SABUNOTU KÖKÜ

Saponaria officinalis L. (Caryophyllaceae) türünin kurutulmuş kökleridir. Bu tür 30-70 cm yükseklikte, çok yıllık, otsu ve pembe çiçekli bir bitki-iir. Karadeniz bölgesi ormanlarında yetişir.

Kökler saponinler (% 5 civarında) taşımaktadır. Terletici, safra ve idrar söktürücü etkileri vardır. Dekoksiyon (% 6) günde iki bardak içilir.

Aynı maksat için 5. vaccaria L. (Syn: Vaccaria pyramidata Medik.) (İnek sabunotu) türü de kullanılabilir. Anadoluda yaygın bir bitkidir.

(La. Crocus, Stigmata Croci, Al. Safran, Fr. Safran, İn. Saffron)

Crocus saîivus L. (İridaceae) türünün kurutulmuş stigmasıdır. Bu tür 20-30 cm boyunda, sonbaharda yapraklar ile birlikte mor renkli çiçekler veren, soğanlı bir kültür bitkisidir. Melez kökenli olduğundan tohum vermez. Yumruları ile üretilir. Halen Türkiyede (Safranbolu) az miktarda yetiştirilmektedir (Resim : 21 ve 22).. _. .

Dış görünüş: Kırmızımtırak turuncu renkli, kolaylıkla kırılabilen, bir uçları biraz daha geniş iplikçikler halindedir. Tam olanlar uçta üç parçalıdır. Acımsı lezzetli, kuvvetli ve özel kokuludur. .v_.. ^_ ___, :,…;;„_, ,..-■„ .,,p.,^,^^

Bileşim: Uçucu ve sabit yağ, acı madde (pikrok-rosin) ve kırmızı renkli boyar maddeler (krosîn) taşımaktadır.

Etki ve kullanılış: Sinir sistemi uyarıcısı, iştah açıcı, adet söktürücü, koku ve renk verici olarak kullanılmaktadır. Çok eskiden beri (Dioscorides’de kayıtlıdır) tedavi edici, boyar madde ve koku verici olarak kullanılmaktadır. Değerli bir baharattır. Zerde’nin terkibine girer.

Adet söktürmek için, genellikle pelin ve papatya tozu ile, karıştırılır ve bu karışımdan hazırlanan

güllaçlardan günde 2-6 tane alınır. Aşağıdaki oranlarda bir karışım uygundur.

Safran, t 0.25 gr

Bu miktarlar bir güllaç içindir.

Kullanılış şekli: Toz halinde.

Diğer isimler: Zağferan (Arapçadan).

Yetiştirme: Safran Hititler döneminden beri Anadoluda bilinen (1) (hititçe ismi: A-zupiru) ve ilâç olarak kullanılan bir drogdur. Grekler döneminde de Batı Anadoluda (İzmir bölgesi) elde edilen ve ticareti yapılan bir maldır. Theophraste bu drogu “drogların kraliçesi” olarak isimlendirmiştir. Safran Osmanlılar döneminde de önemini korumuştur. 1858 yılında, yalnız İngiltere’ye 9.705 kgr safran satılmış olması (2) bu drogun XIX. yüzyıl ortalarındaki önemini gösterir. XX. yüzyılın başlarında, işgücü yetersizliği ve ekonomik güçlükler nedeniyle, Anadoluda safran ekimi ve eldesi çok gerilemiştir. 1913 yılında yalnız Safranbolu ve Ur-fa illerinde ekim yapılıyordu. Elde edilen safran miktarı ise 500 kgr civarındadır (3). Bu miktar memleketin gereksinmesini karşılamadığı için 1923 yıllarından itibaren Avrupa ülkelerinden (bûV hassa Fransa’dan) safran dışalımına başlanmıştır. Halen de ihtiyaç dışalım ile karşılanmakadır.

Bugün safran ekimi Safranbolu ilinin yalnız iki köyünde (Akveren ve Davutobası) yapılmakta ve az miktarda safran elde edilmektedir. Elde edilen safran da balmumu ile tağşiş edildiği için, bu safran düşük kalitelidir (4).

Safran elde etmek için bitki yumrular île üretilir. Yumrular Ağustos sonu ile Eylül başlarında tarlaya (safranlık) dikilir ve Ekim başında çiçekler meyda-

I -Ertem, H.: Boğazköy metinlerine göre Hititler devri Anadolu’sunuailprası 81, Ankara (1974).

2-Collas. B.C.;LaTurquieen 1861, S76 Paris (1861).

3 -Çelebioğlu, H.S.: Safran – Farmakolog 10 (1,2,3): 14 (1940).

4-Baytop, T: Farmakagnozi ders kitabı 2: 59, İstanbul (1974).

na gelir. Çiçekler sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa toplanır ve stigmalar, stilusun üç parçaya ayrıldığı noktanın hemen altından, elle kopartılarak çiçekten ayrılır. Ayrılan stigmalar, ince bir tabaka halinde, bir elek üzerine konur ve hafif kömür ateşi üzerinde kurutulur.

Bir safranlıktan ancak 3 yıl yüksek verim alınabilir. Bir hektarlık bir safranhktan birinci yıl 15 kgr, ikinci yıl 30 kgr, üçüncü yıl ise 20 kgr kuru safran elde edilebilir. 100.000 ile 140.000 çiçek bir kilo kuru safran vermektedir.

L> Anadolunun iklimi safran elde etmek için uygundur. Piyasanın isteği ve satış fiyatı daimi olarak artmaktadır. Bu nedenle memleketimizde safran üretimi, işçilik ücreti düşük yerler ve kalabalık aileler için, bir yan kazanç ürünü olarak çok yararlıdır.

Romalılar döneminde en iyi safran Cehennem mağarası (Silifke) dibindeki çalılıklarda yetiştirilen bitkilerden elde edilir idi (1). Cehennem mağarası civarında halen de safran elde edilip edilmediğini saptamak amacıyla 3-4 Mayıs 1995 tarihinde bölgeye yaptığımız gezideki gözlemlerimize göre yörede safran elde edilmediği gibi yerli halkı (Yörükler) ünlü safran tatlısı zerde’yi tanımamaktadır (2).

Ticaret: Eskiden Anadoluda safran ticaretinin büyük bir önemi vardı. Bu nedenle bazı şehirlerde Zağferan hanı (Ankara), Büyük Safran hanı ve Küçük Safran hanı (İstanbul, Kapahçarşı, Örücüler kapısı, Yağlıkçılar sokağının iki yanında) gibi safran ismi taşıyan hanlara rastlanmaktadır (3, 4).

Mardin’in doğusunda bulunan. Süryanilere ait, Deyruzzaferan (Zat’eran manastırı) manastırının ismini binanın yapılışı sırasında harcına safran katılmasından aldığı söylenmektedir. İnanışa göre, Manastırın yapılışı sırasında bu yere gelen bir kervan sahibi, manastırdaki din adamlarının etkisinde kalarak, bu manastırda yaşamaya karar verir. Bu nedenle kervanın yükünü meydana getiren safranı, yapılmakta olan sıvanın harcına katar. Babasına da Süryani dinine geçtiğini ve kendisini Zaferan ma-

nastırında bulabileceği haberini yollar.

XIV. yüzyılın başlarında Anadolunun bazı bölgelerinde çok miktarda safran elde edilirdi. İbn Ba-tûta seyahatnamesinde Göynük bölgesi için şöyle denmektedir: “Burada ne bağ ne de bahçe vardır. Safran’dan başka bir şey de yetiştirilmez. Kadın bizi safran almaya gelen tüccarlardan zannederek bunlardan epeyce bir miktar getirdi” (5).

XVII. yüzyılın başlarında İstanbul piyasasında “Viranşehir safranı” ve “Diğer safran” olmak üzere iki tip safran bulunuyordu. Viranşehir safranı, diğer safrandan da kıymetli idi. 1600 yılında Viranşehir safranının dirhemine 3 akçe, diğer safranın dirhemine ise 2 akçe fiyat konulmuştur (6, 7).

Halen safran İspanya, Yunanistan, İran ve Hin-distanda elde edilmektedir. Türkiye ihtiyacını İspanya ve İrandan karşılamaktadır. İspanyadan gelen safran ucuz olmakla beraber düşük kalitelidir. İran kökenli safranlar çok iyi kaliteli olmakla beraber fiyatları da yüksektir.

Bazı İranlı üreticiler stilusu dip kısmından keserek toplamakta ve bunları 5 gr’lık demetler halinde ticarete çıkartmaktadırlar. Bir çiçek görünüşünde olan bu tip safran İstanbul’da normal safranın iki misli bir fiyat ile satılmaktadır.

Türkiyenin yıllık yaklaşık ihtiyacı 1000 kgr civarında olup bu gereksinmenin hemen tamamını dış ülkelerden karşılamaktadır. Safranbolu bölgesinde elde edilen ürün ancak yöresel olarak kullanılmakta ve İstanbul piyasasında bulunmamaktadır.

Katıştırma: Çok değerli bir drog (1984 yılında İstanbul piyasasında 1 gr safran 150 liraya satılma-kadır) olması nedeniyle eskiden beri geniş bir şekilde katıştırılmaktadır.

Ağırlığını arttırmak için, mum, yağ, şurup ve bal gibi maddeler emdirilmektedir (8, 9).

Bazen safran yerine, rengi az çok safrana benzeyen, Aspir bitkisi (Carthamus tinctorius L.)’nin çiçekleri satılmaktadır.

İ -Stnıbon: Geognıphika (Coğrafya), çeviren: A. Pckman, XIV: 52, İstanbul (1981)

2  -Bay top. T: Türkiye’de safran (yayınlanmamıştır), İstanbul (1998).

3  -Onşan, H.: Ankara’nın eski esnafını açıklayan bir vesika-Türk Etnografya Derg. (2): 56 (1957).

4  -Gülersoy, Ç.: Kapalıçarşının romanı, ekli plan, İstanbul (1979).

5 -Muhammed El-Tanci: İbn Baîûtu seyahatnamesi (Sadeleştiren: M. Çevik), 1:215, İstanbul (1983).

6  -Kiitiikoğlu, M.S.: 1009 (1600) tarihli Narh Deflerine göre İstanbul’da çeşitli eşya ve hizmet fiyatları – Tarih Enstitüsü

Dergisi (9): 1 (1978).

7-Yücel, Y.: 1640 larihli es’âr defteri, 8, ankara (1982)

S -Çelebioğlu. S.: aynı yayın.

9-Bavton. T.: Sur une nouvellc falsification du safran-Pharm. Açta Helv. 25: 337 (1950).

Bu katıştırmalar mikroskopik ve kimyasal araştırmalar ile kolayca meydana çıkart ılab il ir (1).

Bkz. Aspir çiçeği.