l.Cerrahi sonuçları etkileyebilecek olan ve belirti vermeyen hastalıkların meydana çıkarılması (Şüphe edilmeyen anemia veya diyabetes bunlara örnektir);
2.Acil dışı ameliyata kontrendikasyon teşkil edebilen veya ameliyattan önce tedavi isteyen hastalıkların değerlendirilmesi (Meselâ diyabetes, kalp yetmezliği;
3.Ayrıca Ameliyatı gerektiren hastalıkların teşhisi (Hiperparatiroidizim ve feokromositoma gibi);
4.Metabolik veya septik komplikasyonların tabiatının ve derinliğinin değerlendirilmesi.
Büyük bir ameliyata aday olan hastalarda, bunlar cerrahi hastalıkların dışında fevkalade sıhhatli görünseler bile, tam bir kan ve idrar muayenesi yapılmalıdır. Bir böbrek, karaciğer veya kalp hastalığı hikâyesi halinde ayrıntılı incelemeler gerekir. Gizli ve belirti vermeyen bir böbrek yetmezliği, mademki kronik böbrek hastalığı vakalarının birçoğunda proteinüria olmaksızın farklı derecede bir azot tutulması görülmektedir, gözden kaçabilir. İdrar yoğunluğunun sabit olduğu kolayca gözden kaçtığı için ameliyattan önce sıklıkla üre azotu ve kreatinin tayini gerekir. Hepatitli hastada sarılık bulunmayabilir ve durum kan kaybı veya şokla ağır karaciğer yetmezliğine dönüşebilir.
Cerrahi hastanın tam bir preoperativ değerlendirilmesinde sıklıkla dahili konsültasyon gerekir. Kalp veya gastrointestinal hastalığı olan bir hastanın birlikte çalışmak suretiyle cerrah ve dahiliyeci tarafından eksiksiz bir değerlendirilmeye tabi tutulmasından daha takdire şayan bir tecrübe olamaz. Bununla beraber şurası muhakkaktır ki cerrah, ameliyat öncesi değerlendirilmesi ve hazırlığında tamamen dahili konsültasyona bağlı olamaz. Hazırlığın tümü cerrahın sorumluluğunda yapılmak zorundadır ve ikinci bir mesul kişi olamaz. İlaveten cerrah laboratuvar testlerinin manasını, vakanın bilhassa hikâye ve fizik muayenesindeki bulguların ve diğer özelliklerin ışığı altında yorumlayacak olan yegâne tecrübeli kişidir.