Plazmada şeker düzeyinin normalden düşük bulunmasına hipoglisemi denir. Bunun kesin bir alt veya üst sınırı yoktur. Genellikle açlık plazma şekerinin % 50 mg in altında, bol karbohdiratlı bir yemekten sonraki 4 saat içinde tokluk plazma şekerinin % 40 mg dan düşük bulunması hipoglisemi için kriter olarak kabul edilmektedir. Eritrositlerin stromaları da glükoz içerdikleri için total kandaki şeker miktarı plazmadakine bakarak % 15 kadar yüksektir.
Nedenleri: Açlık hipoglisemileri için insülinomalar, endokrin hastalıklar, karaciğer yetmezliği, böbrek yetmezliği, malnütrisyon ve uzun süren açlıklar;tokluk hipoglisemileri için postgastrektomi sendromu, nörovejetatif bozukluklar, insülin, alkol, bazı herediter metabolizma hastalıkları sayılabilir.
Klinik tablo: Terleme, çarpıntı, tremor, açlık hissi gibi edrenerjik belirtilerle, başağrısı, konfüzyon, uyuklama, konvülziyon, koma gibi beynin glükoz gereksiniminin sağlanamamasına bağlı belirtiler dikkati çeker. Tokluk hipoglisemilerine sıkça rastlanır. İdiopatik veya fonksiyonel reaktif hipoglisemi denen bu durumdaki hastalar yemeklerden 2-3 saat sonra adrenerjik belirtilerle hastalanırlar. Bu durum daha ziyade fazla miktarda karbonhidratlı besin alındıktan sonra ortaya çıkar. Çarpıntı, aşırı terleme ve acıkma hissi ile uykudan uyandıklarını ifade eden kişilerde de bu olasılığı düşünmek gerekir.
Tedavi
Diyet: Şişmanlarda zayıflama kürü uygulanır. Karbonhidratlar kısıtlanır. Mide rezeksiyonu geçirenlerdeki geç dumping sendromunda sık ve az yemek yenmesi öğütlenir. Kan şekerini kolay yükseltici şerbetli, şuruplu (hoşaf, komposto, marmelat, reçel v.s. gibi) tatlılar verilmez. Posalı yiyecekler (sebzeler, meyvalar) bol verilir.
Sedatifler (Diazem, Lidanil, Moditen, Librax, İnsidon ve benzerleri): Vejetatif sinir sistemini regüle edici trankilizan ve sedatif ilâçlar verilir. Ayrıca hafif etkili antikolinerjik ilâçlar (Buskas kompoze, Tranko-Buskas, Epidosin, Buscopan, Piptal v.s.) eklenir.
Egzersizler: Hastanın yaşam tarzına ve becerisine uygun sportif hareketler tavsiye edilir.
HİPOGLİSEMİ KOMASI
İnsülin kullanan her diyabetikte, doz yüksekliğine, kullanılan insülinin türüne, insülin enjeksiyonundan sonra ağır fizik eforlara bağlı olarak bir hipoglisemi koması ortaya çıkabilir. Daha çok astenik tiplerde ve vejetatif sistem bakımından labil olan kimselerde görülüyor. Protamin-Zinc-Insulin enjeksiyonlarından sonra oldukça sık ortaya çıktığı bildirilmiştir. Hipoglisemi komasının tanısı kolaydır: Terleme, aşırı acıkma hali, kramplar, titremelerle başlar; muayenede yüzün kızarmış olduğu, reflekslerin şiddetlendiği,
Babinski refleksinin pozitif olduğu, derin Kusmaull solunumunun ve eksidozun bulunmadığı dikkati çeker.
Oral antidiabetik ilâçlardan ileri gelen hipoglisemi şokları daha seyrektir. Depo etkili olanlarda hipoglisemi koması oranı daha yüksektir. Yanlışlıkla veya süisit kastıyla oral antidiabetik alanlarda da ayni tablo ile karşılaşılabilmektedir.
İnsülin veya oral antidiabetik kullanan her şeker hastasının yanında birkaç tane kesme şeker taşıması ve yukardaki hipoglisemi belirtileri hakkında bilgi sahibi bulunması ve aşırı acıkma, titreme ve terleme başlayınca derhal 2-3 adet kesme şekeri ağzına atması gerekir.
Hipoglisemi koması teşhisi konmuş bir hastaya % 20 veya % 30 luk serum glükozeden 20-40 mi i.v. zerkedilir. Hasta derhal ayılır ve eğer konuşmaktayken komaya girmiş bulunuyorsa ayılır ayılmaz cümlesini bıraktığı yerden tamamlar ve bana ne oldu? diye sorar. Bolus zerkini takiben % 10 luk glükoz enfüzyonu veya ağızdan meyva suyu ile kan şekeri % 100 mg dolayında tutulmaya çalışılır. Kullanılmakta olan insülin veya oral antidiabetik dozu yeniden gözden geçirilir