Tansiyon ( Kan Basıncı )

Yeterli kan basıncı (tansiyon) olmazsa, kanın vücudunuz­daki hücrelere ulaşıp onlara yaşam için gereksinim duyduk­ları oksijeni ve besin maddelerini sağlaması mümkün olmaz. Eviniz­deki su borularındaki su basıncını düşününüz. Su basıncının, zemin kattaki ısıtıcıdan ikinci kattaki duşa sıcak su gelmesini sağlayacak kadar yüksek olması gerekir.
Benzer bir şekilde normal kan basıncı (tansiyon) da, kalp ve dolaşımın, kalpten vücudun tüm hücrelerine kan ulaştırmasını sağlar.

Kalp pompalama yaptı­ğında, arterlerdeki (atardamarlardaki) basınç geçici olarak yükselir (sistolik basınç (büyük tansiyon). Kalp, vuruşlar arasında dinlenirken arterlerdeki (atardamarlardaki) basınç geçici olarak düşer (diastolik basınç (küçük tansiyon).

tansiyon-ilaci_sgk

Her bir vuruş, sol ventrikülde (karıncıkta) başlayan ve sonra vücuttaki tüm arterler (atardamarlar) aracılığıyla dışan doğru hareket eden bir basınç dalgası yaratır.

Pompa
Kan basıncınızı (tansiyonunuzu) ölçmek için kolunuza bir manşon sarılır ve brakiyal arterdeki (atardamardaki) kalp atışını dinlemek için manşonun altına bir stetoskop yerleştirilir. Manşon, artan basınç yaratmak için şişirilir ve basıncı ölçecek olan bir civa sütununa bağlanır. Manşon, içindeki basınç, sistolik basın­cınızın (büyük tansiyonunuzun) üzerinde bir seviyeye çıkılıncaya kadar şişirilir.

Manşonun basıncı, arterden (atardamardan) kan akışını önlediği için herhangi bir kalp atışı duyulmaz. Manşon içindeki basınç yavaşça düşürülür. Basınç, sistolik basıncınızın (büyük tansiyonunuzun) seviyesine düştüğünde, birden kalp atışı duyulur. Bu örnekte, sesler sistolik basınç 120 milimetre civa (mmHg) iken duyul­maya başlamıştır. Manşon basıncı, arterdeki (atardamardaki) diastolik basıncın (küçük tansiyonun) altına düşürüldüğünde, kalp atış sesi tekrar kaybolur. Bu örnekte bu olay, diastolik basınç 60 mmHg iken gerçekleşmektedir.

Kan Nakli

Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl 14 milyon ünite donör kan hasta, yaralı ve/veya kanında kanın bir ya da tüm bileşenleri eksik olan kişilere nakledilmektedir.Bağışlanmış kan ihtiyacı süreklidir. Sadece yarım litre kan bile birçok kişiye fayda sağlayabilir ve hayat kurtarıcı olabilir. Kan verdiğinizde; kırmızı kan hücreleri bir kişiye, diğer bileşenler başka kişilere gidebilir.
Kan vermek tamamen güvenidir. Ancak, kan almanın bazı riskleri mevcuttur fakat bu riskler çok küçüktür ve faydaları hemen hemen her zaman risklerden fazladır.

kan_merkezi33

KANIN BİLEŞENLERİ

Kanın birçok bileşeni vardır ve kan transfüzyonuna (nakline) gerek duyan kişilerin çoğu sadece belirli bileşenlere gerek duyarlar. Kanın farklı kısımlarının kullanımı ve ne kadar süre saklanabileceği farklılık gösterir:

Oksijeni taşıyan ve yaygın olarak aneminin tedavisinde kullanılan kırmızı kan hücreleri, en fazla 42 gün için soğutularak; 10 yıla kadar da dondurularak saklanabilir.

Plateleüer (trombositler), kanamayı kontrol etmek için gereklidir ve lösemili veya diğer kanser türlerine yakalanmış olan kişilere ya da kemoterapi alan kişilere verilir. Plateletler (trombositler) en fazla 5 gün saklanabilir.

Kanamayı kontrol etmek için kullanılan plazma, 1 yıla kadar dondurularak saklanabilir. Plazmadan çeşitli faydalı ürünler çıkartılabilir (ayrıştırılabilir). Albümin plazmadan çıkarılır ve şok tedavisinde kullanılır.

Plazmadan çıkartılan gama globülin, bazı hastalıklarda oluşan düşük dozdaki antikorları çoğaltmak için kullanılır ve böylelikle, enfeksiyonun engellenmesine yardımcı olur. Gama globülin aynı zamanda Guillain-Barre sendromu gibi nörolojik hastalıklarda olduğu gibi hastalığa neden olan antikorları engellemek için de kullanılır.

Pıhtılaşma faktörleri içeren kryopresipite (dondurarak çöktürülmüş) antihemofilik faktör,taze dondurulmuş plazmadan yapılır ve dondurularak 1 yıl saklanabilir.

Femo filisi ya da von Willebrand hastalığı olan kişilere nadiren verilir fakat bunun yerini büyük ölçüde çok daha iyi işlenmiş pıhtılaşma faktörleri ya da genetik olarak değiştirilmiş faktörler almıştır.Beyaz kan hücreleri bir zamanlar, kanında çok düşük sayıda beyaz kan hücresi bulunan insanlara nakledilirdi. Ancak şimdi doktorlar, kendi beyaz kan hücrelerinizin büyümesini teşvik eden ve büyüme faktörleri olarak adlandırılan doğal maddeler kullanmaktadırlar. Bu da başka bir kişinin beyaz kan hücrelerinin size nakledilmesini gereksiz hale getirmektedir.

OTOLOGÖZ KAN BAĞIŞI: KENDİNİZE KAN VERMEK
Ameliyattan önce birkaç litre kanınızın alınarak saklanması, otolögoz kan bağışı olarak adlandırılır. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kan transfüzyonlarının (nakillerinin) yaklaşık olarak %10’u otologöz transfüzyonlardır (nakillerdir).

Genellikle, tarihi belirlenmiş bir ameliyattan önce bir seferinde 1 pint (yarım litre) olmak üzere birkaç hafta kan verirsiniz. Bu işlem, gerekli olduğu takdirde size kendi kanınız nakledileceği için mükemmel bir eşleşme sağlar. Kanınızı bağışladığınız halde kendi kanınıza gereksinim duymazsanız, bu kanın genellikle başka kişiler tarafından kullanılması mümkün değildir çünkü kendinize bağışladığınız kana, enfeksiyonları önlemek için uygulanan sıkı korunma önlemleri uygulanmaz.

SENTETİK KAN
Sentetik ikame kan ürünleri konusundaki araştırmalar yıllardır yoğun bir ilgi konusudur. İdeal sentetik kan ürünü, herhangi bir kan grubundaki bir kişiye transfüzyon (nakil) yapılmasına müsaade eder; bağışıklık sistemi tepkisine neden olabilecek infeksiyöz ajanlar ya da maddeler içermeyen bileşenlerden oluşur; saklanırken bozulmaz ya da soğutulmasına gerek duyulmaz ve kolayca bulunabilen maddelerden oluşur. Birçok ürün, ümit vaat edici olmasına rağmen, bu ürünlerin tamamının ciddi yan etkileri olduğu görülmüştür.

Örneğin; penisilinin ciddi, potansiyel olarak ölümcül olan bir yan etkiye neden olma olasılığı her 30, 000 kişide 1 iken, bir kan transfüzyonundan (naklinden) HIV kapma olasılığı yaklaşık olarak her 676, 000 ünite kanda 1’dir. Doktorunuz bir kan transfüzyonuna (nakline) gereksiniminiz olduğunu söyleyip bu gereksinimin neden kaynaklandığını açıkladığında, tereddüt etmeyiniz.

Von Willebrand Hastalığı

Von Willebrand faktöründeki defekt (bozukluk), faktör VIII’ i de etkiler. Sonuç olarak, kanı pıhtılaştırmakla yükümlü olan mekanizma tahrip olur ve kanamayı kontrol etmek güç olabilir.

resim1-

Hemofili gibi, von Willebrand hastalığı da kalıtsaldır; hemofilinin tersine, erkekleri ve kadınları eşit derecede etkiler. Ailelerinde bu hastalığın olduğunu bilen kişiler, bir çocuk sahibi olmadan önce çocuğun bu geni alma riskinin ne olduğunun belirlenmesi için genetik bir test yaptırmak isteyebilirler.

Kanama eğilimi, hemofilide olduğundan düşüktür. Von Willebrand hastalığı, ilk kez şiddetli burun kanamaları ve/veya aşın menstrüel (adet) kanamadan dolayı fark edilebilir. Kolay morarma, idrar ya da büyük abdestte kan ve cerrahiden sonra çok kanama, von Willebrand hastalığının diğer belirtileridir.

Doktorunuz von Willebrand hastalığını kan testleri, kanama zamanı testleri ve pıhtılaşma faktörlerinin yokluğu ile teşhis eder. Tedavi, hemofilininkine benzer kan damarlarını, von Willebrand faktörü salması için tetikleyen desmopresin asetat enjekte edilmesi; von Willebrand faktörü transfüzyonları (nakilleri) ve kendinizi yaralayıp kanayabileceğiniz temas sporlarından ya da diğer durumlardan kaçınma. Aynı zamanda, aspirin ve diğer steroid yapıda olmayan iltihap önleyici (antienflamatuar) ilaçlar gibi kanama eğilimini yükselten ilaçlardan da kaçınmalısınız.

Yüksek, Normal ve Düşük Tansiyon ( Kan Basıncı )

Kan basıncınızı (tansiyonunuzu) sınıflandırmak için doktorlar ya da diğer sağlık uzmanlan, siz en az 5 dakika sakin bir biçimde oturduktan (istirahat ettikten) sonra iki ya da daha fazla kez ölçülen tansiyonu­nuzun ortalamasını alırlar. Örneğin; kan basıncınız bir seferinde 135/85 mmHg; diğer seferinde de 145/95 rnmHg olarak ölçülmüşse, ortalama kan basıncınız (tansiyonunuz) 140/90 mmHg’dir.

kamil.php

Aşağıdaki tabloda gösteril­diği gibi, 120/80’den düşük olan bir kan basıncı (tansiyon) -daha sonra değineceğimiz gibi, çok düşük olmadıkça- “normal” olarak değerlendirilir. Kan basıncı (tansi­yonu) normal olan kişiler, kalp hastalığına yakalanma ya da felç geçirme (inme inmesi) riski en düşük olan kişilerdir. “Öncü hiper­tansiyon” kategorisinde yer alan ‘ kişilerin hipertansiyona yakalanma riskleri bir hayli artmıştır ve bu riski azaltmak için yaşam tarzlarını değiş­tirmeleri gerekir.

Yaşam tarzında yapılan agresif değişikler bazen ilaç tedavisine duyulan gereksi­nimi ortadan kaldırabilse de, Evre-1 hipertansiyonu olan kişilerin genel­likle ilaç tedavisine gereksinim­leri vardır. Evre-2 hipertansiyonu olan kişilerin ise yaşam tarzlannda değişiklik yapmanın yanı sıra ilaç tedavisine de gereksinimleri vardır.

80/50 mmHg’nin altında olan kan basıncı (tansiyon), kendisini sağlıklı hisseden bir kişide çok sıra dışı bir şeydir ve böylesine düşük bir kan basıncı (tansiyon) genel­likle bir hastalık belirtisidir. Bu kadar düşük bir kan basıncı yeterli miktarda kan, oksijen ve besin maddelerini beyne ve vücudun diğer bölümlerine pompalayamayabilir.

Beyin, kan dolaşımı yavaşladı­ğında ya da durduğunda en çabuk hasar gören organdır. Kendini hasta hisseden bir kişide düşük kan basıncı (tansiyon): dehidrasyon (su kaybı), kanama, zayıf kalp fonksi­yonu ya da tedavi edilmesi gereken bir enfeksiyonu işaret edebilir. Acil tıbbi müdahale gerekir.

130 ü a 139’a 85 ila 89 mmHg aralığında bir ölçüm “yüksek/ normal” olarak değerlendirilir ve bazen daha sık olmakla beraber her yıl kontrol edilmesi gerekir.