Beşinci Hastalık


SEMPTOMLAR

Beşinci hastalık, hafif bir hastalıktır ve bu hastalığa yakalanan çocuklar genelde kendilerini iyi hissederler. Genelde boğaz şişmesi, hafif ateş ve uyuşukluk ile başlar. Bir hafta sonra en belirgin özelliği ortaya çıkar: Yanaklarda tokatlanmış izlenimi yaratan parlak kırmızı ve genelde sıcak isilikler. Birkaç gün içerisinde bu isilikler gövdeye, kollara, bacaklara ve popo ya sıçrar.

İsilikler iyileşene kadar genelde 7-10 gün geçer ve ilk olarak yüz, sonra da kollar, gövde ve bacaklardaki isilikler geçer. Bazı çocuklarda isilikler birkaç hafta içerisinde yeniden çıkabilir. Daha büyük çocuklarda ve yetişkinlerde isiliklerin yanı sıra eklem ağrısı da görülebilir.

TEDAVİ SEÇENEKLERİ

Doktorunuz çocuğunuzu muyane ederek ve sizin anlattıklarınıza dayanarak beşinci hastalığı teşhis eder. Çocuğunuzun boğazı ağrırken ve diğer soğuk algınlığı benzeri belirtileri varken hastalığı bulaşıcıdır; ancak isilikler çıktığında hastalık bulaşıcı değildir. Çocuğunuza beşinci hastalık teşhisi konduğunda hastalığı genelde bulaşıcı değildir.

Ancak yine de çocuğunuzun bağışıklık sistemi zayıf olan ve alyuvarları (orak hücre anemisi gibi) ile ilgili sorunları olan kişilerle temas etmemesi önemlidir. Çünkü parvovirüs bu tür sorunlar yaşayan bireylerde daha ciddi hastalıklara neden olabilir.

Beşinci hastalığın tedavisi dinlenme, bol sıvı alma ve asetaminofen ya da ibuprofen (aspirin değil) ile ateş düşürmeden ibarettir. İsilikler kaşınırsa yumuşak bir losyon ya da merhem sürebilirsiniz. 10 gün içerisinde hastalık kendiliğinden geçer. Orak hücre hastalığı gibi alyuvar rahatsızlığı olan çocuklar bu enfeksiyonu kaptıklarında farklı bir anemi türü gelişebilir.

Çocuklarda Patogenez

Normal kemik oluşumu enkondral ve periostal olmak üzere iki yönlüdür. Enkondral kemik­leşme ile kemik hem yenilenir, hem uzar. Periostal kemikleşme ise kemiğin kalınlaşmasını sağ­lar.

Büyümekte olan bir organizmada uzun ke­miklerde epifizden diyafize doğru aşağıdaki ta­bakalar belirlenebilir.

  1. Hiyalen kıkırdak (istirahat halinde kı­kırdak) tabakası
  2. Kondroitin kıkırdak tabakası a) çoğalma halinde kıkırdak, b) dizi halinde kıkır­dak, c)  kireçlenmiş kıkırdaktan oluşur
  3. Osteoid kıkırdak
    1. Spongiosa tabakası (burada damarlar boldur)

Büyüme hormonunun etkisiyle kıkırdak hüc­re proliferasyonu ve matrikste yapı değişikliği olur. Çoğalan kıkırdak hücreleri hiyalin kıkır­dak bölgesinde muntazam kolonlar oluşturur. Kan yoluyla buraya osteoblastlar, bir taraftan da mineraller taşınır. Şişmiş hücrelerin arasın­daki matriksde hidroksiapatit kristallerin çökü­şü ile osteoid kıkırdak meydana gelir. Bu bölge­ye aynı zamanda yine damarlar tarafından ta­şman osteoklastlar dejenerasyona uğramış kı­kırdak hücrelerini rezorbe eder. Boşalan alan­lara göç eden osteoblastlar osteoid dokuyu oluş­turur. Bu dokunun mineralizasyonu ile yaşam boyunca canlılığını sürdürecek kemik dokusu oluşmuş olur. Normal koşullarda kemik oluşu­mu, düzenli bir şekilde geliştiğinden kalsifikas-yon hazırlık bölgesi (diafizin ucu) keskin düz bir çizgi şeklindedir (Müller çizgisi). Rahitiste ise kıkırdak hücreleri devamlı polifere olurlar, ancak dej enerasyonları tamamlanamaz. Kapil-lerler düzensizdir. Matriksin içerdiği polisakka-rid oranı yüksektir. Matriksin rezorpsiyo-nu güçleşir ve kapillerlerin ilerlemesi en­gellenir. Osteoblastik aktivite artmıştır ve osteoid doku yapımı devam eder, ancak mineralizasyon   oluşamaz.   Metafizler   kalınlaşır,   kikırdağın bulunduğu bölgeler şişer. Kemik daya­nıksızdır. Vücut ağırlığı ve kasların kasılması sonucu deformasyonlar oluşur. Bu deformasyonlar kemiklerin rekalsifikasyonu (tekrar kireçlen­mesi) sonucu sabitleşir. Rahitiste esas bozukluk mineralizasyon eksikliğidir. Mineral kristalleri­nin oluşumu o bölgede Ca ve P iyodlarınm opti-mal oranda bulunmalarına bağlıdır. Bu iki iyo­nun dengede tutulabilmesi, bir yandan organiz­ma tarafından normal bir şekilde ahnabilmeleri ve atılımı, diğer yandan biri artarken diğerinin azalması şeklindedir. Bu süreçler, a) barsaktan Ca absorpsiyonuna, b) böbreklerden Ca atılımı­na, c) kanda iyonize Ca düzeyine, d) serum ile kemik arasında izoiyonik alışverişe bağımlı ola­rak düzenlenir. Ca ve fosfat oranlarının serum­da sabit tutulması için, fosfor emiliminin ve atı­lımının da düzenli olması gerekir. Bu süreçler vitamin D ve parathormonun etkileri ile düzen­lenir.

KLİNİK BULGULAR

Rahitis başlıca kemik sistemi olmak üzere birçok sistemi ilgilendiren generalize bir hasta­lık olduğundan klinik belirtileri çeşitlidir. Rahi­tis hızlı büyüyen iskelet kısımlarında görülür. Anneden alman D vitamini çocukta iki ay kadar vücutta depolandığından ilk aylarda rahitis na­dirdir. Pretermler daha çabuk büyüdüklerinden bunlarda hastalık daha erken belirebilir.

Başlangıçta en hızlı baş büyüdüğünden, be­lirtiler önce burada, 4-10 aylıkta göğüs kafesin­de, 6 aydan sonra ekstremitelerde en be­lirgindir. Kafatası kemikleri yumuşar. Bu­na «craniotabes» denilir ve en çok pariyetal ve oksipital kemiklerin yassı kısımlarında oluşur. Bebeğin başı yan taraflardan tutularak arkadan parmak uçlarının bastırılması ile bazı bölgele­rin ping pong topu gibi içeri çöktüğü hissedilir. Fontanel yaşa göre beklenenden daha açık bu­lunur ve kenarları yumuşak olur. Zamanla ka­fada konfigürasyon değişikliği gelişir. Anormal osteoid dokunun tabula eksternada artması bu kemiklerin orta bölgelerini kalmlaştırır. Böyle­ce bombe kemiklerin arasında kalan sütürler oluk gibi çökük kalır ve baş, uzaktan ba­kılınca nateslerin görünüşünü andırır. Bu­na «caput natif örme» denilir. Ayrıca yu-muşak oksipital kemikler üzerine yatan çocuğun kafasında sekonder “bir düzleşme olur ve “braki­sefali durumu meydana gelir. Brakisefali ve çıkık alın birlikte olunca kafa dörtköşe bir konfi­gürasyon gösterir. Buna da «caput quadratum» denilir.

Rahitiste dişlerde de önemli değişiklikler olur. Süt dişleri gecikebilir, kalıcı dişler çene kemiklerindeki bozukluk nedeniyle eğri ve birbir­lerine binnûif veya hipoplastik olurlar. Mine ta­bakası nokta ve çizgi şeklinde girintilerle düzen­sizlik gösterir.

Göğüs kafesinde de değişiklikler olur. Kos-talarm kemik-kıkırdak birleşme yerlerinde me-tafizler genişlemiştir. Bunların bütün kostalar-da dizi halinde bulunmalarına «kosta teşbihleri» veya «chapelet costale» denilmektedir. Kostalar yumuşaktır ve toraksın lateral kısımlarında di-yafragmanm yapıştığı bölgelerde adalelerin ka­sılmaları ile içeriye çökme gözlenir. Buna «Har-rison oluğu» denir. Bu oluğun altında kalan kı­sımlar, meteorizm ve hipotoni nedeniyle gergin olan batın yüzünden genişlemiştir. Bu değişiklik­lerle toraks «çan» şeklini alır. Bazı ağır vakalar­da «tavuk göğsü» (pectus carinatus) ve daha nadiren «kunduracı göğsü» (pectus excavatus) tarzında sternumda çıkıntı veya çöküklük görü­lebilir. Toraksta görülen diğer bir sekonder de­ğişiklik hipotoniye bağlı olan kifozdur. Bu kifoz geniş açılı olup hasta yatırıldığında kaybolur ve hatta çocuk karın üstü yatırıldığında lordoza değişebilir.

Ekstremitelerin distal metafizlerindeki şiş­kinlik inspeksiyonla görülebilir. Görülmediği va­kalarda diyafizlerin distal uçları palpe edilince birden çok kahnlaştığı hissedilir. Malleollerde ba­zen iki çıkıntılı genişleme görülür. Buna Marfan belirtisi denir. Rahitis uzun sürdüğü zaman ba­caklarda vücut ağırlığı ve adelelerin kasılmasına bağlı olarak diyaf izler eğrilir. Genu valgum (X bacak), genu varum (O bacak) veya genu re-kurvarum (K bacak) meydana gelebilir.

Batın hipotoni nedeniyle şişkin ve yanlara doğru taşkındır. Buna kurbağa karnı denir. Rek-tus’ diastazı ve herniler gelişebilir. Karnın geniş­lemesinde hipotoninin yanısıra meteorizm ve ek­seriyetle bulunan hepatomegalinin de rolü var­dır.

Sütçocuğunun motor gelişmesi geri kalır, oturma ve yürüme adele hipotonisi nedeniyle gecikir. Eklemler gevşektir. Kol ve bacaklarda tonus azalmıştır. Hasta oturunca gövde öne eği­lir ve vücut bir çakı gibi katlanabilir.

RADYOLOJİK BULGULAR

Diyafize göre epifiz çok genişlemiştir ve dis-tal sınır keskinliğini kaybetmiştir (fırçamsı epi­fiz çizgisi). Normaldeki hafif konvekslik yerine geniş metafiz ve ortasına doğru girintisi ile ka­deh manzarası oluşur. D vitamini ile tedaviden sonra kireçlenme ilk olarak metafizin kenarların­dan başlar. Diyafizlerde ise ilk olarak periost ki­reçlendiğinden çift konturlar oluşur ve periosti-te benzer bir görünüm ortaya çıkar.

LABORATUAR BULGULARI

Kan kalsiyumu rahitiste normal veya nor­malin alt sınırındadır. Hipofosfatemi vardır. Kan fosfat düzeyi % 1-2 mg kadar düşük olabilir. Artmış osteoblastik aktivite sonucu alkalen fosfatazlar yükselir. Sitrat düzeyi % 1-2 mg a kadar düşer. İdrarda Ca çoğu kez normal, fosfat ise artmıştır. Ekzojen eksiklikte ve emilim bozuklu­ğuna bağlı rahitiste D vitamini tedavisiyle serum P’u yükselir, alkalen fosfataz normale düşer, sitratlar artar.

TANI VE AYIRICI TANI

D vitamini eksikliğine bağlı rahitis ço­cuklarda 3 ay ile 2 yaş arasında görülür ve   çoğunlukla   ekzoj en   eksiklik   öyküsü   vardır. Genellikle gelişme geriliği, motor gerilik ve terleme şikayetleri mevcuttur. Baş büyüklüğü ve fontanelin açıklığı hidrosefali ile karıştırılma­malıdır. Hidrosefalide fontanel gergindir.

Kas sisteminin dejeneratif hastalıklarında gelişme geriliğinin – yanısıra hipotoni de mevcut olmakla beraber bunlarda rahitisin diğer belir­tileri bulunmaz. Osteogenesis imperfaktada baş bütünü ile yumuşaktır. Ekstremiteler, sık kırık­lar ve kakışlar yüzünden çok kısadır. Bazen ağır rahitis formalarından ayırımda güçlük olabilirse de hastalık çoğu kez yenidoğan döneminden iti­baren vardır. Dysostosis multiplex veya gargoylizmde zekâ geriliği bulunur ve kemik değişik­likleri . daha geç yaşta görülür. Hipotiroidi geliş­me geriliği ve hipotoni ile benzer semptomato-loji gösterebilirse de diğer belirtileri ile ayırt edi­lir. Harrison oluğu, hipotonisi bulunan diğer ço­cuklarda da görülebilir. Tavuk göğsü ve kun­duracı göğsü doğumsal bir kemik anomalisi ola­bilir. Kosta teşbihleri denilen çıkıntılara rahitis-ten başka skorbütte de ratlanır. Skorbütte kosta teşbihleri keskin çıkıntılı süngü şeklindedir.

Ayırıcı tanıda en önemli olan D vitamini ek­sikliğine bağlı rahitisin, D vitaminine dirençli rahitis tablolarından ayırt edilmesidir. Belirtile­rin bir yaşından sonra ortaya çıktığı ve öykü­de yeteri kadar D vitamini almış bulunan çocuk­larda D vitaminine rezistan tipler düşünülmeli­dir.

KOMPLİKASYONLAR

Göğüs deformiteleri nedeniyle pulmoner ven­tilasyon iyi olmadığından solunum yolu hasta­lıkları (nezle, bronşit, bronkopnömoni) sık görü­lür. Tekrarlayan gastroenteritler ve konstipas-yon hecmeleri sıklıkla rahitise eşlik eder. Ağır rahitiste Fe eksikliği anemisi sıktır.

Rahitisin en önemli metabolik komplikasyo-nu tetanidir. D vitamini eksikliğine bağlı tetani en çok 6 ay-3 yaş arası görülür.. Eğer annede de D vitamini eksikliği varsa daha erken oluşa­bilir. İlkbahar aylarında daha sıktır. Rahitisli sütçocuklarmda ufak dozda D vitamini verilme­sinden sonra ortaya çıkabilir.

D vitamini noksanlığında Ca’un barsaktan emilimi azalır. Kan Ca düzeyinin düşmesi ile paratiroid salgısı artar.

Bu kompansasyon mekanizması ile rahitiste Ca emilmesinin bozulmasına karşın Ca kemik­lerden mobilize olduğu için kandaki Ca seviyesi normal düzeyini korur. Paratiroidlerin kompansasyon mekanizmasının bloke olması Ckan Ca düzeyinin geçici yükselmeleri sonucu veya baş­ka nedenlerle) durumunda rahitisli çocuklarda kan kalsiyum düzeyi 8 mg/dl akma kadar düşe­rek nöromüsküler eksitabilite artar ve tetani or­taya çıkar.

Rahitisli hastalarda tetani latent veya belir­gin olabilir.

Latent tetanide spontan klinik belirtiler gö­rülmez. Fakat nöromüsküler eksitabilitenin art­ması aşağıda tanımlanan uyarılarla ortaya ko­nabilir.

  1. Chvostek belirtisi: Fasiyal sinir trajesi üzerine, kulak yolunun önündeki bölgeye ufak darbelerle vurulduğunda göz, burun ve ağız ka­visi kaslarının bilateral kontraksiyonudur. Ancak bebek ağlıyorken belirlenemez. Bu belirti 2 ay­lıktan küçük bebeklerde ve 5 yaş üstünde­ki sağlıklı çocuklarda pozitif bulunabilir. D vita­mini eksikliğinin en fazla görüldüğü 3 ay – 3 yaş arasında Chvostek. belirtisinin kuvvetli pozitif oluşu tetani tanısında değer taşır.
  2. Peroneal belirti CLust belirtisi) : Fibula başının biraz altında peroneal sinirin üzerine ha­fif vurulması ile ortaya çıkarılır. Diz gevşek ve hafifçe fleksiyon durumunda iken ayağın dışa fleksiyonu ve abdüksiyonu pozitif olarak kabul edilir.
  3. Trousseau belirtisi: Bu karpal spazm olu­şuna dayanır. Üst kol sıkılarak (2 veya 3 dakika, el şişinceye kadar) ortaya çıkarılır. Tetani ol­duğu zaman el karpal spazm pozisyonu alır (ebe eli).
  4. Erb belirtisi: Kas kontraksiyonu meyda­na getirecek galvanik akımı ölçmekle tayin edi­lir. Tetanili hastada nöromüsküler irritabilitenin daha fazla olması nedeniyle elektrik akımı ile uyarılma eşiği daha düşüktür.
  5. Escherich belirtisi: Ağız kenarına vurul­duğu zaman balık ağzı gibi dudaklar öne doğru uzanır. Yenidoğan tetanisinde değerlidir.
  6. Weiss belirtisi: Orbitaların dış köşesine vurulduğunda göz kırpılmasıdır. Yenidoğanda önemlidir.
  7. Hoffa belirtisi: N. radialise vurulduğun­da kol dışa döner.

8.      N. ulnaris belirtisi: Dirsek hizasında Nulnaris üzerine vurulduğunda 3. parmak bükü­lür.

Manifest tetani spontan kas seyirmeleri, çe­kilmeler, laringospazm, karpopedal spazm ve konvülziyonlarla kendini gösterir.

Karpopedal spazm, tetaninin en karakteris­tik lokal belirtisidir. Baş parmak abdüksiyon, bilekler fleksiyon durumunda, parmaklar meta-karpofalangeal eklemde fleksiyon ve diğer fa-lanks eklemlerinde ekstansiyon halindedir. Ayak­lar ekinus^ veya ekinovarus durumu almıştır. Ayak parmakları fleksiyon durumundadır. Taban konkavitesi artmıştır. Şuur kaybı yoktur. Spazm devamlı veya intermitanttır.

Laringospazm, daha genel bir belirtidir. İns-pirasyonda solunumun sesli olması Cstridor) şek­linde bir tablodur. Larinkste kasların spazmı glottis spazmına neden olur. Kasılma hafif ol­duğunda, yalnızca inspiratuar stridor vardır. Ağır spazmlarda solunum yolu kapanabilir. Ço­cuk başını arkaya atmıştır, tiraj vardır, yüzü mor, soluk, gözler fırlamış ve hava açlığı ile mü­cadele halindedir. 15-20 saniye sürer ve geçer. Daha uzun sürenlerde şuur kaybı, konvülziyon ve nadiren ölüm olabilir. En çok 6-12 ay ara­sında rahitisli çocuklarda rastlanır. Bronş kasla­rının spazmı nedeniyle gelişen solunum güçlüğü (bronkotetani) iyi tanımlanmış bir klinik tablo değildir.

Konvülziyonlar, şuur kaybı ile birlikte olan istemsiz hareketlerdir. Tetanik konvülziyon da­ha çok ilk 6 ayda görülür.

Rahitis dışında alkaloz, hipoparatiroidi gibi nedenlerle de tetani oluşabileceği unutulmama­lıdır.

TEDAVİ

Ekzojen eksikliğin tedavisinde D vita­mininin 300.000 veya 600.000 İÜ lik oral prepa-ratları kullanılır. Bir doz, gerekirse iki haftalık aralarla birkaç doz uygulanır. Emilim bozuklu­ğu olan hastalarda suda eriyen D vitamini prepa-ratları kullanılmalı ya da tedavi İM olarak uy­gulanmalıdır. Günde 5.000-10.000 İÜ D vitamini verilmesiyle yapılan 6-8 hafta süreli tedavi bu­gün terkedilmiştir. Tedavi sırasında serum kal­siyum, fosfat ve alkalen fosfataz düzeyleri kon­trol edilmelidir. Tam iyileşme, serum alkalen fos­fataz düzeyinin normal düzeye inmesiyle ken­disini belli eder.

Rahitisin her tipinde aktif D vitamini (1.25 (OH) 2 D3) en etkin ilaçtır. 1.25 (OH)2 D3 bugün preparat olarak mevcuttur (Rocaltrol), Ancak ticarete yeni sunulmuş olması, her yerde henüz bulunmaması ve pahalı oluşu nedeniyle bugün için kullanımı sınırlıdır. Çok etkin olan bü pre-paratlar, klinik yanıta göre 0.25-2 ^g/gün arası dozlarda uygulanır.

D vitamini metabolizması bozukluğu ile ilgi­li rahitis tiplerinde ve renal tübüler bozukluklar, da daha yüksek dozlarda ve sürekli D vitamini tedavisi gerekir.

Renal tübüler bozukluklarda görülen rahiti-sin tedavisinde günde 25.000-100.000 İÜ D vita­mini ya da uygun dozda 1.25 (OH)2 D3 tedavisi gerekir. Bu hastalarda serum fosfat düzeyini 4 mg/dl üzerine yükseltmek gerekir. Bunun için D vitaminine ek olarak 1.5-2 g/gün fosfat verilir. Renal tübüler asidozda ayrıca uygun dozlarda bikarbonat, Fanconi sendromunda ise hem bikar­bonat, hem de potasyum gerekli olabilir.

Tetani tedavisi: Belirgin tetani belirtileri gösteren rahitisli çocuklar acil tedavi gerekti­rir. Kalsiyum glukonatm % 10 luk solüsyonundan 1-2 ml/kg (maks. 10 mi) İV olarak yavaş yavaş ve kalp sesleri dinlenerek. (Ca düzeyinin sağ atriumda ani yükselmesi, sinüse etki ile blok nedeni olabilir) verilir. Bu tedavi ile semptomlar dramatik bir şekilde geriler. 4-8 saatlik aralarla İV injeksiyonu tekrarlamak gerekebilir. Kan Ca düzeyi normalleşip semptomlar geriledikten son­ra kalsiyum laktat 5 g/kg/gün hesabıyla en az bir hafta oral yolla verilmelidir. Latent tetani vakalarında oral kalsiyum tedavisi yeterlidir. Kalsiyum klorür, gastrik irritasyon ve hiperklo-remik asidoza yol açtığından bugün kullanılma­maktadır.

Tetani komplikasyonu gösteren rahitiste kal­siyum tedavisinin yanısıra D vitamini ile yukarı­da belirtildiği şekilde tedaviye başlanır.

KORUNMA

3-4 haftalıktan başlayarak ve en az 2 yaşı­na kadar sürdürülmek üzere günde 400 İÜ D vitamini verilmesi üe sağlıklı ve miadında doğmuş bebekler rahitisten korunur. Preterm bebekler­de daha yüksek miktarlar (800-1000 İÜ/gün) ge­rekebilir. Endüstriel ve yeterli miktar D vita­mini içeren sütlerle beslenenlerde ilave D vita­mininin rutin olarak verilmesine gerek yoktur. Emilim bozukluğu olan hastalarda vitaminin su­da eriyen preparatlarmm verilmesi veya İM uy­gulama gerekir.

Çocuklarda Kulak Enfeksiyonları ve Bitkisel Tedavisi

Önemli sayıdaki çalışmalar kulak enfeksiyonları nedeni ile antibiyotikler, cerrahi müdahale ve farmasötik dekonjestanlar ile tedavi edilen çocukların, çocukluk çağları boyunca çok daha fazla sayıda kulak enfeksiyonlarına maruz kaldıklarını göstermiştir ve cerrahi müdahale durumlarında diğer çocuklara göre daha fazla duyma kaybına uğramaktadırlar. Pek çok çalışma hiçbir müdahale görmeyen çocukların, hatta çok ciddi kulak enfeksiyonlarında bile, tıbbi müdahale gören çocuklara göre çok daha iyi durumda kalmayı başarırlar.

Kulak Enfeksiyonlarını Önleme

Burada çocukların sağlığını korumak ve kulak enfeksiyonlarını en aza indirmek için akılda tutulması gereken pek çok şey vardır:
• Biberonla beslenen bebek ve küçük çocuklarda kulak enfeksiyonları meme emenlerden çok daha fazladır.
• Biberonla beslenirken sırt üstü yatırılan bebek ve çocuklarda kulak enfeksiyonu gelişme riski çok daha yüksektir (süt bazen kulak kanalına kaçar). Onla kucağınızda başlarını vücutlarından yukarıda tutmak veya; eğer oturabiliyorlarsa, oturtarak içirmek en iyisidir.
• Diyetlerindeki süt ürünleri kulak enfeksiyonları yaygınlığında önemli bir rol oynamaktadır.
• Çocuklar bağışıklık sistemleri yapılanırken erken yaşam dönemlerinde pek çok ufak hastalığa maruz kalırlar. Pek çok durumda, bağışıklık sistemi kendini ayarlar ve hastalık geçer. Bu işlemin bir parçası olarak, gündüz bakımevlerinde bulunan çocuklar, evde kalan çocuklara göre çok daha fazla enfeksiyona maruz kalırlar.
• Pek çok vakada, diyet ve bitkisel bakım çocukluk çağı kulak enfeksiyonlarının tedavisini sağlar.
• Doğumdan hemen sonra emzirme, normal doğum, sık tensel temas ve bebeğin vücudunu anne vücudu bakterileri ile doldurma çocuk için güçlü bir bağışıklık sistemi yaratacak ve çocukluk çağı kulak hastalıklarını azaltacaktır.
• Annesini emen bebekler için, eğer solunum anne üst yolları enfeksiyonlarını tedavi etmek için bitkisel ilaçlar alıyorsa, bunlar süt ile salgılanacaklar ve beyin sistemine geçeceklerdir.Çok küçükler için, bebek ve küçük çocukların pek çoğu onlara düşkün oldukları için gliseratlar veya tıbbi ballar çok yararlıdır.

kulak enfeksiyonlarıÇocukluk Çağı Kulak Enfeksiyonlarının Tedavisi

Çocukluk çağı kulak enfeksiyonlarının pek çoğu bitkisel kulak yağı kullanılarak; bütün süt ürünleri kesilerek; bitkisel çaylar içerek; hastalık süresince bağışıklık çorbası içilerek; uygun bitkisel tentürler, ballar veya gliseratlar kullanarak; ve bitkisel buharlar kullanılarak tedavi edilebilir.

Çocuklar antibiyotiğe dirençli Haemophilus influenzae, Staphyiococcus aureus, Streptococcus pneumoniae ve Branhamella catarrhalis soylarının kulak enfeksiyonlarına karşı çok duyarlıdırlar. Yukarıdaki tedavi planı bu tür hastalıkların tedavisinde çok etkili bulunmuştur.

Kulak Enfeksiyonu İçin Yağ

*5 diş sarımsak,
*120 ml zeytin yağı,
*20 damla okaliptüs esansı yağı,
*15 damla greypfrut çekirdeği çözeltisi.

Hazırlanışı:
1. Sarımsağı ince ince doğrayın, zeytin yağı ile küçük bir kızartma kabına koyun ve bir gece ocağınızın en düşük ateşinde kızartın.
2. Bir bez ile yağı süzün ve iyice sıkın.
3. Sarımsak yağına okaliptüs esansı yağı ve greypfrut çekirdeği çözeltisini ilave edin ve iyice karıştırın.
4. Saklamak için kehribar rengi bir şişeye koyun.

Kullanım: Cam göz damlalığını sıcak suyun altında bir dakika tutun, iyice kurulayın ve şişeden yağı emin.Saatte bir veya gerekli sıklıkta her iki kulağa 2’şer damla damlatın.

Kulak Enfeksiyonu Tentür Karışımı

*30 ml zencefil tentürü,
*30 ml ekinaka tentürü,
*30 ml kırmızı kök tentürü,
*30 ml meyan tentürü.
-Tentürleri bir şişede karıştırın ve iyice çalkalayın.

Brigitte Mars’ın Kulak Enfeksiyonları İçin Bitkisel Çayı

*25 gr Mormon çayı (Ephedra nevadensis),
*25 gr kuşburnu,
*25 gr mürver çiçeği (Sambucus türleri),
*25 gr meyan kökü,
*25 gr nane yaprağı.

Hazırlanışı:
1 lt suda bütün bitkileri kabaca ezin. Kaynamak üzere olan suyu bitkilerin üzerine dökün ve içilecek sıcaklıkta soğuyana kadar demleyin. İçilecek sıcaklıktayken tüketin. Eğer istenirse bal ile tatlandırın.

Kullanım: İstenildiği kadar tüketilebilir. Mormon çayı kanamayı azaltır, kuşburnu hafif büzücü, iltihap giderici ve C vitamini açısından zengindir, mürver çiçeği hafif yatıştırıcıdır ve ateşi düşürür, meyan kökü iltihap giderici, tatlıdır ve virüs öldürücü ve de antibakteriyeldir ve nane ateşi düşürmeye, kanlanmayı azaltmaya yardımcı ve sakinleştiricidir. Ateşi düşürmeye yardımcı olmak için kedi nanesi ilave edilebilir.

ÇOCUKLAR İÇİN UYGUN DOZLARI BELİRLEME

Çocuklar erişkinlerden çok daha küçüktürler ve genellikle bitkilere çok daha hassastırlar. Çocuklar için bitkisel ilaçlar hazırlarken aşağıdaki genel yaklaşımlardan birini kullanarak doz ayarlaması yapılmalıdır:

*Covvling Kuralı: Çocuğun bir sonraki yaş günündeki yaşı 24’e bölünür. 8 yaşına yaklaşan bir çocuk için, doz 8/24 olmalıdır, veya erişkin dozunun 1/3’ü.
*Young Kuralı: Çocuğun yaşı (12 + çocuğun yaşı)’na bölünür. 3 yaş için, 3, (12 + 3)’e, veya 15’e bölünür, erişkin dozunun 1/5’i.

Bitkisel Gliseratlar Ve Ballar Hazırlama

Harika tatları nedeni ile gliseratlar ve ballar çocuklar için mükemmeldir.İlave olarak, bal bir bitki ortamı oluşturucusu olarak güçlü etkilerini bitkiye katar. Gliserit hazırlarken sadece bitki bazlı gliserin veya doğal yaban çiçeği balı kullanın.

Kuru Bitki Kullanma: 1 kısım bitkiye 5 kısım sıvı, sıvının % 10’unu % 95’lik alkol, % 60’ını gliserin veya bal, % 30’unu su meydana getirir. Eğer 140 gr iyi toz haline getirilmiş ekinaka kökü veya altınmühürünüz varsa, 740 ml sıvıya ihtiyacınız olacaktır, bunun 75 ml % 95’lik alkol, 445 ml’si gliserin veya bal, 220 ml’si su olacaktır. Bütün sıvıları iyice karıştırın, toz bitkiyi ilave edin ve kapaklı bir konserve kavanozunda 2 hafta bekletin, her gün çalkalayın. Süzdürün ve mümkün olan en fazla sıvıyı almak için bitkiyi bir bezle sıkın. Gliserat veya balı kehribar renkli bir şişede güneşten uzak bir yerde saklayın.

Taze Bitki Kullanma: 1 kısım bitkiye 2 kısım sıvı kullanın: % 15’i % 95Tık alkol ve % 85’i gliserin veya bal.Böylece 150 gr bitkiniz varsa, 300 ml sıvı kullanmanız gerekir. Bunun 45 ml’si % 95Tık alkol ve 255 ml’si gliserin veya bal olacaktır.

Dozaj: Genellikle, gliseratlar ve ballar tentürler kadar güçlü değildir ve tentürlerin bir misli daha fazla dozlarda verilmeleri gerekir. Eğer normalde 15 damla vermeniz gerekiyorsa, 22 damla verebilirsiniz.

Ateş ve İshali Hafifletme

Çocuklar korkutucu E. coli 0157-.H7 ve antibiyotiğe dirençli Shigella dysenteriae soylarının neden olduğu ishallere duyarlıdırlar. Bu bakterilerle ciddi olarak hastalandıklarında yüksek ateşte gelişebilir.

Ciddi ateşleri düşürmek için en iyi bitki mercan köküdür (Corallorhiza maculata), çay veya tentür olarak kullanılır.1 çay kaşığı kök 250 ml suda 30 dakika demlenir ve içilir, veya 27 kg ağırlığındaki bir çocuğa 30 damla kadar tentür verilir. 30 ml kedi nanesi ilavesi ile ateş düşürmekte son derece etkilidir. Son olarak, ıslak bezlerle çocuğu ovmak son derece etkili olur.İshal için bir çay ve tentür karışımı genellikle etkili olur.

Rosemary Gfadstar’ın İshal İçin Çayı

*3 kısım böğürtlen kökü,
*2 kısım kara ağaç kabuğu.

Hazırlanışı:
1. Bitkileri bir araya karıştırın.
2. Bitki karışımından 1 çay kaşığını 1 bardak suda 20 dakika ağır ateşte kaynatın.
3. Süzün ve soğutun.

İshal İçin Tentür Karışımı

*30 ml altmmühür kökü tentürü,
*30 ml akasya tentürü,
*30 ml kriptolepsis tentürü,
*10 ml greypfrut çekirdeği çözeltisi.

Tentürleri karıştırın ve iyice çalkalayın.

Kullanım: Belirtiler kaybolana kadar, her 68 kg’lık vücut ağırlığı başına, her 1 ila 2 saatte bir, su veya meyve suyu içinde verin. Eğer belirtiler 48 saatten daha uzun sürede kaybolmuyor ise, bir doktora başvurun. Kötü E. coli 0157-.H7 bakterisi, özellikle çocuklar için tehlikelidir.