Göz Tansiyonu Ve Körlük: Dr.Hutchinson’un Tavsiyesi

Birçok göz tansiyonu tipi, göz damlaları, lazer tedavisi ve ameliyatla, daha fazla görme kaybı oluşmadan, kontrol altına alınabilir. Ailesinde göz tansiyonu olan ve 40 yaşın üzerindeki herkes, düzenli olarak, göz tansiyonunu saptayacak, acısız göz tetkikini yaptırmalıdır.

Görmeyi korumanın anahtarları: Erken göz tansiyonu tespiti, doğru ve düzenli tedavi; kontrolden emin olmak için, periyodik tetkikler.

Odaklanma Sorunları

Odaklama sürecine, kırılma (refraksiyon) denir. Göz, bir kamera gibidir. Eğer kameranın merceği, ışığı filmin üstünde odaklarsa, resim net olur. Ancak, eğer ışığı filmin önünde ya da arkasında odaklarsa, resim bulanık olur. Gözde de durum aynıdır.

Işık huzmeleri normal bir göze girdikleri zaman, kornea ve mercek, huzmeleri kırar ve böylece huzmeler tam olarak retinada odaklanır. Odak noktası, ışık huzmelerinin odağın tam üstüne geldikleri noktadır. Yakında bulunan nesnelerden gelen ışık huzmelerinin gözün içindeki odak noktası, uzakta bulunan nesnelerinkinden daha ileridedir.

Kornea tarafından yapılan kırıl­manın değeri sabittir ve korne­anın biçimine bağlıdır. Mercek tarafından yapılan kırılmanın değeri ise belli bir dereceye kadar kontrol altında tutula­bilir. Mercek, minik bağlarla, göz kapağı kası (silyer kas) denen minik kaslara bağlanır. Bağların üzerindeki gerilimin değişmesi, kasların, merceği daha yuvarlak (bu, ışık huzmelerinin çok keskin bükülerek, odak noktasını merceğe daha yakınlaştırır) ya da daha düz (bu, ışık huzmelerinin az keskin bükülerek, odak nokta­sının gözün derinlerinde oluşma­sını sağlar) hale getirecektir. Bu sürece, uyum denir.

Kırılmayla ilgili, sık rastlanılan dört sorun vardır: Miyopluk, hipermetropluk, astigmatlık, presbiyopi.

Blefarit (Blepharitis)

Semptomlar

Blefarit olanlarda, sabah uyandık­larında, gözlerinin kenarında sümüksü bir salgı oluşur. Alt ve üst göz kapağının her ikisi de yağlı gibi görünür, pul-pul kabuk tutmuş gibi de olabilir ve kirpikler birbi­rine yapışır. Düşen parçalar, bazen gözün içine düşer ve gözünüzü kırptığınız zaman taneli, pürüzlü bir şey varmış hissine kapılırsınız; bazı kişilerde bu durum konjontüvite (göz nezlesi) sebep olur.

Gözünüz bazen kızarmış ve şişmiş olabilir. Bazı ileri blefarit vakalarında, göz kapaklarının kenarında küçük yaralar oluşa­bilir ve kirpikler dökülür, ya da korneada iltihaplanmaya ilave olarak yara oluşabilir.

Tedavi Seçenekleri

Aşağıdaki ev reçetesini sabah ve akşam uygulayınız:

■ Kabukları ve yağlı atıkları yumuşatmak için ılık suyla nemlendirilmiş, temiz bir bezi kapalı göz kapaklarının üzerinde 5 dakika tutunuz.
■ Küçük bir tabağa, 100 gr. kadar ılık su 3 damla bebek şampuanı koyunuz.
■ Küçük bir el bezini ya da bir pamuklu çubuğu bebek şampuanlı karışımla ıslatınız ve kaş diple­rine sürterek, yumuşatılmış kabuk­lanmış pulları alınız.
■ Göz kapaklarınızı ılık suyla yıkayınız ve temiz, kuru bir havluyla yumuşak bir biçimde kurulayınız.

Eğer durumunuz düzelmiyorsa, doktorunuza başvurunuz. Kendisi, antibiyotik içeren bir merhem reçetesi yazarak, iltihaplanmanın düzelmesini sağlayabilir. Kimi zaman, ana maddesi korticosteroid olan göz damlaları da yazılabilir.

Ayrılmış Retina

Orta yaş ve yaşlı insanlar, ayrılmış retinaya daha çok açıktırlar. Miyopluk, ayrılma riskini daha yükseltir zira, göz küresinin şekli zaten uzamıştır ve retina üzerinde baskı yaratır. Kataraktın alınması da retina ayrılması riskini arttırır.

Semptomlar

Işık parlamaları ve dalgalan­malar, görme alanınızdan geçen benekler en erken belirtilerdir. Ne var ki tüm bu belirtiler retina ayrıl­ması olmasa da oluşabilir. Diğer belirtiler (semptomlar) ise, daha çok görme alanınızda asılı duran bir perde gibi, bir tarafta görme azalmasıdır. Maküla (merkezi net görmeden sorumlu alan) ayrılırsa, merkezi görme hızla azalır.

retina

Tedavi Seçenekleri

Bozulmanın erken safhasında yapılan retina tedavileri, görmede çok iyi bir düzelme sağlar. Bir göz dibi göreci ve büyütülmüş göz  bebeği ile yapılan adamakıllı bir muayene ile, ayrıl­manın boyutu ve her deliğin yeri tespit edilir.

Ayrılmanın ciddiyetine göre birçok cerrahi yöntem kullanıla­bilir. Amaç, retinadaki her türlü yırtığı onarmak ve tekrar etmesini önlemektir. Ayrılamaya henüz yol açmamış olan delikler kriyoterapi (dondurularak yapılan tedavi) denilen ve yaralı dokuya şekil veren, dondurulmuş miller uygula­narak ve açıklıklar yapıştırılarak onarılabilir. Lazer fotokoagülasyon da aynı amaçla uygulanabilir. Her iki yöntem de doktor muayene­nesinde, lokal anestezi kullanılarak gerçekleştirilebilir.

Retina, damar katmanından ileri doğru itilmeye başladıysa ve açıklık sıvıyla dolduysa durum, gözakı bükülmesi (Skleral büküm) denilen bir uygulamayı gerek­tirebilir. Burada, sıvıyı tahliye etmek için bir delik açılır ve retina yeniden gözakına doğru geri çekilir. Pnömomeksi adı verilen yeni bir teknikle, vitrea çukuruna hava enjekte edilir ve böylece retina damar katmanına sıkıştırılır.

Bazı karışık vakalar vitrektomi (saydam tabakanın alınması) gerektirir. Bu hassas ameliyat sırasında, gözün ön ve arka kısım­larından jel parçaları kesilir ve dışarı vakumlanır. Vücut kendi saydam sıvısını yerine koyamaya­cağından, tuzlu bir solüsyon ya da daha başka bir madde kalıcı olarak derç edilir.

Ameliyat, ayrılma tamamlan­madan yapılırsa, görme normale döner. Ne var ki, merkezi görmeyi etkileyen ilerlemiş vakalarda, bulanık görmeye devam edebilir­siniz. Nüksetmesini önlemek için göz doktorunuza düzenli olarak kontrola gitmeniz esastır.

Göz

Kornea, ışık dalgalarını odaklama sürecini başlatır ve canlı bir resim, gözün arka tarafında belirir; bu işleme kırılma denir. Gözlerde oluşan sorunların birço­ğunda kırılma problemi vardır. Işık, daha sonra, renkli irisin içinde bulunan delikten, yani gözbebeğinden geçer. Parlak ışıkta, gözbebeğinin çapı yaklaşık 0,06’inç’e (0,1524 cm) kadar değişirken; karanlık ışıkta, gözbe­beğinin çapı, altı kat büyüyerek 0,33’inç (0. 8382 cm) olur.

Duygular da, gözbebe­ğinin çapının değişmesine sebep olur; sinirli bir ruh hali gözbebe­ğinin küçülmesine sebep olurken, olumlu ruh halleri (ve bazı ilaçlar) büyümesine sebep olur. İrisin içinde bulunan melanin maddesi, gözlerin rengini belirler. Eğer, koyu renk gözlere sahipseniz, bu, irisle­rinizde yüksek oranda melanin konsantrasyonu olduğu anlamına gelir; mavi veya yeşil gözlü iseniz, düşük miktarda melanin konsant­rasyonu var demektir.

goz2

Işık, daha sonra, sağlıklı olduğu zaman parlak bir disk olan, göz merceğinden geçer. Uyum adı verilen bir süreç  göz merceğinin şeklini değiştirir ve bu durum gözün odaklama yapma­sına yardımcı olur, aynı bir kamera merceği gibi. Üzerine odakla­nılan ışık, camsı cisim dediğimiz, koyu, jelatinimsi bir sıvının içinden geçerek retinaya düşer. Retina, gözün arka tarafında, ışığa duyarlı hücrelerden oluşan bir perdedir.

Retina (Latince “net”) çok uygun bir isimdir. Katmanlarında, ışığa duyarlı, milyonlarca çubuksu retina hücresi ve koni hücresinden oluşur. Çubuksu retina hücre­leri, ışığı algılar; koni hücreleri ise rengi algılar. Çubuksu retina hücreleri ve koni hücreleri ışıkla karşılaştıkları zaman, kimyasal bir tepkime oluşur ve bundan elekt­riksel içtepi meydana gelir. Elekt­riksel tepi, görme sinirlerinin içinden geçerek, retinadan beyne ulaşır; siz bu algılamayı görmek olarak yaşarsınız.

Kimyasal tepki­menin içindeki kimyasallardan biri, A vitamini türevlerinden biri olan retinol’dür. Bu yüzdendir ki, A vitamini eksikliği, halk arasında tavuk karası da denen gece körlü­ğüne sebep olur. Koni hücrele­rinin olmaması ya da çalışmaması da renk körlüğüne sebep olur.

Gözün, hastalanabilecek başka yapıları da vardır. Göz akı (sklera), konjuktiva denen, şeffaf bir zar ile kaplıdır. Bu zar iltihap­lanıp enfekte olabilir, bu sık karşı­laşılan ve göz nezlesi dediğimiz Conjunctivitis’dir.

Göz hareketleri, normal olarak, uyum içinde çalışan bir kas grubu tarafından kontrol edilir. Bazı insanlar, uyum sorunu olan göz hareketlerine sahip olarak doğarlar ve bu durum bazı görme sorunla­rına sebep olur.

Gözyaşı, gözyaşı bezleri tarafından üretilir. Gözyaşı bezleri, kaşların dış tarafındaki kemiğin altında bulunur. Bazı gözlerde, kimi zaman, yeteri kadar gözyaşı üretilemezken, kimi zaman da, oluşan gözyaşı, uygun şekilde dışa akıtılamaz.

En sık karşılaşılan göz problemleri, odaklama problem­leridir: Miyopluk, hipermetropluk, presbiyopi. İltihaplanmalar, yapısal sorunlar ve tümör oluşması riski de vardır.