SUSAM YAĞI

Sesamum indicum L. (Pedaliaceae) türünün olgun tohumlarından sıkma yoluyla elde edilen bir sabit yağdır. Susam bitkisi vatanı Hindistan olmakla beraber Asya, Avrupa ve Türkiyede, çok eski devirlerden beri yetiştirilmektedir. Tohumlardan % 50 civarında susam yağı elde edilebilir (1).

Dış görünüş: Soluk sarı renkli, hemen hemen kokusuz, alkolde az, eter ve petrol eterinde kolaylıkla çözünen bir sıvıdır.

Bileşim: Oleik, stearik, palmitik, linoleik ve.miristik asitler taşır.

Etki ve kullanılış: Dahilen müshil, haricen ise bazı preparatların hazırlanmasında, zeytin yağı gibi, eskiden beri çözücü olarak kullanılmaktadır (2). Türkiyede yemek yağı olarak da önemlidir.. :

Konya bölgesinde şeker hastalığına karşı kullanılır. Bunun için sabahları aç karnına bir kahve kaşığı susam yağı içilir (3).

Kabuklan soyulmuş susam tohumlarının ezilmesi ile tahin elde edilir. Bu madde tahin helvası hazırlanmasında kullanılmaktadır (1).

Kullanılış şekli: Müshil olarak, bir defada 50 gr verilir.

Diğer isimler: Şirik yağı, Şırlan yağı, Şırlağan yağı.

SÜMBÜL SOĞANI

Hyacinîhus orientalis L. (Liliaceae) türünün taze soğanıdır. Bu tür 15-20 cm yükseklikte, çok yıllık, otsu bir bitkidir. Çiçekler 6 parçalı, kuvvetli kokulu, açık veya koyu mavi renkli ve kısa saplıdır. 5-15 çiçek gövde üzerinde seyrek bir salkım yapar. Güneydoğu Anadolu dağlarında yabani olarak yetişir. Birçok bahçe çeşitleri süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir.

Yumruları haricen yumuşatıcı ve çıban açıcı olarak kullanılır. Soğan ezilir, sütte pişirilir ve elde edilen merhem çıban üzerine sürülür. Tohumları eskiden iştah açıcı, sarılık ve belsoğukluğunu tedavi edici olarak dahilen kullanılırdı.

Evliya Çelebi, Belen (Antakya) dağlarında yetişen sümbüller hakkında şöyle yazmaktadır (1):

“Dağlarında olan sümbül ve müşki rûmisi, sahraları süsleyip (Bakras sümbülü ve müşk-i rûmisi) (2) diye meşhurdur. Mevsiminde insanın dimağını kokulandırır. Halkm işleri, bağ ve bahçe dağlarında çiçek soğanları çıkarıp İstanbul’a ve diğer şehirlere götürüp satmaktır”.

Osmanlılar döneminde çok sevilen bîr süs bitkisi idi. Bu dönemde yetiştirilen sümbül çeşitlerinin renkli resim ve isimlerini taşıyan bir elyazması Topkapı Sarayı Kütüphanesinde bulunmaktadır (3).

SÜTLEĞENOTU

Bazı Euphorbia (Euphorbiaceae) türleri (E. aleppica L., E. amygdaioides L., E. chamaesyce L., E. peplis L. ve diğerleri)’nin taze yapraklı dallarıdır (1). Euphorbia türleri bir veya çok yıllık, beyaz sütlü bitkilerdir. Türkiyede 80 kadar Euphorbia türünün bulunduğu bilinmektedir.

Süt içinde rezin, kauçuk, nişasta ve enzimler bulunur. Tohumlan bir sabit yağ taşımaktadır.

Euphorbia türlerinin sütü tahriş edici ve kuvvetli bir müshil etkiye sahiptir. Tohumlarında bulunan yağ da müshil özelliktedir. Bu nedenle eskiden bu bitkilerin sütü veya yağı müshil olarak kullanılırdı. Çok tahriş edici olduğundan halen dahilen kullanılışı terkedilmiştir. Haricen sütü siğillere karşı kullanılmaktadır. Taze bitkiden elde edilen süt hergün bir defa siğil üzerine sürülür. Bir hafta içinde siğillerin kaybolduğu görülmektedir.

Taze dalların veya tohumlarının ekmek içi veya kıyma ile ezilmesi ile elde edilen karışım, göl veya derelerde, balık avlamak için kullanılmaktadır. Zararlı bir usuldür. Zira bu karışımı yiyen yavruların da yokolmasına sebep olur.

Diğer isimler: Neblulotu, Sütlüceotu, Şebrem.

E. apios L. (Bırçalık (Sungurlu), Burçalak (Antalya), Fıçıotu): 5-20 cm yükseklikte, çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Kökleri 2-7 cm uzunlukta ve turp biçimindedir. Kökler müshil etkiye sahiptir. Yüksek miktarlarda yendiği zaman, kusma ve ishal ile belirlenen zehirlenme yapar.

Diğer isimler: Deli pürçek, Deli havuç (Sivas: Divriği).

E. biglandulosa Desf.: Bu türün çiçek durumları Anadoluda yün ipliğini sarı renge boyamak için kullanılmaktadır.

E. helioscopia L. (Sarı sütleğen, Seherotu): 10-50 cm yükseklikte, bir yıllık, otsu bir bitkidir. Türkiyede yaygın bir türdür.

Sütü rezin, kauçuk ve nişasta taşımaktadır. Kuvvetli müshil etkiye sahiptir. Çok tahriş edici oldu-

ğundan ancak haricen kullanılmalıdır.,

Haricen siğillere karşı ve romatizma ağrılarında kızartıcı ve ağrı giderici olarak kullanılabilir.

Kökleri eskiden beri müshil olarak kullanılmaktadır (2).

E. İathyrİs L. (Hubbüsselâtin, Müshil ferbiyon): 1-1.5 m yükseklikte, iki yıllık, otsu bir bitkidir. Kuzey Anadolu bölgesinde bulunur. Tedavide tohumları ve bunlardan elde edilen yağ müshil olarak kullanılır. Hint yağı’nın tedaviye girmesinden önce mühim bir drog idi. Çok tahriş edici olması nedeniyle bugün kullanılışı azalmıştır.

Toz haline getirilmiş 6-12 tohum dahilen alındığı zaman kuvvetli bir ishal görülür. Tohum yağı, hap yapılarak alınır. Bir defalık miktar 0.30-1 gr arasındadır. Bu miktarların üstünde kanlı ishaller yapar. Tehlikeli bir drogdur.

E. macroclada Boiss. (Syn: E. tinctoria Boiss. et Huet ex Boiss.): 70 cm kadar yükselebilen, çok dallı, yaprakları uzunca oval şekilli, çok yıllık, otsu bir türdür. Orta ve Güney Anadoluda yaygın bir bitkidir.

Sütü kuvvetli müshil etkiye sahiptir. Kırsal bölgelerde müshil olarak kullanılmaktadır (3).

ŞALGAM TOHUMU

Brassica rapa L. subsp. rapa (Cruciferae) türünün olgun tohumlandır. Bu tür 100-150 cm yükseklikte, alt yaprakları parlak yeşil renkli ve ipek gibi tüylü ve çiçekleri san renkli bir bitkidir. Yumrusu ve tohumları için yetiştirilir.

Şalgam tohumu, Turp tohumu gibi, idrar yollan hastalıklarında idrar arttırıcı olarak kullanılır. Cermen kanaryalarım beslemekte kullanılan başlıca

yemdir.

Aşağıdaki türler, tohumlarının sabit yağ taşıması bakımında, önemlidir (3).

B. rapa L. subsp. oleifera DC. (Yağ şalgamı): Kökünün yumru biçiminde olmaması ve tohumlarının kırmızımtırak esmer renkli olması ile Adi şal-gam’dan kolaylıkla ayrılır. Tohumlarından yağ elde etmefcüçirı bilhassa Avrupa ülkelerinde ekilmektedir.

Tohumlan sabit yağ (ortalama %33) taşımaktadır.

B. napus L. subsp. oleifera DC. (Kolza, Rapist-ra, Rapiska); 150 cm kadar yükselebilen, sarı çiçekli, bir yıllık otsu bir bitkidir.’ Memleketimizde bilhassa Trakya ve Bursa bölgesinde, tohumlarından yağ elde etmek için ekilmektedir (4).

Tohumlar sabit yağ (ortalama % 40) taşımaktadır. Bu yağ (Oleum Napi) yumuşatıcı ve müshil etkilere sahiptir. Erüsik asit yüzdesi düşük olan yağlar ise gıda olarak kullanılmaktadır.

ŞEBBOY ÇİÇEĞİ

Cheiranthus cheiri L. (Cruciferae) türünün kurutulmuş çiçekleridir. Bu tür 50 cm kadar yüksek-

likte, dar yapraklı, turuncu san çiçekli, çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Çiçekler 4 parçalı ve kuvvetli karanfil kokuludur. Bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir.

Çiçekler uçucu yağ (% 0.06 civannda) taşımaktadır. Uçucu yağda bilhassa nerol, geraniol, îinalol ve esterler bulunur. Ayrıca flavon türevi bir boyar madde (izoramnetin) vardır. Tohumlar sabit yağ (% 25 civarında) ve kalp üzerine etkili bazı bileşikler taşımaktadır.

Eskiden çiçekler veya tohum, kalp yatıştıncısı, idrar ve adet söktürücü olarak kullanılırdı. Kalp üzerine etkili bileşikler nedeniyle dahilen dikkatle kullanılması gereken bir drogdur.

Çiçeklerden elde edilen uçucu yağ (Oleum Cheiranthi) parfümeri alanında koku verici olarak kullanılır.

Maîthiola incana (L.) R. Br. (Bahçe şebboyu): 80 cm kadar yükselebilen, tüylü yapraklı, kokusuz ve mor renkli çiçekli, çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir.

Tıbbi bir etkisi bulunmamaktadır.

M. longipetala (Vent.) DC. (Gece-gündüz çiçeği): 50 cm kadar yükselebilen, sarımsı mor çiçekli, bir yıllık ve otsu bir bitkidir. Anadoluda iki alttürü (subsp. longipetala ve subsp. bicornis) yetişmektedir.

Süs bitkisi olarak kullanılır Çiçeklerinin kokusu bilhassa geceleri belirgindir. Bu nedenle Gaziantep bölgesinde bu bitkiye “Gece-gündüz çiçeği” ismi verilmemkktedir.

Anchonium elichrysifolİum (DC.) Boiss.: 40 cm kadar yükselebilen çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Çiçekler san renkli ve çok kuvvetli kokuludur. Doğu Anadolu bölgesi dağlarında yetişen 6 alttürü bilinmektedir.,’

Subsp. gîandulosum Cullen et Coode Hakkâri dağlarının yaylalannda bol olarak yetişmektedir. Kuvvetli kokusu ve sarı çiçekleri nedeniyle bu bitkiye bölgede “Sannergis” ismi verilmektedir.

1  – Fournier, R: Le livre des plantes medıcirmles et veneneuses de France 1: 387 (1947).