Kısırlaştırma

Her ikisinin de bazen geri dö­nüşü olabilir, ancak üreme yetisini başarıyla geri getirmek, çok nadir görülen bir durumdur. Bu neden­le, eğer kısırlaştırma yöntemini düşünüyorsanız, kalıcı olduğunu kabul etmelisiniz.

Tüp bağlatma: Tüp bağlatmada, fallop tüpler, yumurtalıktan salınmış olan bir yumurtanın fallop tüp yoluyla rahime ulaşmasını engellemek için, ya kesilir ya da kelepçelenir. Tüp bağlatma operas­yonu, genellikle genel anestezi altında yapılır.

Operasyon için, karın bölgesi­nin ve pelvisin içini görüntülemek amacıyla, bir tür endoskop  olan bir laparoskop kul­lanılır. Prosedürün en yaygın uy­gulanan türünde, göbek altından iki ufak delik açılır ve laparoskop, doktorun fallop tüpleri görebilme­si için, deliklerden birinden içeri doğru yerleştirilir. Fallop tüpleri kesmek veya kelepçelemek için de, cerrahi bir araçla ikinci delik­ten içeri girilir. Operasyon bitimin­de delikler, dikilerek kapatılır.

Tüp bağlatma, aynı zamanda, laparoskop olmadan da, daha bü­yük bir delik açılarak yapılabilir; bu yöntem genellikle, daha önce bu bölgeden operasyon geçirmiş kadınlara uygulanır. Operasyondan sonra çoğu kadın, karın bölgesinde birkaç gün rahatsızlık hisseder. Operasyon, hamileliğe karşı doğ­rudan koruma sağlar; başka bir doğum kontrol yöntemine gerek yoktur.

Vasektomi: Vasektomide, ilişki esnasında boşaltılan spermin semene girişini engellemek için, testislerden penise sperm taşıyan  sperm kanalı kesilir. Vasektomi, bir doktorun muayenehanesinde yaklaşık 20 dakikalık bir sürede yapılabilir; tüp  bağlatmadan daha basit ve daha güvenlidir ve yalnızca lokal anes­tezi gerektirir. Doktor, önce testis torbasını  elle muayene ederek sperm kanalının yerini tespit eder. Bölge uyuşturulur ve ve ufak bir yarık  açılır. Sperm kanalı yarıktan dışarı­ya çıkarılarak kesilir ve kesik uçlar ya bağlanır ya da ısı uygulanarak kapatılır. Aynı işlem, diğer sperm kanalına da uygulanır ve ope­rasyon bitiminde, yarık dikilerek kapatılır. Diğer bir tür vasektomi, ciltte yarık açmak yerine, ufak bir delikten içeri girilerek uygulanır.

Semeninizin içinde sperm kalmadığından emin olmak için, semen tamamen spermden arındırılana kadar 8 hafta boyunca iki test uygulanır. Bu süreçte, başka bir korunma yöntemi kullanmanız gerekir. Vasektomi, erkeğin, erekte olma, orgazma ulaşma veya boşal­ma yetilerini etkilemez.

ENJEKSİYONLAR

Yapıldığı yer: Kol veya uyluğun dış kısmmın derisi, damar ve si­nirden oldukça yoksun olduğu için deri altı enjektıonlan için tercihan kullanılırlar.

Teknik: Enjektion yapılacak yer tentürtiyot, alkol iyode veya her» hangi bîr antiseptik solüsyonla temizlenir. Ampuldeki ilaç enjektöre çekilir, havası boşaltılır… Enjekte edilen ilaç yağlı ise kaim çaplı iğne kullanılmalıdır. Enjektıon yapılacak deri sol elin baş ve işaret parmak­ları ile resimde görüldüğü gibi tutulur. Sağ eldeki enjektörün iğnesi soİ elle tutulmuş olan deri kabartısının alt kısmından batırılır ve 1-2 cm deri altında ilerletilir.
Piston geri çekilmek suretiyle herhangi bir damara girilip giril­mediği kontrol edilir, ve sonra yavaş yavaş piston itilmek suretiyle en­jektördeki ilaç deri altına zerk edilir, ilaç bitince enjektör süratle çeki­lir. Pikür yerine tekrar tentürdiyot sürülür.
Komplikasyon: Deri altı enjektıonlannm hiçbir komplikasyonu yoktur. Nadiren çok hassas şahıslarda senkop görülebilir. Enjektıon-ların hemen daima oturarak yapılması tercih edilmelidir.

enjeksiyonlar

Deri içi enjeksionu:
Yapıldığı yer: Derinin hemen her yerine yapılabilirsede tatbik sa­hası oldukça dardır.
Teknik: Bu iş için özel suretle hazırlanmış kısa iğneler kullanılır. Hazırlık bir evvelki gibi yapılır. İğne cilde adeta paralel bir vaziyette batırılır. İlaç zerk edildiği zaman deride küçük bir kabartı meydana gelir.
Komplikasyon: yoktur.
Kas içi enjeksion:
Yapıldığı yer: Kas içi enjektıon için en münasip yer gluteus kası­dır. Enjektıon yapılacak yer resimde görüldüğü gibi gluteusun 1/4 üst dış bölgesidir.
Teknik: Gluteusun 1/4 dış üst bölgesinde enjektıon yapılacak yere tentürdiyot veya benzeri antiseptik bir solüsyon sürülerek temizlik yapılır. Sol elin baş ve işaret parmakları ile deri gerginleştirilir. İlacı çekilmiş ve ucunda asgari 5-6 cm uzunlukta iğnesi bulunan enjektör, gergin deri kısmına dikine ve mümkünse bir hamlede süratle batırılır.
ve ilerletilir. İğne yeterince gluteusta ilerletilince piston geri çekilmek suretiyle damara girip girilmediği kontrol edilir. Böyle bir komplikas-yon yok ise ilaç yavaş yavaş zerk edilir. Enjektördeki ilaç bitince, en­jektör iğnesi ile birlikte süratle geri çekilir. Pikür yerine tekrar tendür-tiyot veya benzeri sürülür.
Komplikasyon:
1 — Siyatik sinirin zedelenmesi: Yukarıda tarif edilen yere zerk yapıldığı takdirde böyle bir komplikasyon söz konusu olamaz.
2 — Damar içine ilaç zerki ve buna bağlı olaylar: İlacı zerk etme­den önce yapılan aspırasyon bu komplikasyonu önler.
3 — İlacın deri altına kaçması: Bazı ilaçlar deri altında nekrotik olaylara sebebiyet verirler. Böyle bir komplikasyonla karşılaşmamak için enjektör içinde çok küçük bir hava kabarcığı bulundurmak gere­kir. Hava kabarcığı enjektıonun sonunda iğne içindeki bütün solüsyo­nun atılmasını sağlayacaktır.
4 — Senkop: Enjektıonun hasta oturur veya yatarken yapılması halinde genellikle böyle bir komplikasyonla karşılaşılmaz.
Damar içi enjeksion:
Yapıldığı yer: Genellikle yüzeyel venler ve münhasıran dirseğin ön kısmındaki venler, el sırtındaki venler ve ayak sırtındaki venlerdir.
Teknik: Kol dirsek üstünden lastik bir bant veya tansion aletinin manşonu ile sıkılır. Hastaya bu esnada elini açıp kapaması tavsiye edi­lir. Cilt dezenfekte edilir. Bu hareketi takiben damarların tebarüz et­tiği müşahade edilir. Çok fazla beliren ve şiş olan venleri enjektion için tercih etmemiz gerekir. Bunlar iğnenin ucundan kolayca kaçarlar. En­jektör ilaçla doldurulur havası boşaltılır. Damarın üzerindeki deriye iğne meyilli olarak batırılır, iğnenin ucu damara temas edince bir sert­lik hissedilir. Bu hissedilince damar sol elin iki parmağı ile tesbit edil­meğe çalışılır. Müteakiben iğne daha dik vaziyete getirilir ve damar bu safhada itilerek delinir. Damarın delinmesi ile iğnenin bir boşluğa düştüğü hissedilir. Bu his alınınca iğne tekrar yatık vaziyete getirile­rek 1-3 mm daha ilerletilir. Aspire edilir. Kan gelmesi damarda bulu­nulduğuna delalet eder. Bu anda kolu sıkan bant gevşetilir. Piston ya­vaş yavaş itilerek enjektör muhteviyatı boşaltılır, bitince iğne çekilir ve cilde tentürdiyot veya benzeri sürülerek dirsek bükülür ve kısa bir süre böyle bırakılır.

Diyabetli anne çocuğu

Plasentada insülini parçalayan proteohtik sistemlerin varlığı ve plasental laktojenik hor­mon, prolaktin, progesteron ve kortizol gibi ge­belikte salgısı artan insülin antagonisti hormon­ların etkisiyle sağlıklı bir gebelikte de vücudun insülin gereksinimi artar. Bu artan gereksinimi karşılamak için gerekli fazla insülin salgısının yapılamaması durumunda latent veya belirgin olabilen bir «gestasyonel diyabet» (gebelik diya­beti) gelişir. İnsüline bağımlı şekerli diyabeti olan kadınlarda da gebelikte insülin gereksinimi artar. Diyabetin kontrol altına alınması için daha yüksek dozlarda insülin verilmesi ve kan şekeri­nin normal düzeylerde kalması için hastanın özenle izlenmesi gerekir.

Maternal diyabetik durumun yarattığı pato­lojik metabolik ortam, fetusu önemli ölçüde etki­ler. Annedeki hiperglisemi sonucu fetusta da kan şekeri yüksektir. Bu durum fetus pankreasının beta hücrelerinin uyarılmasına ve fazla insülin salgısına yol açar. Fetal hiperinsülinizm ve an­nedeki metabolik bozuklukların fetusa yansıma­sı ile diyabetik anne çocuğunda makrosomi, hi­poglisemi, hipokalsemi, hyalin membran hasta­lığı, hiperbilirubinemi, prematürelik, polisitemi, hiperviskozite, renal ven trombozu, sürrenal bez­de kanama, kongenital anomaliler, kardiomiyo pati gibi önemli patolojik durumlar gelişir. Bu­nun sonucu olarak diyabetli annelerden doğan çocuklarda perinatal mortalite yüksektir. Ölü doğum olabilir. Önceleri canlı doğumlarda % 40 a varan ölüm oranı, günümüzde erken gebelikten başlayarak uygun tedavi ile kan şekeri normal

Düzeylerde tutulan ve 32. Gebelik haftasında has­taneye yatırılarak yakın izlemeye alman gebeler­de % 25 oranlarına inmiştir.

Abd istatistiklerine göre diyabetli anne ço­cuklarının sıklığı 1000 gebelikte 34, gestasyonel diyabetli anne çocuklarının sıklığı ise %0.6 dır.

Patogenez

Diyabetli anne çocuklarında görülen birçok bozukluklar, anneden bazı substrâtların plasenta yoluyla çocuğa geçişi ile açıklanabilmektedir .

Normal gebelikte tok durumda insülin dü­zeyleri yüksektir. Gebelikte organizma fetusa sürekli enerji sağlayabilmek amacıyla besinler­le alman enerjinin daha kolay depolanmasını ko­laylaştıran metabolik bir adaptasyon durumu gösterir (kolaylaştırılmış anabolizma durumu). Gebelikte ayrıca, açlık durumunda kan şekerin­de hızlı bir azalma ye kan serbest yağ asit­leri ve ketoz düzeyinde hızlı bir artma görü­lür. Bu özellik de fetusa sürekli enerji sağlaya­bilmek amacıyla annede yedek enerjinin çabuk mobilize olmasını sağlayan ve «açlığa hızlandı­rılmış tepki» olarak adlandırılan fizyolojik bir adaptasyon mekanizmasıdır.

Diyabetik organizmada insülin eksikliği ne­deniyle «kolaylaştırılmış anabolizma» durumu oluşamaz. Glükoz kullanılmadığı için organizma açlık durumundadır. Açlığa hızlandırılmış tepki normal gebelerden çok daha belirgindir. Bunun sonucu olarak hiperglisemiye karşın anne kanın­da aminoasit ve serbest yağ asit düzeyleri yük­sektir.