Sıvı hümör, gözün ön ve arka odacıkları arasında dolaşım yapar ve bu suretle mercekleri ve korneayı kaplayan hücreleri besler. Daha sonra, elek benzeri bir doku sisteminin(trabeküler retikunum ya da ağ örgüsü) içinden geçer ve irisle korneanın buluştuğu yerde, bir drenaj kanalının içine boşalır; gözün bu alanı, drenaj açısı olarak bilinir. Sıvı, drenaj kanalından Schlemm kanalına ve oradan en yakın damarlara yönlendirilir ve burada da kanın içinde yüzer.
Bu süreç, devamlı olarak çalışır. Göz sıvısı sürekli olarak oluşur ve fazla kısmı Schlemm kanalından geçip elimine olur, böylece gözdeki sıvı basıncı dengelenir.
Göz tansiyonunda, drenaj sistemi tıkanır ve basınç artar, bu da kana basınç yaparak optik sinirleri etkiler. Basınç devam ederse, optik mesajları taşıyan sinir lifleri ölür ve görme zayıflar. Görme kaybı, optik sinir ve retinayı besleyen kan damarlarının tıkanmasından dolayı da olur. En önce, dış sınırdaki sinir lifleri etkilenir, böylece kayıp, kenardan görmeyle başlar ve merkezden görmeyi destekleyen hücreler ölünceye kadar kademeli olarak devam eder. Göz tansiyonunun sebep olduğu zarar, geri dönüşü olmayan bir hasardır, bu da erken teşhisin ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir.
Göz tansiyonunun, neden yaşlı insanları etkilediği açık değildir, ancak göz drenaj sisteminin yaşla beraber daha az etkin olduğu görülmektedir (50 yaşından sonra, göz tansiyonu, her 10 yılda bir ikiye katlanır). Göz tansiyonu, kalıtımsaldır.
Semptomlar
Bir çok tür göz tansiyonu vardır, herbirinin kendine has belirtileri vardır.
Açık-açı Göz Tansiyonu, (Kronik ya da basit göz tansiyonu olarak da bilinir) en çok rastlanılan biçimdir, tüm vakaların % 99’unu oluşturur. Bu türde, ön odacıkta bulunan açı, açık kalır ve göz sıvısı dışarıya çok yavaş drene olur ve sızıntı yapar, bu da kademeli ancak ısrarcı bir basınca sebep olur.
Bu tip göz tansiyonu, hiçbir belirti göstermeden ya da çok az belirti göstererek kötüleyebilir ve ileri bir seviyeye ulaşabilir. Kenardan görme azalması ve kör noktalar oluşmaya başlar, ancak bunların bir haberci olduklarının farkında olunamayabilir. Bazen, insanlar sık gözlük numarası değiştirerek veya gece görmelerinde bozukluklarla alarma geçerler. Ne var ki, bu belirtiler hastalığın geç evrelerinde ortaya çıkar.
Düşük tansiyonlu glokoma, açık-açılı göz tansiyonunun daha az görünen bir türüdür. Göz tansiyonunun çok tipik bir biçimi olan optik sinirine zarar vererek kendini gösterir; ancak, normal göz basıncı altında gelişir. Düşük tansiyonlu glokoma muhtemelen, göz sinirine olan kan arzı, damar sertliği gibi başka sebeplerle azaldığı zaman gelişir. Bu şartlar altında, optik sinilin üstündeki normal basınç bile, kan tedarikinin daha fazla azalmasına ve sinir de hasar meydana gelmesine yeterlidir.
Kapalı-açı Göz Tansiyonu, (akut ya da dar açılı göz tansiyonu olarak da bilinir) göze çok hızlı basınçla kendini gösterir, drenaj açısı daralınca tıkanır ve sıvının dışarı çıkmasına engel olur.
Tedavi Seçenekleri
Tedavinin amacı, göz basıncını kontrol etmek ve hastalığın ilerlemesini durdurmaktır. Açık-açı göz tansiyonunda, tedavi genellikle lokal ilaçlarla başlar (merhem veya göz damlaları), bunlar günde birkaç defa uygulanabilir; bazen de hap verilir. Genellikle, ilaç tedavisi göz tansiyonunu kontrol altında tutar. Eğer başarılı olmazsa, doktorunuz, lazer trabeküloplasti denilen ve sıvı akışını artıran ameliyata karar verebilir.
Klinikte veya göz doktorunun muayenehanesinde, göz damlası şeklinde anesteziyle yapılır.
Bu işlem sırasında, trabeküler retikulumun yarı yüzeyinde minik delikler, yüksek enrjili lazer ışınlarıyla yakılırak, açılır. Bu da, sıvının ön odacıktan daha kolay dışarı çıkmasını sağlar. Lazer ışınları, delikleri açmak için, 50’den fazla yakı yaparken yeşil veya kırmızı parlak ışıklar görebilirsiniz. Acı yoktur, operasyonun gerçekleştirilmesi 5 dakikadan az sürer.
Lazer ameliyatı, faydalı olmakla birlikte göz içi basınç yeteri kadar düşmemişse, işlemin trabeküler retikulumun diğer yarısında da yapılması gerekebilir. Lazer tedavisi görenlerin yarısından fazlasında, yaklaşık 2 yıl sonra basınç yeniden yükselir.
Bazen, iris öne doğru hareket eder ve drenaj açısını daha da daraltır. Kapalı-açı göz tansiyonunu ya da tıkanabilecek daralmış açıları tedavi etmek için lazer iridotomi de uygulanabilir. Cerrah, lazer kullanarak, arka odacıktan ön odacığa doğru, irisin dış kenarında minik bir delik açarak, drenajı kolaylaştırır. Bu, arka odacıkta, irisi drenaj kanalına doğru iten basıncı düşürür. Lazerin kullanılamadığı durumlarda, iridektomi denen ve makasla, irisin bir kısmının alındığı cerrahi bir işlem yapılır. İridektomi, iridotomi ile aynı amaca hizmet eder ancak irise ulaşmak için gözün cerrahi olarak açılmasını gerektirir. Ve iridotomiden daha büyük bir kanama, enfeksiyon ve diğer komplikasyon riskini taşır.
İlaçlar sonuç vermezse, trabekülektomi önerilebilir. Bu işlem sırasında, gözakından (gözün beyaz kısmı) bir doku parçası açılarak, sıvının ön odacıktan göz zarının alt kısmında yaratılan bir alana tahliye edilmesi için bir yol açılır. Alternatif olarak, plastik bir kapak takılarak, sıvının dışarı tahliye edilmesi sağlanır.
Açık-açı göz tansiyonunda teşhis, ancak görmede bazı hasarlar oluştuktan sonra konulur. Doktorunuz, diğer olası optik sinir hasarı ve görme kaybı sebeplerini elimine eder. Eğer bir şey bulunamazsa, gözünüzdeki sıvının basıncını düşürmek için ilaç ve /veya ameliyat yoluna gidilir.