defa 3 milyon ünite hesabıyla verilir. Vak’aların % 60’mda iyi sonuçlar alındığı bildirilmektedir.

Akciğer Mantar Enfeksiyonları

Doktorunuz, akciğer mantarı enfeksiyonundan şüphelenecek olursa, balgam örneğinizi inceler ve bir akciğer uzmanı, akciğer biyopsisi veya bronkoskopi yaparak doğru tedaviyi saptamak amacıyla, enfeksiyona sebep olan mantan tespit eder.Zatürreeye en sık sebep olan mantar enfeksiyonları, aspergillosis, occidioidomycosis, cryptococcosis ve histoplasmosistir. Her biri farklı belirtilere sebep olur.

Aspergillosis, çevrede bolca bulunan özellikle de eski bina malzemelerinde veya ölmüş yapraklar gibi çürümüş maddelerde yaşayan aspergillus fungi tohumla­rının solunulması yoluyla bulaşır. Aspergillosis, özellikle bağışıklık sistemi sorunu olan kişilerde, ateş, öksürük (bazen balgamda kan) ve nefessiz kalma belirtileriyle başlar.

Aspergillus fungus, bağışıklık sistemi sağlıklı olan kişilerde bile, akciğerdeki boşluklardan birini enfekte edebilir. Böyle birşey olursa, mantar, boşluğu doldu­racak bir balonun içinde büyür.Diğerleri, mantara karşı allerjik bir reaksiyon gösterirler, öksürme ve hırıltılı soluma bunlardandır; tedavisi için, prednison gibi kortikosteroid ilaçlar kullanılır. Coccidioidomycosis, Arizona, New Mexico ve California orta vadisi gibi çöl ortamlarında bulunan Coccidioides immitis mantarının tohumlarının solunulması yoluyla bulaşır. Kuru öksürük, ateş, ağrı, göğüs sancısı, kilo kaybı ve ciltte döküntüler gibi belirtileri vardır. Birçok insan, akciğerlerinde kalıcı bir hasar olmadan hastlıktan kurtulur; ancak bazılarında enfeksiyon beyne sıçrar ve kronik menenjite yol açar. Tedavisi için mantar önleyici ilaçlar kullanılır.

Cryptococcosis, nadiren karşıla­şılan bir enfeksiyondur ve Cryptococcus neoformans mantarının solunması yoluyla bulaşır. Bu mantar güvercin dışkısında ve dünya genelinde toprakta bulunur. Çok defa enfeksiyon, bağışıklık sorunu yaşayan insanlarda ve özellikle AİDS hastalarında oluşur. Oluşacak belirtiler, griptekine benzer belirtiler, göğüs sancısı, nefes yetmezliği, kilo kaybı, balgamlı öksürüktür. Enfeksiyon sıklıkla beyindeki sıvıya sıçrar ve menenjite sebep olur.

Tedavisi için mantar önleyici ilaçlar kullanılır.Histoplasmosis, yarasa veya kuş pislikleriyle mikroplanan yerlerde bulunan Histoplasma capsulatum mantarım solumak yoluyla bulaşır. Belirtiler, hafif öksürük, göğüs sancısı ve (bazen) eklem ağnlan olur. Sağlıklı bir bağışıklık siste­miniz varsa, vücudunuz yapacağı mücadeleyle 2 hafta içinde enfeks-şiyondan kurtulur, ancak aciğerde sıklıkla minik kesikler kalır ve bunlan röntgen çekiminde görmek mümkündür.Bazıları uzun süreli histoplasmosise karşı hassas olurlar ve bu kişilerde ciddi akciğer rahatsız­lıkları gelişir. Ağır seyreden türü için, mantar önleyici ilaçlar yazılır. Hafif seyreden türünde tedavi gerekmez.

İç Organların Fiziksel Muayenesi

Cevap: Organlardaki, özellikle de karaciğer, dalak ve böbreklerdeki genişlemeye bakıyorlar. Ayrıca, kist veya kanser habercisi olabilecek, olağandışı herhangi bir şişlik olup olmadığına da bakıyor olabilirler. Geniş kan damarlarındaki anomaliler de, doktor tarafından anormal nabız atışı olarak yorumlanabilir. Son olarak, bir sağlık sorununun habercisi olabilecek hassasiyetler olup olmadığına da bakıyor olabilirler.

Zollinger-Ellison Sendromu Çeşitleri ve Tedavi Yöntemleri

Ulkus hastalığının özel bir formudur. Çoğunlukla pankreastaki bir küçük adenomdan salgılanan gastrin’in etkisiyle midenin örtücü epiteli aralıksız olarak uyarılmaktadır ve sonuçta bol ve devamlı sekresyon meydana gelmektedir. Mide sürekli surette gastrin kırbacı altında çalışmaktadır.

Hastalarda âdeta bir ulkus diyatezi söz konusudur. Ülserin tipik lokalizasyonları dışında özofagusun alt kısmında, duodenumun ekinci ve üçüncü bölümlerinde, midenin büyük kurvatüründe de ülserler bulunur. Bundan dolayıdır ki ülserlerin bilinen komplikasyonları bu sendromda daha sık görülür. Gastrin ayni zamanda mide barsak peristaltizmini de artırdığı için sık sık diyareler olur. Barsak lumeninde pH’nın 6,5 altına inmesi sonucu lipaz enzimi inaktive olduğundan yağ sindirimi de bozulur ve-steatore meydana gelir.

Pankreas ve çevresindeki organlarda bulunabilen ve gastrinoma denen adenom yarı habis bir tümördür. Metastazlar yapabilir. Metastazlarda da gastrin yapımı sürer.

Prognoz: Tedavisiz bırakılan hastalar kısa zaman sonra kaybedilir. Gitgide artan bir beslenememe hali ve kaşeksi yerleşir, aşırı diyareye bağlı su ve elektrolit kaybı sonucu böbrek yetmezliği ortaya çıkar ve ölüme neden olur. Bu hastalarda tanı çok geç konabilmekte ve o zamana kadar birçok ülser ameliyatları geçirmektedir. Trajik son, böylece hazırlanmaktadır.

Tedavi
Cerrahîdir. Adenomun çıkarılması şarttır. Mide rezeksiyonu geçici düzelme sağlarsa da hastalık sürer. Ameliyat edilemeyen vak’alarda yüksek doz simetidin (Tagamet 800, Ulkomet forte 400) veya ranitidin (Ulcuran 300, Ranidif 300 v.s.) verilmesi gerektiğini önceki sayfalarda bildirmiştik.

MİDE NÖROZU

Sinonimleri: İrritabl mide, fonksiyonel mide hastalığı.
Objektif bulgu vermeyen fonksiyonel mide yakınmaları Mide nörozu adı altında toplanmaktadır. Pratik hekimlikte pek sık rastlanan bir hastalıktır. Vejetatif  labilite gösteren kimselerde görülmektedir.

Klinik tablo: Epigastriumda dolgunluk hissi, bulantı, midede huzursuzluk, kusma, epigastrik ağrılar, mide kaynaması, şişkinlik, geğirti ve benzeri yakınmalarla hekime başvururlar.

Tanı: Hastaların nörotik tipte olmaları bu tanıyı düşündürmelidir. Ağrıların periodik olmayışı, yemeklerle ilgili bulunmayışı tipiktir. Sinir gerginliği, heyecanlar yakınmaların hemen ortaya çıkmasına neden olur. Sınav, nişanlılık veya evliliğe hazırlık safhaları ve benzeri olaylar mide nörozu belirtilerinin artmasına yol açar.

Radyolojik ve gastroskopik muayeneler normal çıkar. Radyolojik incelemede kaskad mide görünümü, hipersekresyon bulgusu karakteristiktir. Endoskopide patoloji saptanmaz, biyopsi normal sonuç verir. Tübajda daima hiperasidite bulunur.

Tedavi

Semptomatik tedavi: Mevcut semptomların tedavisi, tıpkı organik mide hastalıklarında olduğu gibidir. Yalnız hastanın bazı besinlere karşı tahammülsüzlüğü (kızarmış yağlar, koyu kahve, tatlılar, fazla yemek, şarap v.s. gibi) veya besin allerjisi (süt, çilek, fındık, ceviz v.s. gibi) bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Bu maddelerin alınmasından vazgeçilmesiyle hasta rahata kavuşur.

Egzersizler: Hastayı sportif çalışmalar konusunda motive etmenin büyük yararı olmaktadır. Günlük egzersizlerle başlanarak bu çalışmalar sportif anlamda ata binmeler, koşmalar, yürümeler, yüzmeler, kayak sporları şekline dönüştürülebilir. Bu sayede hastanın kendi psişik gücüne güveni artar ve sırf bu tedaviyle iyileşenler çoktur.

İlâçlı psikoterapi: Yukarki tedavi örneklerine uyum sağlaması güç olan hastalarda psikoterapötik ilâçların verilmesi gerekli hale gelir. Bizim bu konudaki deneyimlerimiz daha ziyade opipramol (İnsidon, İnsomin) ile olmuştur.

Dozaj: İlk ay günde 3 defa birer draje. Sonraki 2 ay sabah akşam birer draje. Daha sonra 1 yıl müddetle akşamları 1 draje.

MİDE KARSİNOMU

En sık antrumda lokalizedir. Tanı genellikle geç konabilmektedir. İlk yakınmalar tamamen nons-pesifiktir. Hastalık yavaş seyirli olduğundan çok defa semptomatik tedaviyle yetinilir ve zaman kaybedilir.

888888888

Klinik tablo: İştah kesilmesi, etten tiksinme, kilo kaybı, disfaji ile karsinom şüphesi uyanır. Muayenede epigastriumda kitle ele gelebilir. Geç kalınmış vak’alarda Virc-how ganglionu veya hepatomegali dikkati çeker.

Tanı: Radyolojik muayene, gastroskobik inceleme ile konur. Mide suyu hipoasit veya çoklukla anasittir. Sedimantasyon hızlanmış olabilir.

Tedavi

Tedavide önemli olan erken tanıdır. Bu suretle hastaların ameliyatla şifaya kavuşturulma şansları artar.

Cerrahî müdahale şansını yitirmiş vak’alarda kemoterapi denenebilirse de başarı şansı çok azdır.

Semptomatik tedavi: Anasiditeye bağlı iştahsızlığa karşı asit preparatı (Pansan) verilebilir.

Dozaj: Günde 3 defa yemeklerden evvel birer veya ikişer adet. Ağrılara karşı antispazmodikler (Epidosin compositum, Baralgin v.s.) verilir, ilerlemiş dönemlerde ise petidin (Dolantin) gerekli olur. Anemi semptomlarına karşı kan transfüzyonları yapılır.

POSTGASTREKTOMİ SENDROMU

Mide rezeksiyonu yapılmış hastaların % 6’sında yemeklerden sonra birdenbire boşalma görülmektedir. Bunların % 16’sında “dumping sendromu” denen tablo meydana çıkar.

Postgastrektomi sendromunu önlemek amacıyla, mide rezeksiyonu ameliyatının ilk günlerinden sonra hastalara proteinden zengin diyet, Pansan ve gerekiyorsa demirli preparatlar (Fersamal, Liferon, Ferro-Bifacton, Ferrum Hausmann, Jectofer) verilmelidir. Alkol verilmemelidir. Şekerli ve nişastalı yiyecekleri, ancak az miktarda vermek doğru olur. Fazla şekerli yiyeceklerden kaçınmalıdır. Bazı vak’alarda B12 vitamini gerekebilir.

Dumping sendromu: Gastrektomize hastaların yaklaşık % 16’sında (bazı yazarlara göre % 40’ında) görülmektedir. Dumping’li hastalarda yemekten sonra bir halsizlik, terleme, solukluk, taşikardi, bulantı, kusma ve diyare hali ortaya çıkar. Latens zamanı kısadır ve çoğunlukla bu belirtiler yemekten 15-20 dakika (bazen da 60 dakika) sonra başlar.

Tedavi

Günde 6 öğün besin almakla ve yiyecek listesini proteinden zengin, fakat karbonhidrattan fakir şekilde düzenlemekle, dumping sendromu belirtilerini geçirmek çoğunlukla kolay olmaktadır.

Şekerli solüsyonlar, kompostolar, bal, reçel, helva, hamur tatlıları, ayrıca buzlu veya çok sıcak içecekler (özellikle şekerli süt) kesin olarak yasaklanmalıdır. Yemeklerde su içilmesine izin verilmez. Böyle hastalar ancak yemekler dışındaki entervallerde su içebilirler. Yemeklerden sonra hastaların yarım saat kadar süreyle yatarak dinlenmeleri de çok yararlıdır. Sırf bu önlemlerle nöbetler karşılanabilir. Gerekiyorsa antispazmodik ilâçlar ve trankilizanlar verilir.

Geç sendrom: Gastrektomize kimselerde yemeklerden 2-4 saat sonra ortaya çıkan dumping sendromu nöbetlerine “geç sendrom” deniyor. Burada söz konusu olan tipik bir postalimanter hipoglisemidir. Yemeklerden 2 saat sonra yeniden hafif bir kahvaltı alınmasıyla önlenir.

İshal

Hafif ve geçici ishal genelde 1-7 gün arasında sonlanın İshalin bu türü çok yaygındır ve genelde doktorunuzu görmenizi gerektirmez. Bu hastalığın en yaygın sebebi virüssel bağırsak enfeksiyonları ve gıda zehirlenmeleridir.

hastainsan

Virüssel Gastroenterit, midenin ve ince bağırsağın iltihaplanmasıdır. Genel olarak virüssel enfeksiyonlar gastroenterite sebep olur. Gastroenterite sebep olan iki virüs vardır (rotavirus ve Nonvalk virüsü), ve bu virüsler 6 aylık bebeklerle 2 yaşına kadar çocuklarda ciddi sorunlara sebep olabilirler. Gastroenterit, yaşı ileri çocuklarda ve yetişkinlerde de görülse de belirtileri hafif olur.

Nonvalk virüsü genellikle kabuklu deniz ürünlerinde ya da kirlenmiş suda bulunur ve okullarda, kamplarda, yolcu gemilerinde salgına sebep olur. Genelde ilkbahar ve kış aylarında ortaya çıkar ve belirtiler 24 ila 48 saat arasında sonlanır. Rotavirus ve Nonvalk virsülerinin ikisi de bulaşıcıdır ve insanlar virüse maruz kaldıktan 1-2 saat sonra belirtiler geliştirmeye başlarlar.

İshalle birlikte, gastroenterit virüs bulunduran bireylerde ateş, hafif karın ağrıları ve genelde hafif mide bulantısı gözlenir (kusmaya da sebebiyet verebilir). Yetişkinlerde ise ishal sadece hafif oranda su kaybına yol açar.

Bununla birlikte, bebeklerde, su kaybı ciddi bir sorundur ve bu sorun yaşamı tehdit edici bir hal alabilir. Virüssel gastroenterit, su kaybıyla birleştiği zaman özellikle 3 yaşın altındaki çocuklarda hastanede tedaviyi gerektirir.Gıda zehirlenmesi Gıda zehirlenmesi vakaları hafif ve geçici olur; buna ek olarak yiyecekte büyüyen bir bakteriden kaynaklanır. Bakterilerin kendisi ve toksik maddeler, birlikte, ishal belirtisine sebep olur.

İshalle birlikte diğer belirtiler oluşursa ve bir yiyeceği paylaştığınız bir insanda da aynı belirtilerin oluştuğunu görüyorsanız, gıda zehirlenmesine maruz kalmışsınızdır. Gıda zehirlenmesi ciddi ishale de sebep olabilir.

ishal için Ev Reçeteleri

İshal, gripten gıda zehirlenmesine kadar bir çok çeşit hastalıkta görülen bir problemdir. Doktoru aramanızı gerektirecek kadar ciddi olup olmadığına karar vermeye çalışırken, biraz daha rahat hissetmek ve daha az sağlık sorunuyla karşılaşmak için aşağıdaki evde tedavi yöntemlerini uygulayınız.

Sıvı alımı: İshali önlemek için sık sık oda sıcaklığında su yudumlayın veya size tadı güzel gelen bir sıvıyı almayı tercih edin (kafein ve süt dışında meşrubatlar dahil). Kaybettiğiniz kadar sıvı almaya özen gösterin. Daha çok önerilen ise evde yapılmış bir rehidrasyon çözeltisini veya spor içeceklerini tüketmenizdir. İshali olan bir bebek varsa, ticari olarak üretilmiş elektrolit çözeltisi her eczanede ulaşabileceğiniz bir ilaçtır.

Kendinizi iyi hissedene kadar bir şey yemeyin: Pirinç ve pirinçli tahıllar, temiz çorbalar ve et suyu tüketin. Ekmeği, makarnayı, buğday ürünlerini, taze meyveleri, mısırı ve işlenmiş ekmekleri yemeyi bırakın. Bununla birlikte süt ürünlerini de tüketmeyin.

Yatakta istirahat ediniz: Bu yöntem sadece gücünüzü geri kazanmanızı sağlamayacak aynı zamanda virüssel veya bakteriyel organizmaların vücutta yayılmasını önleyecektir.
İshal:

İshalle birlikte aşağıdaki hususlardan herhangi biri ile karşı karşıya iseniz doktorunuzu arayınız:

■ Siyah ya da kanlı dışkınız varsa
■ Dışkınızda iltihap varsa
■ Dışkılamaya rağmen karın ağrısı ve kramplar rahatlatmıyorsa.
■ Susuş kaldıysanız (Ağzınızda kuruluk hissi, yorgunluk, susamışlık)
■ Yabancı bir ülkedeki seyahatiniz sırasında veya döndükten sonraki bir hafta içinde ishal başladıysa
■ Başka bir durum yüzünden ilaç pullanıyorsanız ve ishal 4 haftadan uzun süredir görülüyorsa
■ İshaliniz 1 haftadan fazla bir süre devam ediyorsa
■ Bağışıklığı baskılayan ilaçlar kullanıyorsanız.

Şiddetli İshal
Günde on sulu bağırsak hareketinden fazlası, şiddetli ishal şeklinde tanımlanır. Kaybettiğiniz sıvıyı yerine koymada zorluğunuz olursa, aşın su kaybetmiş ve susuz kalmış olursunuz. Şiddetli ishal, genellikle, dışkıda kan veya irin eşliğinde olur (dizanteri).

Şiddetli ishalin sebepleri burada listelenmiş enfeksiyonlardır; ancak iltihaplı bağırsak enfeksiyonu, bazı tümörler ve pankreatik yetersizlik (pankreasın yeterli sindirim enzimi üretememesi hali) nadir rastlanan sebeplerdir.

Şiddetli ishaliniz varsa, doktorunuz, bakteri ya da parazitlerin sebep olduğu enfeksiyonları tespit için, muhtemelen dışkı numunesi isteyecektir. Su kaybı ile karşı karşıyaysanız, bunu yerine koymak üzere solüsyonlar içebilirsiniz veya tuzlu su içeren solüsyonlar damardan tatbik edilebilir.

Şigelloz Şigella bakterisiyle oluşan enfeksiyon ciddi ishale sebep olur. Şigelloz kendini aniden gösterir ve sulu ishale neden olur. Çoğu insanda dışkılama hacmi azalır, sıklaşır ve kanlanır. Az ya da hiç olmayan dışkı üretimi sırasında, ciddi gerilme ve kasılmalar da diğer belirtilerdir.

Şigelloz, kirlenmiş gıda veya su tüketimiyle oluşur. Bu bakteri, daha çok hijyenik koşulların zayıf olduğu yerlerde görülür. Bu hastalık, gelişmekte olan ülkelerde yaygın ve önemli sorunlar teşkil etmektedir (Güney ve Orta Amerika, Afrika, Ortadoğu ve Uzak Doğu). Bununla birlikte, Amerika gibi gelişmiş ülkelerde de sorunlar yarattığı görülmektedir.

Salmonella ve kampilobakterle oluşan gıda zehirlenmeleri
Bu iki tür bakteri, genellikle tavukların büyük bölümünde (yüzde elliden fazlasında) ve yumurtalarda bulunur. İkisi de hafiften ciddiye gidecek şekilde ishale sebep olabilir ve sonunda antibiyotik kullanılmaksızın iyileşebilir. Bununla birlikte ihtiyar insanlarda, 1 yaşından küçük çocuklarda ve bağışıklık sistemi zayıf insanlarda antibiyotik tedavisine gerek duyulur. İshalin belirtileri ciddiyse, kampilobakter enfeksiyonların antibiyotikle tedavisi önerilir.

Amipli dizanteri Amipli dizanteri ‘Entamoeba histolytica adı verilen bir parazitten kaynaklanır. Genelde aşama aşama gelişir ve tedavi edilmediği taktirde haftalar veya aylarca devam edebilir. Gelişmemiş ülkelerde yaygın olmasına karşın, gelişmiş ülkelerde rastlanmaz.

Kolera, ince bağırsağın ‘vibrio cholerae adı verilen bir bakterinin etkisiyle iltihaplanmasıdır. Bu bakteri, sulu ishale sebep olacak bir toksin salgılar. Kolera ciddi su kaybına neden olur ve hayatı tehdit edici bir özelliği vardır. Bakteriyle temasta bulunmuş kirli sudan veya besinden bulaşır.

Koli basilinden kaynaklanan gıda zehirlenmesi Koli basili her besinden bulaşabilir. Ama en çok et ürünlerinden bulaştığı gözlemlenmiştir. Şigella gibi toksinler salgılayarak ağrılı ve kanlı ishale sebep olur. Küçük kan damarlarına zarar verir (özellikle beyin ve bağırsaktaki) ve ölümcül olabilir. En fazla ihtiyarlarda ve yaşı çok genç olan bireylerde rastlanır. Bu hastalığı önlemenin tek yolu etleri boydan boya pişirmektir.