SATER

Satureja hortensis L. (Labiatae) türünün kurutulmuş, çiçekli ve yapraklı dallarıdır. Bu tür 10-30 cm yükseklikte, beyaz veya pembe çiçekli, kekik kokulu; bir yıllık ve otsu bir bitkidir. Akdeniz bölgesinde yabani olarak yetişir ve bahçelerde yetiştirilir.

Dış görünüş: Yapraklı ve çiçekli dallardan ibarettir. Yapraklar 1-3 cm uzunluk ve yarım cm kadar genişlikte, sapsız ve tüylüdür. Korolla iki dudaklı, beyaz veya pembe renkli. Kaüks 5 sivri dişli, dişler hemen hemen tüp kısmına eşit boyda. Drog satıcılarda genellikle toz edilmiş halde bulunmaktadır.

Bileşim: Uçucu yağ (kuru drogda % 0.3-2 arasında) taşır. Uçucu yağda fenol türevi olarak bilhassa karvakrol (% 20-30) bulunmaktadır.

Etki ve kullanılış: Gaz söktürücü, terletici, iştah açıcı, idrar arttırıcı, midevi, uyarıcı ve cinsel gücü arttırıcı etkileri vardır. Halen bilhassa baharat olarak kullanılmaktadır. Bulgar muhacirleri tarafından Trakyaya getirilmiş ve baharat olarak kullanılışı bu bölgede yayılmıştır. Yemeklere ve bilhassa kuru fasulyeye tad vermek, muhafazasını kolay laştırmak ve gaz yapıcı etkisini azaltmak için konulur. Tuz ile karıştırılıp ekmek üzerine serpilerek veya yağ sürülmüş ekmek dilimi üzerine konularak, bilhassa çocuklarda, iştah açıcı olarak kullanılır. Yünlü kumaşların güvelerden korunması için, tülbent torbalar içinde dolaplara konulur.

Kullanılış şekli: İnfusyon {% 1-3), günde 2-3 bardak içilir.

Diğer isimler: Çibriska, Çubriza (bu isimler dro-gun bulgarca adı olan Çubritsa’dan gelmektedir), Geyikotu, Zater (Arapça Sâter kelimesinden). .

Sâter ismi eski yayınlarda Kekik (Thymus) karşılığı olarak da kullanılmaktadır.

Anadoluda 14 kadar Satureja türü bulunmaktadır. Bunlardan bazıları kekıkyerine kullanılır.

S. cımeifolia Ten. (Dağ kekiği): 20-30 cm yükseklikte, çalı görünüşünde, tüylü ve beyaz çiçekli bir bitkidir. Batı ve Güney Anadolu dağlarında bulunur.

Şeker hastalığına karşı kullanılır.

S. spicigera (C. Koch) Boiss. (Zımbara): Beyaz çiçekli bir bitkidir. Gövdesinin karşılıklı iki yüzünün tüylü olması ile diğerlerinden ayrılır. Doğu Karadeniz bölgesinde (Trabzon) yetişir ve yaprakları kekik yerine kullanılır (1).

SEDEFOTU

Ruîa graveolens L. (Rutaceae) türünün kurutulmuş veya taze çiçekli dallarıdır. Bu tür 50 cm kadar yükselebilen, yapraklan tüysüz, özel kokulu, çiçekleri sarı renkli, çok yıllık ve çalı görünüşünde bir bitkidir. Türkiyede yabani olarak bulunmaz. Bahçelerde yetiştirilir (1).

Dış görünüş: Çiçekler sarı renkli, yapraklar parçalı ve tüysüz, grimsi yeşil renkli, özel kokulu, acımsı ve hoş olmayan lezzetli.

Bileşim: Uçucu yağ (% 0.1), rezin veflavon tür-veleri (rutin) taşımaktadır. Uçucu yağ içinde bilhassa metilnonilketon bulunur.

Etki ve kullanılış: Dahilen terletici, iştah açıcı, yatıştırıcı (histeri ve sarada) ve adet söktürücü oİa-rak tesir eder. Bazen çocuk düşürücü olarak da kullanılır. Bu etkisi şüphelidir. Ancak tehlikeli zehirlenmelerden sonra çocuk düşer ve ekseriya kadın daha evvel ölür. Haricen taze drog lapa halinde romatizmaya karşı kullanılır. Çok tahriş edici olduğundan, deride kızartı meydana gelince lapa kaldırılmalıdır,

Kullanılış şekli: Toz (adet getirmek için) 0.20-0.80 gr, hap halinde (günde 1 gr’Iık miktar geçilme-melidir). İnfusyon (terletici, yatıştırıcı, iştah açıcı) (% i) günde 1-2 bardak. Sedef otu uçucu yağı, günde 1-5 damla, şeker parçası üzerine damlatılarak alınır. Haricen lapa yapmak için, taze yapraklı ve çiçekli dallar havanda lapa kıvamına kadar dövülür ve elde edilen lapa, tülbent arasında ağrıyan yere sarılır.

Tehlikeli bir drogdur. Verilen miktarların üzerine çıkılmamalıdır.

Diğer isimler: Bahçe sedefotu. SEDEFOTU YAĞI (Oleum Rutae):

10 gr kurutulmuş sedefotu yaprağı 100 gr zeytinyağı içinde, arasıra karıştırılarak bir müddet güneşte tutulur.

Bu yağ karın ağrılarına karşı, bir pamuk ile ka-nn üzerine sürülür. Anadoluda bilhassa çocuklarda görülen karın ağrılarına karşı kullanılmaktadır.

Fazla kullanıldığı zaman deride kızartılar ve kabarcıklar meydana getirir.

SIĞIRDİLİ

Anchusa officinalis L. (Boraginaceae) türünün yapraklı ve çiçekli dallarıdır. Bu tür 30-60 cm yükseklikte, tüylü, çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Yapraklar basit, sapsız, kenarları hafif ondulat ve kıllı gibi tüylüdür. Çiçekler dalların uçlarında ve genellikle koyu mavi renklidir- Kuzeybatı Anadolu bölgesinde bulunur. Orman ve tarla kenarlarında yetişmektedir.

Bitki nitrat tuzlan ve az miktarda alkaloitler taşımaktadır.

Yaprak veya çiçekli dalları idrar arttırıcı ve terletici etkilere sahiptir. Bilhassa dekoksiyon veya in-fusyon (% 2) halinde kullanılmaktadır.

Anadoluda 15 kadar Anchusa türü yetişmekte olup bunlar henüz kimyasal ve farmakolojik olarak incelenmemiştir^

SIĞLA YAĞI

Liquidambar orientalis Miller (Hamamelİdaceae) türünün gövdesinden elde edilen bir balsamdır. Bu

tür 20 m yüksekliğe kadar erişebilen çınar görünüşünde bir ağaçtır (Resim: 50). Muğla ilinin muhafazalı ve sulak bölgelerinde (Köyceğiz, Marmaris, Fethiye, Milas) küçük topluluklar meydana getirir (2,3).

Sığla yağı elde etmek için ilkbaharda (Nisan başı) gövdeler yaralanır, Temmuz ayından itibaren gövde özel bıçaklar ile kazınarak balsam ve kabuklar alınır, bunlar 10-30 dakika kaynar suda tutulur, sıkılarak balsam kabuklarından ayrılır. Balsamı alınmış olan kabuklara “Günlük” ismi verilir (2-7).

Dış görünüş: Grimsi esmer renkli, bal kıvamında, hoş kokulu ve acı lezzetli bir maddedir. Zamanla kiri açık, diğeri ise koyu renkli iki tabakaya ayrılır.

Bileşim; Uçucu yağ, rezin, serbest ve ester halinde sinnamik asit (% 45 civarında) taşımaktadır

(2, 8).

Etki ve kullanılış: Antiseptik, yara iyi edici, antiparaziter (bilhassa uyuz böceğine karşı) ve balgam söktürücü etkilere sahiptir. Dahilen nadiren balgam söktürücü ve belsoğukluğunu iyi edici olarak kullanılır. Haricen vücut parazitlerine karşı merhem halinde kullanılır. Uçucu yağı parfümeri endüstrisinde Önemlidir.

Sığala yağı çok eski devirlerden beri tanınan bir balsamdır. Ticareti Finikeliler tarafından yapılıyordu. Eski Mısırlılar bu balsamı mumyaların hazırlanmasında kullanmışlardır. Sünnet operasyonundan sonra, yaranın çabuk iyileşmesi içirt, sığala, yağı ve bal karışımı emdirilmiş bir bez sünnet yarası üzerine sarılırdı. Türkiyenin bir ihraç ürünüdür.

Kullanılış şekli: Dahilen hap halinde, 0.5-1 gr, günde birkaç defa alınır. Haricen merhem (% 30) halinde kullanılmaktadır..

Diğer isimler: Amber ağ., Günlük ağ., Mia pelesengi, Miai sail ağ!, Revganı suğla, Sığala yağı, ,

SİKLAMEN YUMRUSU

Cyclamen coum Miller (Primulaceae) ve diğer türlerin taze veya güneşte kurutulmuş yumrusudur. Bu türler ilkbahar veya sonbaharda pembe renkli çiçekler açan, çok yıllık, otsu ve yumrulu bitkilerdir (Resim: 23).

Yumrular nişasta, zamk, organik asitler ve sapo-nin sınıfı glikozitler taşımaktadır (2, 3).

Kusturucu, müshil ve uyarıcı etkilere sahiptir. Taze yumrulardan hazırlanan infusyondan (% 5) 1-2 bardak, kuru yumrudan bir defada 0.5 gr alındığı zaman orta şiddette bir ishal meydana getirir Tıbbi miktarların üstündeki miktarlar kusma ve kuvvetli amel ile beliren tehlikeli zehirlenmeler yapar.

Yumrusu domuzlar tarafından aranan bir yiyecektir. Anadolu dağlarında, Cyclamen yetişen yerlerin domuzlar tarafından kazılarak yumruların toplanmış olduğuna sık olarak rastlanır. Bu nedenle eski devirlerden beri yumrulara domuz ve ekmek ile ilgili isimler verilmektedir. Latince Panis porcinus (Domuz ekmeği, Hınzır ekmeği) droguna eski kitaplarda çok rastlanır. Osmanlı devrine ait yazmalarda ismi, Arapçada olduğu gibi, Buhur-u Meryem olarak geçmektedir.

Tütün ekicileri, tütün fidelerine musallat olan solucan ve diğer kurtlar ile mücadele için, fideleri Cyclamen yumruları ile hazırladıkları infusyon ile sulamaktadırlar. Sulamadan az sonra solucanlar toprak üzerine çıkar ve elle toplanır (4).

Güney ve Batı An; bluda (Kuşadası, Alanya, Aiu^kya) yabani olarak yetişmekte olan C. persi-cum Miller türünün ki ltür formları süs bitkisi olarak büyük bir önem taşımaktadır.

Bu türün yaprakları Batı Anadoluda, haşlandıktan sonra, et dolması yapımında kullanılmaktadır.

XVIII. yüzyılın başlarından itibaren, Topkapı Sarayında “Buhursuyu” ismi verilen bir kokulu su hazırlanıp, ramazan ayında, başta padişah olmak üzere devlet ileri gelenlerine dağıtılmaya başlanmıştır. Bu şu Sarı santal, Buhuru meryem, Ödağacı ve Asilbent isimlMrogların kaynar su ile tüketilmesi ile elde edilir ve “Gülsuyu” gibi koku verici olarak kullanılırdı (5).

Diğer isimler: Alayaprak, Buhurumeryem, Da-nagöbeği, Devetabanı, Domuzağırşağı, Domuzek-meği. Domuzelması, Domuzturpu, Kırmenekşesi, Kızılmenekşe, Köstüköpeği, Kuskusa, Tavşankulağı, Topalak. Yersomunu.

Türkiyede 10 kadar Cyclamen türünün bulunduğu bilinmektedir (6). Bunların yumruları, aralarında bir fark gözetilmeksizin, tedavi maksadıyla kullanılmaktadır.