Karaciğer Sirozu Çeşitleri ve Tedavi Yöntemleri

Karaciğer fibrozu ile sirozu arasında fark vardır. Fibroziste lobül içinde bağ dokusu artması bulunur. Bağ dokusu artması ayrıca periportal alanda, safra kanalikülleri ve karaciğer venülleri çevresinde dikkati çeker. Portal hipertansiyona yol açabilir.

Karaciğer sirozunda ise yaygın karaciğer fibrozuna rejenerasyon nodüllerinin eklenmesi söz konusudur. Assitesin henüz görülmediği siroz dönemine “Latent siroz”, assitli döneme ise “Dekompanse siroz” adı verilir.

Klinik tablo: Latent sirozda genel bir hastalık tablosu vardır. Halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, impotans yakınmaları ile gelen hastaların muayenesinde karaciğer ve dalak büyümesi, spider angioma, palmar eritem saptanabilir. Dekompanse siroz vak’alannda ise karında serbest assit ve bazan ikter vardır, karaciğer atrofiktir.

Tedavi

İstirahat: Siroz teşhisi konduktan sonra hastanın en az 2 ay yatak istirahatine konması gerekir. Aşırı eforlardan sakınması öğütlenir. Hastalığın gerileme dönemlerinde ufak gezintilere izin verilir.

ğğğğğğğğğğğğDiyet: Yemeklerin iştah açıcı ve çeşitli olmasına dikkat edilmelidir. Bol karbonhidratlı (günde kg başına 3-5 g), bol proteinli (kg başına 1-1,5 g) ve yeterli yağ (kg başına 0,5-1 g) içeren bir rejim uygulanmalıdır. Alkol kesin olarak yasaklanmalıdır. Tuz, assitsiz vak’alarda serbest bırakılır, assitlilerde ise verilmez. Yiyeceklerin bol vitaminli olmasına özen gösterilir. Proteinli besin olarak en iyisi, bir gece suda bırakılmış beyaz peynirdir. Sindirimi kolay dana ve balık etleri, meyva suları, taze sebzeler tercih edilir.

Assitli vak’alarda günlük tuz miktarı 2 gr.a düşürülür. Tuz yerine, yapay tuz preparatları (Kal, Seldiyet) verilir.

İlâç tedavisi: Sirozda malnütrisyon ve malabsorpsiyon söz konusu olduğu için bol miktarda vitamin verilmesi gerekmektedir. Günde 5-6 bin ünite A vitamini (Afortin, Avigen), 1000-1200 ünite D vitamini (Devit-3, Vi-De-3, Vitabiol-DJ, 5 mg K vitamini (Konakion, Libavit-K, Vitabiol-K, Vi-Plex K),30 mg C vitamini (Cecon, C Vit, Redoxone) ile birlikte B kompleksi vitaminleri (Becozyme, Bemiks, B-Koban, Vitabiol v.s.) veya kombine vitamin preparatları (Bevitin C, Becozyme C, Kombevit C v.s.) verilmelidir. Absorpsiyon bozukluğu bulunanlarda bu preparatlarm parenteral formları uygulanır. Yüksek doz B12 vitamininin de karaciğer için zararsız, siroz için etkili olduğu ileri sürülmektedir. Günde 1000-2000 mikrogr B12 vitamini (Dodex, Cytamen, Vi-Plex Bıs) i.m. verilir.

Kortikosteroid tedavisi: Sirozun ikterle birlikte olan akut nekroz hec-melerinde, HBsAg negatif vak’alarda kortikosteroid kullanılabilir.

Dozaj: Prednizolon (Deltacortril, Codelton) veya triamsinolon (Kenacort) 3 gün süre ile günde 8 tablet, 3 gün sore ile günde 6 tablet, 3 gün süre ile günde 4 tablet ve 3 gün süre ile günde 2 tablet verilir. Sarılık tamamen geçince bir haftalık idâme dozu günde 1 tablettir.

Kolşisin tedavisi: Kollajen sentezini ve sekresyonunu azaltan, kollagenaz aktivitesini artıran kolşisin (Colchicum Dispert) sirozda etkili bulunmuştur. Fibrozisi azalttığı kabul edilmektedir.

Assit tedavisi

Aldosteron antagonistleri: (Aldactone-A 25 mg tablet, Aldactone 100 mg tablet, Plarenil 50 ve 100 mg draje): Assites tedavisine aldosteron antagonistleriyle başlamak ve ilk 3 gün içinde yeterli bir diürez beklemek mümkündür. Sonuç alınamazsa buna diüretikler eklenir.

Dozaj: Günde 150 mg ile başlanır. Gerektiğinde doz 200 ve hattâ 300 mg. a kadar artırılır.
Salüretikler (Lasix, Lizik, Desal, Furomid, Rosemid; Hygroton; Baycaron; Triamteril, Triazid; Bumid v.s.): Aldosteron antagonistlerinin yetersiz kaldığı assiteslerde diğer diüretikler tedaviye eklenir. En çok kullanılanlar furosemitlerdir (Lasix tablet ve ampul, Lizik tablet, Desal tablet ve ampul, Furomid tablet ve ampul, Rosemid tablet).

Dozaj: 40 mglık tabletlerden aç karnına sabahları birer tane verilir. İhtiyaca göre günlük doz 24 tablete, 1-2 ampul i.m. veya i.v. enjeksiyona çıkarılabilir. Aşırı derecede potasyum kayıpları meydana gelebileceği ve hipopotassemik alkaloz olabileceği için bir yandan günde 3 defa 2 tablet potasyum preparatı (K-Enteric tablet 300 mg) verilir ve kandaki potasyum düzeyi 4 mEq/L nin üstünde tutulmağa çalışılır, diğer yandan ayni amaçla yani alkalozu gidermek ve diüretiği etkili hale getirebilmek için günde 3 defa ikişer paket Amonyum klorür verilir. Bu paketler 3 gün verildikten sonra diüretik uygulanır. Furosemidlerden başka klortalidon (Hygroton), klopamid (Brinaldix tablet), metrusid (Baycaron), bumetamid (Bumid, Salurin) ve bir triamteren + hidroklorotiazid preparatı olan Triamteril veya Triazid de kullanılabilir. Triamteren ve Triazid dozajı: Sabahları 1-4 kapsül.

Diüretiklerle tedavi sırasında haftada bir defa kan elektrolitlerine bakılmalıdır.

Assit ponksiyonu: Ancak karın içi basıncın çok arttığı ve nefes darlığı veya umlikal hernide ileri derecede balonlaşmanın meydana geldiği durumlarda assit ponksiyonu yapılır. Alınacak assit miktarı 2-3 litreyi aşmamalıdır. Karın içi basıncının arttığı hallerde böbrek veni üzerinde kompresyon meydana gelerek böbrek fonksiyonu bozulabilir. Bir miktar assit boşaltılınca diürezin artması kompresyon varlığını kabul ettirir.

Özofagus varisi kanamasında tedavi

Endoskopi: Sirozlu bir hasta kanamaya başlayınca mümkün olduğu kadar çabuk davranarak endoskopik metotla kanamanın yeri tesbit edilmelidir. Kanama peptik ülser veya eroziv gastritten ileri geliyorsa buzlu suyla mide yıkaması yapılır ve kanama durdurulabilir. Özofagus varisi kanaması söz konusu ise operatif veya ilâçlı tedaviye geçilir.

Transfüzyon: Hemorajik şoku önlemek için derhal uygun gruptan kan takılır. Hematokriti % 35 üzerinde tutmağa çalışmalıdır. Kan volümünü daha fazla artırmak doğru değildir, kanamayı provoke etmiş oluruz. Gerektiğinde konsantre eritrosit süspansiyonu kullanılabilir. Transfüzyon sayesinde koagü-lasyon faktörleri de verilmiş olmaktadır.
Vitamin K (Konakion, Vitabiol-K, Vi-Plex K): İlkin 2 ampul, sonra sabah akşam birer ampul i.m. veya i.v. yapılır.

Tromboplastin (Ibpostasin): Lokal uygulanır. Kuru toz halindeki Topostasin sulandırıldıktan sonra hastaya ya içirilir, ya da bir mide sondası ile verilir. Preparat ülkemizde bulunmuyor.

Vazopressinler (Pitressin ampul): Enfüzyon şeklinde verilir. Serum içinde olarak ilk 2 saatte 0,4 ünite/dakika, sonraki 12 saatte 0,2 ünite/dakika gibi bir hızla enfüzyon yapılır.

Sklerozan tedavi: Cerrahî tedavilere elverişli olmayan vak’alarda başvurulan bir metottur. Genel narkoz altında ve özofagoskop yardımıyla özofagus varisleri içine etanolamin oleat veya benzeri skleroze edici maddeler zerkedilerek varisler zararsız hale getirilebilir.

Balonlu tamponlama: Sklerozan tedavinin etkisiz kaldığı vak’alarda yapılır. Sengstaken-Blakemore veya Linton sondası ile özofagusa girilir. Üç kanallı olan bu sondanın uzun sondası mide içindir ve önce o şişirilir. Bu kanal, midedeki kanın aspire edilmesini ve gerektiğinde hastanın beslenmesini sağlar. Yuvarlak olan balon mide içinde iken şişirilir ve dış ucu kapatılır. Geri çekildiğinde ve ucuna bir ağırlık takıldığında kardiayı yukarı doğru sıkıştırır. Özofagusun alt üçte bir kısmını sıkıştıracak olan balon silindriktir. Şişirilerek varisler üzerine baskı uygulanır. Böylece kanama derhal durdurulabilir. Tamponada rağmen taze kan gelmeğe devam ediyorsa mide kanaması düşünülmelidir.

Varis kanaması tamamen durduktan sonra sonda çıkarılmaz, sadece özofagus balonu söndürülür. İkinci bir kanama olduğunda tekrar şişirilmek üzere sonda yerinde bırakılır. Kanama 24 saat içinde tekrarlamadığı takdirde Sengstaken-Blakemore tübü tamamen çıkarılır.

Propranolol (Dideral): Kanama durdurulduktan üç gün sonra propranolol tedavisine başlanır. Amaç, portal basıncı düşürmek ve sonraki kanamaları önlemektir. Günde 2 defa 20-40 mg verilir.

Cerrahî tedavi: İlk varis kanamasında letalite % 40-50 arasında olduğu için ilk kanamadan korunmanın büyük önemi vardır. Bu da medikal tedaviyle sağlanmaya çalışılır. Bunun en iyi çaresi, daha yaygın uygulama alanı bulduğu takdirde, karaciğer transplantasyonu olacaktır.

Elektif şant operasyonlarının endikasyonları: Atlatılmış ilk kanamadan sonra selektif bir şant operasyonu için endikasyon oluşur. Portokaval anastomoz assit mevcudiyetinde âcil durum nedeniyle yapılabilir. Distal splenorenal bir şant için anatomik ilişkilerin uygun olması koşulu aranır. Kronik bir pankreatit veya tedaviye dirençli bir assit mevcudiyeti splenorenal anastomoz için kontrendikasyon oluşturur.

Karaciğer transplantasyonu: Özellikle alkolik sirozların dışında kalan sirozlarda, kronik aktif hepatitte, sklerozan kolanjitte ve biliyer karaciğer sirozunda endikedir. İyi seçilmiş olgularda 1 yıllık sürvi şansı % 75’in üzerindedir. Bu nedenle özofagus varisi kanamalarında da karaciğer transplantasyonu düşünülmelidir.

KARACİĞER KOMASI

Karaciğer koması, akut ve kronik karaciğer hastalıkları sonucu ortaya çıkan metabolik bir ensefalopati tablosudur.

ğğo
Klinik tablo: Hastalık, zihnî konsantrasyon yeteneğinin azalmasına bağlı olarak konuşma, yazma ve hareket hataları yapılmasıyla dikkati çeker. Durgunluk, neş’esizlik, çabuk yorulma, çevreye karşı ilgisizlik olur. Bu tür bir kişilik değişikliği hekimi uyarmalıdır. Bundan sonraki dönemde konfüzyon başlar. Flapping tremor ve ağızda karaciğer fötoru saptanır. Karaciğerin üreye çevirmekle yükümlü olduğu amonyak kanda birikir. O sırada hastada alkaloz hali de varsa, amonyak oluşumu daha kolaylaşır ve amonyağın beyin hücrelerinde birikmesi artar.

Komayı kolaylaştıran etkenler: Mide, barsak kanamaları, ağır diyareler ve sık sık yapılan assit boşaltılmaları, kontrolsuz diüretik tedavisine bağlı hipopotassemik veya hipokloremik alkaloz, ameliyatlarda anestezik kullanımına bağlı anestezi, hipoksi ve şok hali, karaciğer için toksik olduğu bilinen ilâçların kullanılması, alkol alımı.

Tedavi

Diyet: Koma başlangıcında günlük protein miktarı 20-40 grama düşürülür. Hayvansal proteinler tercih edilir. Komalılara protein verilmez. Komadaki hastalar serumla beslenir. Günde 1600 kalorilik bir diyet anlamında % 20-30 luk dekstroz enfüzyonları yapılır. Aksi halde katabolizma artar. Nazogastrik tüp ile besleme yapılabilir. B kompleksi vitaminleri, C, K vitaminleri parenteral yoldan verilir. Preparat adları sirozun “İlâçla tedavi” kısmında verildi.

Antibiotikler: En uygun antibiotik neomisindir. Yurdumuzda bulunmadığı için onun yerine nazogastrik sonda ile günde 2 g streptomisin verilir. Ayni amaçla günde 2 g paromomisin (Gabroral şurup) verilebilir. Bu sayede barsak florası ortadan kaldırılmış ve amonyak sentezi durdurulmuş olur.

Laktuloz (Duphalac): Laktuloz, barsaklarda emilmeyen, kolon bakterileri ile çekumda laktik, asetik ve formik aside dönüşerek kolon pH smı 5 civarına düşüren sentetik bir disakkarittir. Bu düşük pH, amonyağı yakalar ve emilemeyen amonyum iyonlarına dönüştürür. Barsaklarda laktoz fermantasyonu yapan bakterilerin çoğalmasına karşılık amonyak yapan bakteriler azalır. Bakterilerin aktiviteleri ortadan kaldırıldığında laktuloz etkisiz kalacağı için neomisin veya benzeri antibiotikler verilmemelidir. Laktulozun laksatif etkisi ile hasta konstipasyondan kurtulur.

Dozaj: Başlangıç dozu günde 3 defa 30-50 mi dir. 250 mi lik şurup şeklinde hazırlanmıştır. Ağız yoluyla veya nazogastrik sonda ile verilir. Alınan cevaba göre birkaç gün sonra idâme dozuna geçilir. Bu da günde 3 defa 15-25 mi dir. İlâç lavman tarzında da kullanılabilir. Bunun için 700 mi suya 300 mi laktuloz konarak lavman yapmalıdır.

Eksanginotransfüzyon: Aslında fulminan hepatit için endike olan bu tedavi tarzı siroz komalarında da kullanılmaktadır. Hastaya, karaciğerin rejenerasyonu için zaman kazandırmaya yarar. Tekniği oldukça güç ve maliyeti yüksek bir tedavidir. Bir saatte 6-8 litre kanın değiştirilmesi gerekir. Erişkin bir hasta için gerekli olan transfüzyon kanı miktarı ortalama 32 şişedir, yani 4-8 saat içinde 20-50 şişe kan kullanılmaktadır. Proteine bağlı toksik aminleri de uzaklaştırmaya yarar.

Karaciğer transplantasyonu: 1-2 defa komaya girip çıkmış ve ağır bir karaciğer yetmezliği içinde bulunan hastalarda bile transplantasyon yapılabilmektedir. Özofagus varislerinin tedavisi bölümünde bu konuya değinmiştik.

Akciğer Doku İçi Hastalıkları

Asbestoz, kayalifi (asbest) solumanın sonucunda oluşan akciğerlerde anormal yaraların oluşmasıdır. Asbest, 1970’lerin ortasından bu yana, binalann izolasyonunda kullanılan bir inşaat malzemesidir.
Asbest, 9 milyondan fazla işçiyi (madenciler, elektrikçiler ve eski evleri onaranlar) risk altına sokmuştur. Asbestoz hasta­lığı, asbest alımından sonra 10 yıl kadar kendini göstermez ve kansere sebep olabilir.

Silicozis, silika tozu solumanın sonucu oluşur ve belirtilerinin ortaya çıkması yıllar sürer. Dünya­daki en yaygın iş hastalığıdır. Kara akciğer hastalığı veya kömür madencilerinin pnömokonyoz hastalıklan da, kömür maden­lerinde kömür ürünlerini 10 yıl soluduktan sonra ortaya çıkar.Doku içi akciğer fibrozlarına neden olan, diğer durumlar bir otoimmün tepki olarak gelişir; burada, vücuttaki bağışıklık sistemi yanılgıya düşerek, kendi dokula­rına saldırır ve bu da iltihaplar ve yaralara yol açar.

Sarkoidoz, bu durumun en bilinen örneğidir ve genellikle 20 ila 50 yaş arasındaki insan-lan etkiler. Sebebi bilinmemek­tedir. Kendi kendine iyileşebile­ceği gibi, bazılarında ısrarcı ve hatta, akciğerleri ve vücudun diğer kısımlannı zayıf düşürerek ilerleyen bir hastalıktır.
Sebebi bilinmeyen akciğer fibrozu (idyopatik akciğer fibrozu), akciğerlerde iltihap ve yaraların oluştuğu ve orta yaş grubu ile yaşlıları etkileyen bir hastalıktır.

SEMPTOMLAR
Akciğer doku içi rahatsızlıktan, yavaş ve sinsice ilerleyen hasta­lıklardır. İlk fark edebileceğiniz, normal hareket ederken bile, kısa nefes yetmezliğidir. Zamanla, kendinizi yorgun ve daha az harekette bile nefessiz hisset­meye başlarsınız. Diğer belirtiler, kuru öksürük ve göğüs ağnsıdır. Akciğer dokusunda yaralar oluştukça da kilo kaybedersiniz.


TEDAVİ SEÇENEKLERİ

Doktorunuz teşhis koyabilmek için, akciğer röntgeni, BT, spirometri ve teşhisine yardımcı olabile­ceğini düşünüyorsa, akciğer biyop­sisi de isteyebilir.

Tedavi, akciğerlerin ne kadar sertleştiğine, hastalığın altında yatan sebebe bağlı olarak değişir. Ciddi vakalarda, kronik bronşit ve anfizem gibi, burun çatalı veya yüz maskesiyle verilen oksijen takviye­sine ihtiyaç duyabilirisiniz.

İş ortamından kaynaklanan durumlarda, muhtemelen ortamı­nızı değiştirmeniz istenecektir. İdyomatik akciğer fibrozlannın tedavisinde, iltihabın yok olmasına yardımcı olmak için, kortikostereoid ilaçlar yazılabilir. Sarko­idoz tedavisi, hastalığın vehametine ve zaman içindeki seyrine bağlıdır. Kortikosteroit ilaçlar da kullanılabilir. Tedaviye rağmen, durumunuz kötülüyorsa, akciğer nakli bir seçim olabilir.

Fassiola Hepatika Hastalığı ve Tedavi Yöntemleri

Otyiyen hayvanlardan insanlara geçer, karaciğerde yerleşir. Hepatobiliyer semptomlar ye eozinofili yapar. Safrada ve feçeste yumurtaları görülür.
Tedavi
Emetin (Emetin ampul): 10 gün süreyle günde kg başına 50 mg i.m. enjekte edilir.
Mebendazol (Vermox, Vermazol, Versid): 3 gün süreyle günde 2 defa birer tablet verilir.
Metronidazol (Flagyl, Metrajil): 10 gün süreyle günde kg. başına 40 mg hesabiyle 0,25 g lık tabletlerden sabah ve akşam ikişer, öğleyin birer tane verilir.

Akciğerler

Nasıl nefes alırsınız Hava, akciğerlere ulaşmadan önce, burun ve ağız tarafından solunur, burada kirletici maddeler filtrelenir. Daha sonra oksijen, bronş ağacından geçer: Nefes borusu, parmağınız kadar geniştir, biraz daha küçük olan ve bronş denilen borular ve sonra sürekli azalarak giden ve sonunda alveollere (yüzlerce milyon hava keseci­ğinden oluşan bir şebeke) kadar varan bir dallanım sistemi.

Milyonlarca kılcal damar, bu hava keseciklerini çevreler. Oksijen, alveol duvannı geçerek kan dolaşımına kanşır. Bunun karşılığında, karbon dioksit kanı terk eder, alveollere girer ve akciğerleri geçerek, verilen nefesle dışarı gönderilir. Oksijen yüklü kan daha sonra kalbe gider ve oradan tüm vücuda dağıtılır.

Soluma hereketi -nefes alma ve nefes verme – solunum kaslarına sinyal gönderen, beyin tarafından yönetilir. Bu kaslardan birisi de diyaframdır (göğsü karından ayıran düz kaslar).

akcigerin-yapisi

Aşağı doğru hareket edince hava akciğerlerin içine itilir; yukan hareket edince, hava akciğer­lerin dışına itilir. Aynca, kaburga­ların arasında da kaslar mevcuttur, bunlar göğüs kafesinin genişleme­sine yardımcı olurlar, aynca havayı akciğerlerin içine iterler.Kirletici maddelerle başa çıkmak Soluduğunuz hava saf değildir.

Toz, kir, duman ve göremediğimiz başka madde ve mikroorganizmalarla doludur. Akciğerleriniz, bu kirle­tici maddelerin vücuda girip, hassas hava torbalarına (alveol) ulaşmadan dışan atılmasını sağlayan karmaşık bir filtreleme sistemine sahiptir. Bronşial ağaç zan, mukoza (parti-külleri tutan koyu bir sıvı) üreten bezler içerir. Buna ilaveten, bronşial ağaç tüpleri, yukanya doğru ağza kadar çıkan ince tüylerle kaplıdır. Bu tüpler, mukozayı (ve yakalanan her türlü partikülü) yukarı tarafa, ağıza ve buruna doğru taşımak üzere çok iyi donatılmıştır. Mukoza burada aksırarak ve öksürerek dışan atılır. Son savunma hattı ise, bağışıklık sisteminin, beyaz kan hücreleridir. Bu hücreler, bronşial ağacın zarında ve alveollerde durup partikülleri yutar veya jermleri öldürürler.

Çok ayrıntılı bir filtreleme siste­mine sahip olmasına rağmen, akciğerler sigara dumanıyla gerek­tiği gibi başa çıkamaz. Sigara içenlerde, mukoza bezleri çok fazla mukoza ürettiği için hava yollarını tıkar ve nefes almayı zorlaştırır. Sigara içmek, immün sistemi zayıflatır, enfeksiyonlara hassas hale getirir, zatürreee gibi.

Sigara içmek, hassas alveollere de zarar verir; solumayı güçleştirir ve anfizeme kadar gider. Aynca, duman parçacıklan akciğer kanse­rine ve daha başka hastalıklara sebep olur. Pasif içicilik (başkala­rının sigaralarının dumanı) sigara içmeyenlerin akciğerlerini etkiler, özellikle de çocukların.

Hipersplenizm

Hipersplenizm, Dalağın kan hücrelerini vaktinde önce ve aşırı yıkması durumudur.
Dalak karın sol üst kesiminde yer alır normal görevelerinden biri dolaşımdaki eskimiş, yıpranmış ve yaşlanmış kan hücreleri yıkmak, temizlemektir. Bazen dalak bu görevini kontrol dışı aşırı yapmaya başlar ve fonksiyonları normal olan hücreleri de yok eder.

Nedenleri:

Primer hipersplenizm: problem dalağın kendindedir.
Sekonder hipersplenizm: başka nedenlerle dalak büyür ve aşırı yıkım yapar

Malarya
Romatoid artrit
Tüberküloz
Polisitemi vera
Tümörler

Diğer splenomegali sebepleri

Hemolitik anemiler
Siroz
Lenfoma, lösemiler
İnfeksiyoz mononükleosis

Yakınmalar

Altta yatan hastalığa bağlı olanlar
Dalak büyüklüğüne bağlı olanlar: erken doyma, sol üst batında dolgunluk ve ağrı
Kan hücre yıkımı ve azalmasına bağlı olanlar

Lökopeni: enfeksiyonlara meyilde artış
Trombositopeni: kanamaya meyilde artış, kolay morarmalar, dişeti kanamaları, idrarda kanama
Anemi: halsizlik, çabuk yorulma ve solukluk

Teşhis:

Hikaye: altta yatan hastalıklar hakkında bilgiler sorulur
Fizik muayene: dalak ele gelebilir

* Ultrason
* Tomografi

Tedavi

Altta yatan hastalıkların tedavisi dalağın daha fazla büyümesini ve daha fazla kan hücresini yıkmasını engelleyebilir. Örneğin malarya, tüberküloz, SLE gibi nedenler tedavi edilmelidir.

Splenektomi: kan hücre sayımı kontrol altına alınamıyorsa yapılır. Mümkünse yapılmadan önce , olmazsa sonrasında kapsullu bakterilere karşı aşıların yapılması önerilir. Hemofilus influenza ve pnomokok gibi.