Mikrobiyoloji Testleri

KÜLTÜR TETKİKLERİ

Kültür tetkikleri, bakteri gibi, hastalığa yol açan mikroorga­nizmaları belirlemek için kulla­nılır. Kültür tetkiki yapmak için, bir pamuklu çubuk veya benzer bir alet vasıtasıyla, boğaz veya vajina gibi bölgelerden enfek­siyon bulaşmış olma ihtimali olan malzeme toplanır. Numune, bir laboratuvara yollanır ve burada, besleyici bir jelin veya sıvının üzerine bırakılır veya içine yerleş­tirilir. Farklı bakteriler farklı besle­yici jellerin içinde büyür.

Besleyici jelin üzerinde birkaç tane gözle görülemeyen bakteri ürediğinde, bunlar gözle görüle­bilen, milyonlarca bakteriden oluşan koloniler oluştururlar. Bu bakteri kolonileri daha sonra, ne tür bakteriler olduklarını belir­lemek amacıyla, kimyasal tekniklerle ve mikroskopik inceleme yoluyla test edilebilir. Kültürlerin, gelişmeleri ve analiz edilmeleri bir veya birkaç gün sürebilir.

BOYAMA

Bir enfeksiyona yol açan bakteri­lerin türünü belirlemenin önemli bir yolu, bakterinin hücre duvarını boyamaktır. En yaygın olarak kullanılan boya, bazı bakteri­lerin rengini menekşe mavisine (gram-pozitif bakteriler), bazılarınınkiniyse pembeye (gram-negatif bakteriler) döndüren, Gram boyasıdır.
Boya, bir bakterinin şeklinin yanı sıra, mevcut bakterinin türünü anlamaya da yardımcı olur. Boyama sonuçları, birkaç dakika içerisinde alınabilir.

ANTİBAKTERİYEL DUYARLILIK

Hastalığa yol açan bakteri, laboratuvarda tanımlandıktan sonra, onu öldürmede hangi antibiyo­tiğin etkili olacağını anlamak için, bir antibakteriyel duyarlılık testine tabi tutulabilir.

En yaygın yöntem, her biri farklı antibiyotikler uygulanmış birkaç kağıt diski, bakterilerin gelişmekte olduğu besleyici jelin üzerine yerleştirmektir. Bakteri­lerin her bir diskin yakınında geliş­meme dereceleri, bakterilerin her bir antibiyotiğe ne kadar duyarlı olduklarını gösterir.

MİKROSKOPİK GÖZLEM

Hastalığa yol açan birçok mikro­organizma, özel boyalar kulla­nılarak veya boya kullanımına gerek kalmadan mikroskop altında tanımlanabilir. Bazıları, örneğin virüsler, bir doktor muayenehane­sinde bulunan ışık mikroskopunda görülemeyecek kadar küçüktürler, ancak çok daha güçlü elektron mikroskoplarında görülebilirler.

Laboratuvar teknisyenleri, kan, balgam, idrar, dışkı, cerahat ve diğer salgıların numunele­rini inceleyerek, birçok bakteri, mantar, protozoa ve kurtçukları belirleyebilirler.

Vücuda, yabancı, enfeksiyöz bir ajan veya madde (örneğin, polen gibi bir alerjen) girdi­ğinde, bağışıklık sistemi, ajan veya maddenin, antijen adı verilen kısımlarını yabancı olarak tanımlar ve bu davetsiz misafire yapışıp, onu yok etmek üzere özel olarak tasarlanmış olan antikorlar üretir. Bu antikorların tespitinde kulla­nılan bir kan testi ile, vücuda giren yabancı, enfeksiyöz ajanın veya maddenin türü anlaşılabilir.

ANTİJENLER

Bir antijen, bağışıklık sistemi tarafından tanınabilen doğal veya yabancı bir ajan veya maddenin bir parçasıdır. Eğer madde yabancıysa, varlığı, bağışıklık sistemini ona saldırmaya iter. Bazı durumlarda, antijen testleri, antikor testlerinden daha doğru bir teşhiste bulunmayı sağlayabilirler. En yaygın olarak, hepatit B ve Lejyoner hastalığı gibi, belli enfeksiyöz ajanları tespit etmede kullanılırlar.

NÜKLEİK ASİTLER

Vücuttaki her hücre ve her tür enfeksiyöz ajan (prionlar hariç) nükleik asitler içerir. Bir enfek­siyöz ajanın nükleik asitleri, ajanı tanımlayan bir parmak izi gibidir.

Nükleik asitlerin türünü ve miktarını ölçen testler, bulaşıcı hastalıkların teşhisinde ve tedavinin etkilerini izlemede gittikçe daha fazla kullanılmaya başlamıştır.

Nükleik asit için en yaygın olarak kullanılan teste, Polimeraz Zincir Reaksiyonu (Polymerase Chain Reaction – PCR) adı verilir. İnsan dokularındaki, örneğin bir virüsten gelen, çok küçük miktar­daki nükleik asiti saptayabilir. Deyim yerindeyse, samanlıktaki iğneyi bulabilir. Teknikte, nükleik asit bulunur ve sonra çoğaltılır. Miktar çoğaltıldığında, nükleik asitin yapısı belirlenebilir.

Nükleik asit testi, ayrıca, kansere yol açan genler gibi, insanlarda olağan dışı nükleik asitleri saptamada da kullanıla­bilir. Bu teknik, kanserin vücudun çeşitli bölgelerine yayılıp yayılmadığını belirlemede, doğruluk oranını hızla artırmaktadır. Bu sürece, kanser evreleme denir ve tedavi seçeneklerinin çoğaltıl­masını ve prognoza (ön teşhise) ilişkin daha doğru bilgi sağlar.

TOKSİNLER

Vücudu istila eden bazı mikroor­ganizmalar, vücuda zarar veren toksinler, diğer bir deyişle, zehir üretirler. Toksinler genellikle vücut sıvıları üzerinde yapılan testler vasıtasıyla tespit edilebilir. Toksik şok sendromuna yol açan toksin ve bağırsakta Clostridium difficile enfeksiyonuna yol açan toksin, örnek olarak gösterilebilir.

DİĞER MİKROBİYOLOJİ TESTLERİ

FRENGİ İÇİN KARANLİK SAHA İNCELEMESİ

Frengiye yol açan bakteri olan, Treponema pallidum, standart bir mikroskop altında kolayca görülemez. Bakteriyi tespit etmenin bir yolu, bakteri örneğinin, organizmaların karanlık bir zemin üzerinde parlamalarım sağlayan özel bir karanlık saha mikroskopu altında incelenmesidir.

FEÇES LÖKOSİTLERİ

Feçes lökositleri, bir dışkı örneğinde bulunan akyuvar­lardır. Tüm türlerinde olmasa da, diyareye (ishal) yol açan bazı enfeksiyon türlerinde bunlara rastlanır.

MANTAR

Birçok vakada, mantar deri üzerinde görülebilir ve deriden kazınarak, analiz için laboratuvara gönderilebilir. Bazen, mantar çıplak gözle görülemez. Bu tür durumlarda, derinin üzerine ultraviyole bir ışık tutularak, mantar görünür hale getirilebilir.

DIŞKIDA YUMURTA VE PARAZİT İNCELEMESİ

Dışkı numunesinde, bir mikroskop altında, parazitler ve onların yumurtaları incelenebilir. Bu test, sindirim sisteminde enfeksiyon­lara yol açan çeşitli protozoa ve kurtçukları ortaya çıkarabilir.

ALYUVAR PARAZİTLERİ İÇİN KALIN YAYMA

Bir kan numunesi üzerinde yapılan bu mikroskopik inceleme, sıtma ve babeziyoz gibi hasta­lıklara yol açan parazitleri tespit etmek için kullanılır.

Klinikle ilişkili Mikrobiyolojik İşlemler

Klinik mikrobiyoloji laboratuarı sadece infeksiyon hastalıklarının teşhisinde değil, hastalığın teşhisinden sonra uygulanacak antibiyotik tedavisinin yönlendirilmesinde de yardımcı olmaktadır. Zira, ampirik antibiyotik tedavisinin sınırlı olarak kullanılması gerektiğini, laboratuardan gelecek antibiyotik duyarlık test sonuçlarına göre, en az toksik olan, en az yan etkisi bulunan ve en ucuz olan antibiyotiğin seçilmesi gerektiğini hepimiz bilmekteyiz.

Gerek transplantasyon, gerek enstrumantasyon ve gerekse değişik nedenlerle immün yetersizlik ve süpresyon altında bulunan hastaların miktarı her geçen gün artmaktadır. Bu tür hastalardaki veya böbrek yetmezliği bulunan ve hatta normal fonksiyonlara sahip hastalardaki infeksiyonlann tedavisinde, mecburen kullanılan, tedavi ve toksik sınırları çok dar olan antibiyotiklerde, yapılan serum tavan ve taban düzeylerinin tayini, hastaların emin bir şekilde tedavi edilmelerini sağlar.

Materyallerin mikrobiyolojik yönden incelenebilmeleri için kullanılan yöntem ve işlemler, materyelin cinsine ve elde edildiği bölgeye göre değişir. Bu işlemlerden bazıları, materyelin alınmasından birkaç saat veya daha kısa bir süre sonra teşhise gidilmesini sağlayabilir.

Bazan tek bir örnekle mikrobiyolojik işlemlerden kati bir sonuç çıkarmak mümkün değildir. Örneğin; mantar kültürlerinden izole edilen, hem kontaminant olarak bilinen ve hem de patojen potansiyele sahip oldukları için hastalık etkeni olarak kabul edebileceğimiz mükör, asperjillus vs. gibi mantarlar için kültürün en azından yeni bir örnekle tekrar edilmesi gerekir. Aynı davranış atipik mikobakteriler için de geçerlidir. Buna mukabil, zorunlu patojen olduğunu bildiğimiz etkenleri, tek bir kültürden ve tek bir koloni olarak İzole etmemiz bile, tanı koymaya yeterli olacaktır. Örneğin; M.tuberculosis, Salmonella’da vs. olduğu gibi.

KLİNİKLE İLİŞKİLİ MİKROBİYOLOJİK İŞLEMLER

Emin olduğumuz vakalarda dahi kültürlerden her zaman % 100 gibi bir sonuç elde edilebileceği düşünülmemelidir. Yapılan çalışmalar, boğazda A grubu beta hemolitik streptokoklarda, balgamda M.tuberculosis’de, genital akıntüardaki gonokoklarda, kandan izole edilen iki materyelden yapılan kültürlerde ortalama %10’a yakın uyuşmazlık olabileceğini göstermiştir. Bu bakımdan şüpheli durumlarda mikrobiyolojik incelemelerin tekrarı gereklidir.

Klinik mikrobiyoloji laboratuanndaki tüm bu önemli işlemlerin yapılabilmesi, hematoloji veya biyokimya laboratuarlarında olduğu gibi, bir tüpe alınan kanı, “tam kan sayımı” veya “işaretli biyokimya testleri” diyerek laboratuara göndermekle mümkün olamamaktadır. Zira, klinik mikrobiyoloji işlemleri, klinisyen ve klinik mikrobiyolog tarafından beraberce yürütülmektedir. Hastalardan en uygun materyelin alınması ve bunların laboratuara intikal ettirilmesi, kîinisyenin görevi olup, mikrobiyolojik işlemler zincirinin en önemli halkasını oluşturur. Bilinçsiz olarak alınan ve uygun olmayan bir şekilde laboratuara intikal ettirilen materyelden elde edilecek sonuç, daha başlangıçta değersiz hale getirilmiş olur.

Özet olarak, mikrobiyolojik işlemlerde, klinisyenle klinik mikrobiyolog arasında yakın ve bilinçli bir işbirliğinin olması şarttır.

Klinik mikrobiyoloji laboratuarına gönderilecek hasta materyellerinin alınmasında ve laboratuara intikalinde klinisyenin yapması ve uyması gereken bazı genel prensipler vardır ki, onları şöyle özetliyebiliriz.

1. Materyel hastaya antibiyotik verilmeden evvel, bu mümkün değilse müteakip doz verilmeden evvel alınmalıdır.

2. Materyel, hastalığın akut devresinde ve yoğun olduğu bölgeden alınmalıdır.

4. Normal flora ihtiva eden bölgelerden anaerob kültür yapılmamalıdır.

6. Yalancı negatif sonuç alınması muhtemel durumlarda, değişik zamanlarda ve daima birden fazla materyel alınmalıdır. Tbc.de, mantarlarda, sepsislerde, parazit muayenelerinde, salmonella ye şigella portörlerinin aranmasında olduğu gibi.

7. İstek belgeleri usulüne uygun olarak doldurulmalı ve ne istendiği açık olarak belirtilmelidir.

KLİNİKLE İLİŞKİLİ MİKROBİYOLOJİK İŞLEMLER

8. Dayanıksız bakterilerin ölmemesi için icab ediyorsa ekim hasta yatağı yanında yapılmalıdır.

9. Problem vakalarda ve özel işlem gereken durumlarda laboratuara danışmaya gidilmelidir.

10. Materyel laboratuara uygun bir kapta gönderilmelidir. Ne etrafı enfekte etmeli ve ne de etraftan kontamine edilmelidir (varsa transport besiyeri kullanılmalıdır).

11. Materyel laboratuara hemen intikal ettirilmeli, eğer bu yapılamıyorsa uygun bir şekilde saklanmalıdır (buz dolabı-etüv vs.).

12. Klinisyen materyeli laboratuara göndermeden evvel bizzat görmelidir.