NATO Ne Demek? NATO Nedir?

NATO, İngilizce‘de North Atlantic Treaty Organization’ın kısaltmasıdır Türkçe’deki karşılığı Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’dür. NATO bir askeri ittifaktır, kurulduğunda yani 1949 yılında 12 ülke tarafından imzalanmıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan NATO ilk başta yalnızca siyasi bir oluşumdu ancak Kore Savaşı ile birlikte askeri bir oluşum halini almıştır. Günümüzde 28 üye ülke bulunduran bu örgüt hala genişleme çalışmalarına devam etmektedir. Günümüzde NATO’nun kendine biçtiği görev ise özgürlüğün korunması ve üyelerinin politik ve askeri güvenliğinin sağlanması olarak kabul edilmektedir.

Plastik Cerrah Seçimi

Doktorlar Aile doktorunuz, dahiliye (iç hastalık­ları) uzmanınız, genel cerrahınız ya da jinekologunuz bir plastik cerrah tavsiye edebilir. Ona, kaç kişiye bu cerrahtan bahsettiğini; geri beslemenin nasıl olduğunu ve kendi aile bireylerinden birini bu plastik cerraha yollayıp yollamayacağını sorunuz.

DOKTORLARIN ÖZELLİKLERİNİ KONTROL EDİNİZ
Aday listenizi oluşturduğunuzda, listenizdeki adayların özelliklerini kontrol ediniz. İyi özellikler, başarılı bir ameliyatı garanti edemezse de, başarı olasılığını kayda değer ölçüde arttırabilir:

Eğitim Cerrahınızın hangi okulda okuduğundan ziyade, ne tür bir eğitim aldığı daha önemlidir. Cerrah, plastik cerrahi dalında akredite bir ihtisas programını tamamlamış mı? Böyle bir program, tüm rekonstrüktif ve estetik işlemleri içeren 2 ya da 3 yıllık yoğun bir eğitimi kapsar. Cerrahınız bu işlemlerin birkaçı üzerinde yoğunlaşmayı seçmiş olsa da, böyle kapsamlı bir eğitim, becerileri için sağlam bir temel oluşturur.

Dernek Sertifikasyonu Herkes “dernekten sertifi­kalı” kavramını duymuştur, fakat çok az kişi bunun ne anlama geldiğini bilmektedir. Seçtiğiniz doktorun, Amerikan Plastik Cerrahi Derneği’nden (ABPS) serti­fikalı olmasına dikkat ediniz. Böyle bir sıfat (unvan); bu doktorun akredite bir tıp fakültesinden mezun olduğunu ve en az 5 yıllık genellikle 3 yılı genel cerrahi ya da eşdeğeri konusunda ve 2 yılı da plastik cerrahi konusunda olmak üzere ek bir ihtisas progra­mını tamamladığını gösterir. ABPS tarafından belge­lendirilmek için bir doktorun aynı zamanda 2 yıl plastik cerrahide çalışması ve kapsamlı yazılı ve sözlü sınavları vermesi gerekir.

Hastane Ayrıcalıkları Ameliyatınız doktorun özel muayenehanesinde gerçekleştirilecek olsa bile, bu işlemi bölgenizdeki akredite bir hastanede uygulamak için ayrıcalıkları olmalıdır. Doktora, ayrıca­lığının olduğu hastanenin adını sorunuz ve teyit etmek için hastaneye telefon ediniz. Deneyim Listenizdeki cerrahlara, yaptırmak istedi­ğiniz işlemi ne kadar sıklıkla ve en son ne zaman uyguladıklarını sorunuz. Teknik, pratikle gelişir.

Genel geçer kural olarak, cerrahın bu işlemi en az ayda birkaç kez uyguluyor olması ve son uygulama­sını 6 aydan daha uzun bir süre önce gerçekleştir­memiş olması gerekir.

PLASTİK CERRAHLARLA GÖRÜŞMEK
Listenizdeki aday sayısını iki ya da üçe düşürdüğü­nüzde, kararınızı vermeden önce bu adayların her biriyle bir ön görüşme yapınız. Doktorların özellik­leri muhteşem olsa da, adaylarla yüz yüze görüşmek faydalıdır. Bir insan olarak her biri için bir duygu geliştirebilir; her birinin sizin için ne tür bir cerrahi prosedür (uygulama) tavsiye ettiğini öğrenebilir ve yaptıkları işlerin öncesinde ve sonrasında çekilen fotoğrafları görebilirsiniz. Danışma (konsültasyon) ücretini önceden sorunuz. Konsültasyon sırasında cerrahi, anestezi ve kurumsal ücretleri öğreniniz. Notlar alınız. Birkaç cerrahla görüşerek, ilgilendiğiniz işlem için makul bir ücretin ne olduğu konusunda daha net bir fikre sahip olursunuz. Herhangi bir nedenden ötürü bir doktordan hoşlanmazsanız, başka bir doktor seçiniz.

PLASTİK CERRAHLARA SORULACAK SORULAR
1 Mesleki nitelikleriniz ve eğitiminiz nedir?
2 Bu işlemi ne kadar sıklıkla yapıyorsunuz?
3 Ne tür komplikasyonlar olabilir ve deneyimlerinize göre her bir komplikasyonun görülme sıklığı nedir?
4 Bu işlemi yaptıran ve resimlerinin çekilmesine izin veren kişilerde elde ettiğiniz en iyi sonuçları ve tipik sonuçları gösteren ameliyat öncesi ve sonrası fotoğ­rafları görebilir miyim?
5 Bana, bu işlemi yaptıran ve deneyimleri konusunda bu işlemi yaptırmak isteyen diğer kişilerle görüşmeyi kabul etmiş olan bir iki kişinin adını verebilir misiniz?

Konsültasyon sırasında:
■ İşlemi detaylı olarak açıklayan ve sorduğunuz tüm soruları anlayabileceğiniz bir dilde yanıtlayan,
■ Bu işlemi yaptırma isteme sebeplerinizi ve beklenti­lerinizi soran, bunları sizinle müzakere eden ve tavsi­yeleri konusunda sizin görüşlerinizi soran,
■ Gereksiz işlemler üzerinde düşünmeniz için size baskı yapmadan alternatifler sunan,
■ Mesleki nitelikleri, deneyimi, ücretler ve ödeme politikaları konusundaki sorularınızı hoş karşılayan,
■ Ameliyatın risklerini ve olası sonuçları açıklayan (Eğer cerrah size olası sonuçları göstermek için kişilerin fotoğraflarını gösterirse ya da bilgisayar kullanırsa, sizin elde edeceğiniz sonuçların bunlara uymayabileceğini net bir şekilde belirtmelidir.),
■ Son kararın sizin olduğunu söyleyen birini tercih ediniz.


PLASTİK CERRAHINIZI SEÇTİKTEN SONRA

Cerrah ilk ziyaretinizde niçin ameliyat yaptırmak istediğinizi soracak; tedavi edilecek bölgenin yapısını analiz edecek ve amaçlarınızın gerçekçi olup olmadığını değerlendirmenize yardımcı olacaktır. İyi cerrahlar, bir ameliyatla neyin değiştirilip neyin değiştirilemeyeceği konusunda çok dürüsttürler. Cerrah; sağlık durumunuz, ilaçlar, daha önce geçirmiş olduğunuz ameliyatlar, alerjiler ve sigara içme, alkol kullanma gibi alışkanlıklar hakkında sorular da sorarak hastalık öykünüzü (geçmişinizi) öğrenmelidir. Kullanılacak olan anestezi türü, insizyon (ameliyat kesişi) izleri, olası acı (ağrı), ameliyatın süresi ve ameliyattan sonra sizi nelerin beklediği de dahil olmak üzere prosedürü (uygulamayı) iyice anlama­lısınız. Hasta rıza formunu okuyup anladıktan sonra imzalayınız.

Kaslar

kaslar

Kaslar hemen hemen her zaman gruplar halinde çalışırlar. İleriye doğru bir adım atmak için 40 kasın koordineli bir şekilde çalışması gerekir. Gözlerinizi kontrol eden kaslar neredeyse sürekli olarak yaklaşık olarak günde 50 mil- hareket ederler. Beyniniz omurilikten, gelen sinyali kaslara ileten, sinirlere emirler göndererek kasların hareketini yönetir.

Kasların içinde, gelen sinyali tekrar omuriliğe ve beyne göndererek kasların gevşeyip kasılması ile ilgili haberleşmeyi sağlayan özel sinir uçları bulunur. Bu özel sinirler, karanlıkta dengenizi kaybetmeden yürüyebilme becerinizde ya da her bir basamağı hesaplamadan merdiven çıkabilme kabiliyetinizde rol oynarlar. Vücutta, hareket etmenize olanak sağlayan istemli kasların yanı sıra belirli herhangi bir emir olmadan çalışan istemsiz kaslar da bulunur. Örneğin kalp, istemsiz olarak çalışarak ömrünüz boyunca bir emir olmadan kan pompalayan istemsiz bir kastır. Midenizde ve bağırsaklarınızda da yiyeceklerin hazmedilmesine yardımcı olmak için istemsiz olarak çalışan kaslar mevcuttur. Peristalsi (sağınım) olarak adlandırılan bir kas hareketi, dalgalı bir ritimde hareket ederek atıkları vücudunuzdan dışarı atar.

Vücudunuzdaki kaslar, kemikler ve eklemler; günlük hayattaki fiziksel streslere ek olarak yaralanmaya, hastalığa ve nadir durumlarda da enfeksiyona karşı hassastırlar. En sık görülen hastalıklar bu bölümde tartışılmaktadır.

Diyabet Mellitus

Vücuttaki bütün hücreler şekere özellikle glikoz türünde şekere enerji kaynağı olarak ihtiyaç duyar. İnsülin hormonu, hücrelerin kandan şekeri alabil melerine yardımcı olur. Diyabet Mellitus hastalığında ya pankreas yeteri kadar insülin üretiyordur ya da vücut hücreleri insülin etkisine direnç geliştirmiştir.

Her iki durumda da sonuç aynıdır: Vücut hücreleri kandan glikozu alamadığından dolayı kan glikoz seviyeleri yüksektir.İnsülin, mide ile spinal kord arasında yer alan yumuşak bir organ olan pankreas tarafından üretilir. Pankreas, yemek ya da atıştırma sonrası insülini kan dolaşımına bırakır. Kan şekeri seviyesi arttıkça, pankreas daha fazla insülin salgılar ve vücut hücreleri daha fazla glikozu hücre içine alarak kullanır. Eğer kan şekeri seviyesi fazla miktarda düşerse insülin salimim durur ve diğer dört hormon (kortizol, glukagon, büyüme hormonu ve epinefrin) dolaşıma salınır. Bu da karaciğerin kan dolaşımına glikoz t serbestleştirmesini sağlar.

Normal koşullar altında kan glikoz seviyesi 65-120 mg/dL arasında, uzun süren gıda alımsız periyotlara ya da ani şeker yükselmelerine rağmen dengede tutulur.

Buna rağmen, diyabet hastalığında bu benzersiz denge bozulmuştur; kan şekerinin çok yüksek olması, yüksek insülin düzeylerine ve yüksek kan şekeri seviyesini düşürmek için alınan yüksek dozda ilaçlar ani çok düşük kan şekeri seviyelerine neden olmaktadır.

Diyabet, kimi zaman seyrek, kimi zaman sürekli semptomlar üretir. Aynı zamanda bir takım ciddi hastalıkların ihtimalini de arttırabilir. Örneğin, diyabetli yetişkinler, diyabetli olmayanlara göre, iki kat daha fazla felç ve ölümcül kalp krizi riski taşır. Diyabet, böbrek yetersizliği ve körlüğün de başta gelen nedenlerinden biridir.
Diyabet çoğunlukla yaşlı yetişkinlerde olmasına rağmen, Ameri¬kalı çocuklarda en yaygın kronik hastalıklardan biridir

DİYABET MELLİTUS’UN ÇEŞİTLERİ
Diyabet Mellitus’un üç çeşidi vardır:
■ Tip-1 diyabet (insüline bağlı diyabet mellitus)
■ Tip-2 diyabet (insüline bağlı olmayan diyabet mellitus)
■ Gebe diyabeti
Tip-1 diyabet bir otoimmün hastalığıdır , ve bu hastalıkta, immün sistem yani bağışıklık sistemi, pankreas’ın insülin üreten hücrelerine saldırır. Sonuç olarak, pankreas gittikçe daha az insülin üretir.

Yıllar ya da aylar içinde immün sistemin pankreasa atağı yavaş yavaş gerçekleşir. Hâlâ yeterli insülin üretimi vardır; diyabet semptomları henüz gelişmemiştir.

diabet1

Fakat er ya da geç, vücut yeterli insülini üretemez hale gelir. Kan şekeri (glikoz) tehlikeli yüksek seviyelere çıkar. Pankreasın üretemediği insülin günlük insülin, iğneleriyle yerine koyulmak zorunda kalınır.

Tip-1 diyabet genellikle; 35 yaştan önce, çoğu kez 10-16 yaş arasında ortaya çıkar. Kadın ve erkeğe aynı derecede etki eder. Diyabetiklerin yaklaşık %10 ile %5’i tip 1 diyabete sahiptir.Araştırmacılar tip-1 diyabetin virüslerin ve kalıtımın kombinasyonu sonucunda oluşabileceğini düşünüyorlar. Bir teoride, tip-1 diyabetlilerin bir virüsün açığa çıkmasını tetikleyici bazı otoimmün hastalıklarına genetik olarak zayıf oldukları şeklindedir.

Virüsler şüphelendirir, çünkü diyabet kimi zaman bir virüs enfeksiyonundan sonra başlar. Koksakivirüs bazı vakalarda zanlı olarak tanımlandı. Diğer araştırmacılar, bir takım toksinlere maruz kalmanın tetikleyebileceğine inanıyor. Bazı araştırmacılar da, inek sütündeki proteinlere bir çocuğun maruz kalmasının, diyabete yol açıp açmayacağım sorguluyor.

Yıllar ya da aylar boyunca pankreas, insülin direncini kırmak için fazladan insülin üretimi yapar. Kan şekeri seviyesi nispeten normalde kalır ve semptomlar yoktur. Fakat eninde sonunda, insülin direnci güçlenir ve pankreas fazla insülin üretmekten tükenir. Bu noktada, kan şekeri seviyesi normalin üstündedir ve semptomlar başlar.

Gebe diyabeti Bazı hamile kadınlarda yükselen kan şekeri gebe diyabeti’ne neden olur. Bununla beraber, doğumdan sonra kan şekeri seviyeleri genellikle normale döner. Gebe diyabeti olan kadınlar gelecekte tip-2 diyabete yakalanma riski taşırlar.

SEMPTOMLAR
Diyabete neden olan pek çok farklı semptom vardır. Bazı semptomlar yüksek kan şekerinden kaynaklanır, bazılarına da vücudun farklı bölgelerinde oluşan diyabet hasan neden olur. Çok fazla şeker düşürücü tedaviden (insülin ya da tabletlerle) kaynaklanan düşük kan şekeri nedeniyle de semptomlar görülebilir.

Semptomlar çoğunlukla seri halde gelişir. Tip-1 diyabeti olanlar daha çok idrar çıkarır, susar, ve idrara çıkmanın, kusmanın artması nedeniyle birkaç günün içinde hızla su kaybeder. Kanda yüksek seviyelerde asit birikir. Sarsılan kişi, bilincini kaybedebilir ve hemen tedaviye başlanmazsa ölebilir.

Semptomların birden başlaması ya da oldukça ciddileşmesi tip-2 diyabet için olağandışıdır. Kafa karışıklığına, güçsüzlüğe, hemen müdahale edilmezse komaya sürükleyen, hiperosmolar komanın neden olduğu seyrek durumun dışında.

Susuzluğun ve idrar çıkarmanın artması Kanda aşın yüksek seviye¬lerde glikoz biriktiğinde, glikoz vücut dokularından ve kandan su çeker. Böbrekler kandaki fazla suyu algılar ve onu atılan suya, idrara dönüştürür. Artan susuzlukla beraber, idrara çıkmadaki artış nedeniyle vücut susuz kalır.

Azalan enerji ve artan iştah
Diyabette, insüline direnç ya da yetersiz miktarlardaki insülin nedeniyle, vücut hücreleri yeterli glikozu alamaz. Hücreleriniz yeterli enerjiyi alamadığında da enerjinizin olmadığını hissedersiniz. Ve hücreleriniz yeterli gıda alamazsa, aç hissedersiniz.

Ayrıca, diyabet böbreğe hasar vermeye başladığında, böbrekRetînopatilerin vücut artıklarını ve toksinleri temizlemekteki yetersizliği enerji kaybına neden olur. Kilo kaybı İştahın artmasına rağmen kilo kaybedebilirsiniz. Çünkü vücut hücreleri, enerji için yeterli glikozu alamaz, glikoz yerine enerji için yağı kullanır, vücudun yağ stoklarını tüketirler.Görme problemleri Diyabet, tedaviyle hafifletilebilen geçici göz bozukluklarına neden olabilir. Ancak, uzunca bir süre ilgisiz kalınırsa, kalıcı göz bozukluktan yaratabilir.Karıncalanma hissi ve acı Tedavi edilmeyen diyabet sinirlere zarar verir; his ve acı yitimine (özellikle ayaklarda ve alt bacaklarda) yanma hissine neden olur.

Kafa karışıklığı ve bilinç kaybı Tip-1 diyabet sadece, ciddi su kaybına ve yüksek kan şekerine neden olan şiddetli insülin yokluğu değildir, aynı zamanda kanı asitlendirir ve başka metabolik anormalliklere neden olur. Tüm bu anormalliklerin karışımı ise sürmenaja, kafa karışıklığına, bulantıya, kusmaya ve en sonunda da bilinç kaybına ve ölüme neden olur. İnsülinle ve intravenöz sıvılarla (ve bazen bir takım minerallerle) tedavi bu semptomları tersine çevirebilir, tabi ki tedavi ne kadar kısa sürede başlarsa…

Tip-2 diyabet de, yüksek kan şekeri ve ciddi susuzlukla birleşen benzer semptomlara neden olur. Fazla ilaç kullanmaktan (insülin ve bir takım diyabet ilaçlan) kaynaklanan son derece düşük kan şekeri de benzer semptomlar üretir.

DİYABETİN KOMPLİKASYONLARI
Diyabet Amerika’da sakatlığın ve ölümün en başta gelen nedenler inden biridir. Diyabetin komplikasyonları kalbi, gözleri, böbrek¬leri, kan dolaşımını, sinirleri ve deriyi etkiler. Bu ciddi komplikasyonlar her diyabetin kaçınılmaz sonucu değildir.

Tip-1 diyabet için açıkça görülüyor ki, kan şekeri seviyenizi sıkı kontrol altında tutarak komplikasyon riskini azaltabilirsiniz. Kanıtlar çok güçlü olmamasına rağmen, pek çok uzman bu durumun tip-2 diyabet için de gerekli olduğunu düşünüyor.Birbirini takip eden komplikasyonlar bir uzmanın yardımıyla saptanabilir, müdahale edilebilir ve yönetilebilir.

Retinopati: Retinopatİ, yüksek kan şekeri seviyesi, gözün arkasını kaplayan ışığa duyarlı retinanın küçük damar yollarına zarar verdiğinde oluşan ciddi bir problemdir. Yılda en az bir kere diyabetik göz muayenesi için bir göz doktoruna gidilmelidir. Doktor, lazer tedavisiyle kontrol altına alınabilinen retinopatiyi erken teşhis etmekte yardımcı olmak için, retinanızın düzenli fotoğraflarını çeker ve flüoresan anjiyografi adı verilen testi yapar.

Nefropati: Nefropati, böbreklerin vücudumuzdan atığı atabilme yeteneğinin azalması, narin filtreleme sisteminin hasar görmesidir. Diyabetin böbreklere verdiği hasar, eğer yüksek tansiyonunuz da varsa, ağırlaşır. İdrarınızdaki albümin proteinini izleme testi diyabetteki böbrek hasarını erken teşhis etmeye yarar. Eğer diyabetiniz varsa, böbrek hastalığının erken sinyallerini alabilmek için yılda bir kere kan ve idrar testi yaptırmalısınız.
Böbrek hasarı geri döndürülemez, fakat kan şekerini ve tansiyonu kontrol altında tutarak

Diyabet ve yıllık göz muayenesi
Diyabetli kişiler, diyabet hastalarında çok sık görünen olası üç önemli hastalığa karşı yılda bir kere bir göz doktoruna kontrole gitmelidir; diyabetik retinopati, glokom ve katarak. Glokom ve katarak diyabetli kişilerde genellikle iki kere oluşur. daha fazla hasarın önüne geçilebilir. Anjiotensin dönüştürücü enzim inhibitörü (ACE inhibitörü) adı verilen bir tür tansiyon ilacı, tansiyonunuz yüksek olmasa bile böbreklerinizi koruyabilir.

İdrar yolu enfeksiyonlarına hemen müdahale edilmesi de böbrekleri korur. Üzerine gidilmeyen diyabet, çoğunlukla böbreklerin iflasına neden olur, diyaliz ya da böbrek nakli gerektirebilir.Kalp damarlarında ateroskleroz: Anjine, kalp krizine ve kalp yetmezliğine neden olan ateroskleroz, çoğunlukla diyabetiklerde görülür. Kan şekerinizi kontrol altında tutmak, aterosklerozu önlemekte bir miktar yardımcı olacaktır.

Eğer diyabetikseniz, kolesterol ve tansiyonunuzu kontrol altında tutmak çok daha önemlidir, çünkü yüksek tansiyon ve yüksek kolesterol diyabetiklerde koroner arter hastalığının başlıca nedeni olarak görülmektedir.

Ayak problemleri: Birçok nedenden dolayı, ayak ülserlerini ve ayak yaralarını kapsayan ayak problemleri, diyabetikler arasında yaygındır. Sinir hasarı, büyüyen bir iltihaptan sizi habersiz bırakacak kadar his kaybı yaratabilir. Büyüyen iltihaplar zor iyileşirler çünkü kan akışı azalır. Diyabetiklerde yara enfeksiyonları çok kolay gelişir. Kangren ve ampütasyona neden olan ciddi iltihaplanmalar asla iyileşemeyebilir.

Ayaklarınızı her gün yıkamalı, yaralar ya da enfeksiyon sinyallerine karşı dikkatle muayene etmelisiniz ve eğer şüpheli herhangi bir şey bulursanız, doktorunuza başvurmalısınız. Ayak hastalıkları uzmanı (podiatrist) tırnaklarınıza bakacaktır. Tırnaklar çok kısa kesilmemeli ve enfeksiyonu önlemek için düzenli kesilmelidir. Daima ayakkabı giyin
ve iki hafta içinde geçmeyen ne türden yara olursa olsun mutlaka uzmanınıza görünün.

Enfeksiyonlar
: Kan şekeri çok yüksek olduğunda beyaz kan hücreleri enfeksiyonları ihraç etmekte etkin bir biçimde çalışamazlar. Diyabetikler özellikle deri üstü ve vajina içi mantar enfeksiyonlanna ve aynı zamanda kan çıbanlarına ve bakteriyel enfeksiyonlara meyillidirler.

TEDAVİ SEÇENEKLERİ
Eğer diyabet semptomlarından herhangi biri varsa, size fizik muayene uygulayacak, kan ve idrarınıza şeker testi yapacak bir doktora gitmelisiniz. Kanınızda ya da idrarınızda kan şekeri seviyesi normal çıkmazsa, doktorunuz kanınızı tekrar test edebilir. Test, yemek yedikten iki saat sonra ya da bir gecelik açlıktan sonra ya da glikoz toleransı testi formatında yapılmalıdır.

Glikoz toleransı testinde, size içmeniz için şekerli su verilir ve beş saat süresince kan şekeri seviyeleriniz ölçülür. Kandaki yüksek glikoz seviyesi diyabetiniz olup olmadığını belirler. Doktorunuz ayrıca, çoğunlukla tip-1 diyabetlerde oluşan yağ parçacıklarının, ketonların, olup olmadığım anlamak için idrar testi yapabilir.
Diyabet iyileştirilemez, fakat doğru tedaviler komplikasyonları ve semptomları büyük oranlarda azaltabilir.

Başka bazı özel koşullar dışında, tedavi ekibi üzerinde en önemli kişi diyabetli kişidir. Siz eninde sonunda hastalığını, büyük bir dikkatle ilacını, egzersizini, diyetini kontrol etmesi gereken kişi olacaksınız

Başlangıçta bu durum caydırıcı gelebilir, fakat çoğu kişi diyabetini yönetmeyi öğrenir ve çok kısa bir süre içinde de basit ve kolay gelir.
Atılması gereken en önemli adım (ve sizin de ilk yapmanız gereken şey) hastalık hakkında bilgilenmenizdir. Uzman doktorunuz, hemşireler ve diğer sağlık görevlileri hastalık hakkında sizi bilgilendireceklerdir.Uzmanınız size bir tedavi planı yapacaktır, düzenli egzersizler verecektir, sizinle düzenli bir şekilde ilgilenecek, insülininizi, glikoz seviyelerinizi denetleyecek ve uzun vadeli komplikasyonların semptomlarını araştıracaktır. Amerikan Diyabet Vakfı yararlı bilgiler sağlayabilir.

Diğer uzmanlar da diyabetle ilgili problemlerle uğraşır. Göz doktoru, diabetik retinopati gelişme ihtimaline karşı düzenli göz muayenesi yapar. Ayak hastalıkları uzmanı (podiatrist) ayak bakımını sağlar. Diyetisyen (beslenme uzmanı), tıbbi ihtiyaçlarınıza uygun diyet planlamasında yardımcı olur. Eğer böbrek fonksiyonları bozuluyorsa, bir nefroloji uzmanının (nefrolog ya da böbrek hastalıkları uzmanının) yardımına ihtiyacınız olacaktır. Tedavinin ilk amacı kandaki glikoz seviyesini normalleştirmek olmalıdır, uzun vadeli hedefleri ise olası komplikasyonlar önlemek ve ömrü uzatmak olmalıdır.

Ciddi diyabeti olan az sayıda kişi, pankreas nakli yaptırmaktan yararlanabiliyor. Çünkü pankreas nakli, doku uyumları tam olan bireyler arasında yapılmalıdır ve alıcılar vücuda nakledilen hücre¬lerin reddedilmesine karşı, yan etkileri olabilen, çok güçlü immün (bağışıklık sistemi) baskılayıcı ilaç tedavisi almalıdır.

Tip-1 diyabet için: Tip-1 diyabeti olan kişilerde kan glikozu seviyesini normalleştirmek için üç yol vardır: Vücudun üretmediği hormonu yerine koymak için her gün insülin iğnesi olmak, beslenme planı ve düzenli egzersiz yapmak. Doktorunuz sizi düzenli olarak muayene edecek ve gün içinde birkaç kere kan glikozu seviyenizi ölçmeniz gerekecektir.

İnsülin Tip-1 diyabetikler, kendilerine yapmayı öğrendikleri insülin iğnesine, günün farklı zamanlarında ihtiyaç duyarlar. Deri altına uygulanan iğneler bir süre sonra kısmen acısız ve rutin gelmeye başlar.

Enjekte edilebilen insülin orijinalinde, domuz ya da büyük baş hayvanın pankreas bezlerinden elde edilirdi, bugün kullanılan insülin ise, artan bir oranda, genetik mühendisliği tarafından üretilen insan insülinidir. İnsülin iğnelerinin; çok kısa süreli olanı (insülin lispro), kısa-süreli olanı (regüler insülin), orta-süreli olanı (isophane insulini ve çinko insulini) ya da uzun-süreli olanı vardır.

İnsülin iğnesi yapıldıktan sonra; 30-60 dakika (kısa-süreli),

Tip-1 Diyabetliler için Yoğun Tedavinin Faydaları
Yoğun insülin uygulaması, daha az yoğun konvansi-yonel tedavilerle kıyaslandığında, tip-1 diyabetis mellutusu olanlarda komplikasyon gelişimini yavaşlatabilir ya da erteleyebilir, bu durum 9 yıl süresince gözlemlenen 1400’den fazla kişiden oluşan denekte kontrol edildi. Yoğun tedavi günde en az dört defa kan şekerinin bakılmasından ve günde en az üç defa insülin verilmesinden oluşuyor dozu, alınan gıdalardaki glikoz miktarı ölçümlerine ve öngörülen egzersizlere göre ayarlanan

Konvansiyonel tedavi, genelde doz ayarlamasız, günde bir ya da iki insülin iğnesinden oluşur. Yoğun uygulamanın faydaları çalışmanın başında diyabet komplikasyonu olmayanlarda ve çalışmanın başında bazı diyanet komplikasyonu olanlarda gözlemlendi. Yoğun uygulamayla tedavi edilenlerde çoğunlukla ciddi düşük kan şekeri reaksiyonları ve konvansiyonel tedavi görenlere göre kilo artışı oluştu.

Glikozu İzlemek Ve İnsülin İğnesi Yapmak
Doktorunuz, glikoz için kanınızı günde kaç defa ve ne zaman test etmeniz gerektiğini size anlatacaktır. Küçük bir not defteri kullanarak; testi ne zaman yaptığınızı, sonuçlarını, ne yediğinizi, nasıl hissettiğinizi, ve ne kadar egzersiz yaptığınızı kaydedin. Bu kayıtlar size ve doktorunuza, uyguladığınız tedavi planının nasıl gittiğini ve düzenleme yapmanın gerekli olup olmadığını gösterecektir.

Doktorunuz ya da diyabet eğitmeniniz, evde kendi kendinize kan glikozunuzu test etmeye yarayan aletler tavsiye edeceklerdir. Test edilen kan (idrar değil), kandaki şeker miktarının çoğunlukla kesin sonucunu verir. Test, kan örneği için parmağınızı iğneyle delme¬nizi ve renklendirilmiş çubuğa damlatmanızı (şeker ölçme çubukları) gerektirir. Daha sonra bu çubuk, ihtiyacınız olan insülin miktarını ayarlamaya yardımcı olan glikoz monitörüne yerleştirilir.

Bazı diyabetikler kanlarını test etmek yerine idrar testi yapmayı tercih ederler. Bu, ikinci en iyi test olmasına rağmen, eğer bu testi seçerseniz, yine de idrar şeker düzeyini düzenli olarak kontrol etmelisiniz.

İnsülini enjekte etmek Doktorunuz kullanacağınız insilünün türünü, kaç defa kullanacağınızı, ve ne zaman enjekte edeceğinizi size anlatacaktır. Başlangıçta, pek çok insan iğnelerin acıtacağından şikayet eder. Fakat sonra öğrenirler ki, iğneler oldukça ince ve kısa olduğu için ve kasın içine değil deri altına yapıldıkları için acısı oldukça azdır. Karın, kolların üstü, üst bacaklar, bel kısmı ve kalçalar insülini enjekte etmek için iyi noktalardır. İğne yapılacak yeri, bir miktar gerdikten sonra iğneyi batırmak, ilacı enjekte ederken de deriyi serbest bırakmak gerekir. İğne yapılan bölgeleri değiştirmek önemlidir, böylece yaralı doku ve yağ, iğne yerlerinde birikmez, vücudunuzun insülin emilimini engellenmezler. Tek kullanımlık iğneler kullanılmalıdır.

Ne yiyebilirim?

Diyabeti olan kişilerin, alışkanlıkların insanı olması gerekir. Kan şekeri seviyesini normal bir düzeyde tutmak için kan şekerini etkileyen üç faktörün -diyet, egzersiz ve ilaç- miktarını ve zamanlamasını düzenli bir şekilde uygulaması gerekir.
Düzensiz yemek yemek ya da vücudu glikoza aç bırakmak ve sonra büyük öğünlerle birden yüklenmek, kan şekerinde dramatik dalgalanmalara neden olur, metabolizmanızı yorar ve ne kadar ilaca ihtiyacınız olduğunu öngörmeyi zorlaştırır.
Gıda ve egzersiz aracılığıyla kan glikozunuzu düzenlemek için bazı ip uçları:

■ Hergün yaklaşık aynı miktarlarda gıda alın.
■ Hergün öğünlerinizi ve ara öğünlerinizi yaklaşık aynı zamanlarda yemeye çalışın.
■ Öğünlerinizi ve ara öğünlerinizi atlamayın.
■ Diyabet ilaçlarınızı her gün yaklaşık aynı zamanda alın.
■ He rgün yaklaşık aynı zamanda egzersiz yapın.
■ Doktorunuzla, öğünler, ara öğünler, ilaç ve egzersiz için size en uygun zamanlamayı konuşmalısınız. Diyabetiniz hakkında ne kadar çok bilgiye sahip olursanız, onu kontrol etmekte o kadar donanımlı olursunuz.

Diyabet: Doktorunuza Gittiğinizde

DOKTORUNUZLA TARTIŞACAĞINIZ SORULAR
:
■ Kan şekeri seviyelerinizi bir günlüğe kaydediyor musunuz (gününü, günün zamanlarını ve kan glikozu seviyenizi)? Kan şekeriniz ne kadar sıklıkta 80 miligram/desilitre’nin altına ya da 140 miligram/ desilitre’nin üstüne çıkıyor?

■ Kilo aldınız ya da verdiniz mi? Aşırı susuzluk çekiyor ya da sık idrara çıkıyor musunuz? Genelde aç hissediyor musunuz? Görme bulanıklığınız var mı? Bunlar yükselmiş kan şekeri semptomlarıdır.
■ Ayaklarınızı korumak için her zaman ayakkabı giyer misiniz? Ayaklarınızı her gün yaralar ya da iltihaplar için kontrol eder misiniz? Diyabetten dolayı ayaklarda artan hissizlik, farkına varmayacağınız iltihaplara neden olabilir.

■ Göğüs ağrınız var mı ya da nefesiniz çabuk kesiliyor mu? Diyabet kalp krizi riskini arttırır, ve nefes almakta güçlük ya da göğüs ağrısı erken uyarı semptomları olabilir.
■ Diyabetiniz için hangi ilaçları kullanıyorsunuz? Almayı unuttuğunuz oluyor mu?
■ Diyabetinizi kontrol altında tutmak için diyetinizi düzenli uyguluyor musunuz?
■ Ne kadar egzersiz yapıyorsunuz?
■ Daha önce hiç baş dönmesi, sersemlik, kafa karışıklığı, terleme geçirdiniz mi? Bunlar düşük kan şekeri semptomlarıdır.
■ Kan şekeriniz düştüğünde ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz?
■ En son ne zaman bir göz doktoruna gittiniz? Yılda en az bire kere tam göz muayenesi yaptırmalısınız.
■ Ayaklarınızda yanma hissi var mı? Bu sinir hasarından kaynaklanıyor olabilir.

■ Eğer kadınsanız, çocuk yapma planınız var mı? Eğer cinsel olarak aktifseniz, doğum kontrol hapı kullanıyor musunuz? Diyabetin hamilelikten önce ve sonra kontrol altında tutulması oldukça önemlidir.
■ Diyabet komplikasyonlarının riskini azaltmak için neler yapmanız gerektiğini biliyor musunuz?
■ Diyabet, hamileliğinizi nasıl etkiler ya da komplikasyonların riskini azaltmak için ne yapılmalıdır, biliyor musunuz?
DOKTORUNUZ AŞAĞIDAKİ VÜCUT FONKSİYONLARINI MUAYENE EDECEKTİR
■ Kalp atış hızı ve kan basıncı
■ Gözler
■ Kalp ve ciğerler
■ Nabız
■ Ayaklar (derideki çatlaklar, ülserler ve his kontrolü için)
■ Refleksler
DOKTORUNUZ AŞAĞIDAKİ LABORATUAR TESTLERİNİ İSTEYECEKTİR
■ Hemoglobin A1c (son üç aydaki kan şekeri ortalamanızı hesaplamak için yapılan kan testi). Her bir testin sonucunu ve normal değerlerini bilmelisiniz.
■ Yılda bir kere idrar testi. İdrarınızdaki protein, böbreklerinizi etkileyecek olan diyabetin işaretidir.
■ Kan glikozu seviyesini kontrol etmek için kan testi.
■ Kan kolesterolü testi.

BOĞULMA

Boğulma veya boğulmaya yakın durumun etkileri, ana olarak hipoksemi ve aspirasyona bağlıdır. Aspirasyonun fizyolojik etkileri boğulma maddesinin, tatlı veya (Plazma ile mukayese edilirse hipo veya hipertonik olan) tuzlu su olup olmadığına bağlı olarak değişiklik gösterir. Aspirasyonsuz hipoksemiden ölmek bir boğulma kurbanı için mümkündür, ama bu nadiren meydana gelir. Trakea tıkandıktan sonra arteriyel Po2 nin çabukça düştüğü ve 3 dakika sonunda 10 mm Hg’lik bir Po2’ye ulaştığı hayvan çalışmalarında gösterilmiştir. Hiperventile gönüllü insanlarda, mümkün olduğu kadar uzun nefeslerinin tuttuktan daha sonra, egzersiz yapmaksızın, nefes tutmadan 146 saniye sonra Po2’nin 58 mm Hg’ye düştüğü, ama eğer denenen kişi egzersiz yapıyorsa 85 sn’de 43 mm Hg’ye düştüğü bulundu. Bu, suyun içine total olarak girdikten 3-5 dakika sonra bütün kazazedelerde hipoksi derecesinin bilinç kaybı ile sonuçlandığını gösterir.

Ventilasyonun yeniden yerine konulmasından sonra, tedavinin amaçlan; rezidüel hipoksi veya asidozu ve elektrolit anormalliklerini değerlendirmek ve düzeltmektir. Eğer hasta belirgin miktarda sıvı aspire etmişse endotrakeal entübasyon ve ventilasyon genellikle lüzumlu olur. Dolaşım yeniden sağlanabilirse, metabolik asidoz kendiliğinden düzelecektir. Ekstrem vakalarda eğer pH 7.2’den aşağı ise, intravenöz olarak Sodyum Bikarbonat verilmelidir. Kardiopulmoner resüsitasyonda normal olarak kullanılanlardan başka hiçbir özel ilaç faydalı değildir. Koruyucu antibiyotikler ve steroidlerin özellikle fayda sağlayıcı almadıkları gösterilmiştir.

Eğer acil resüssitasyon başarılı ise, aspirasyon meydana gelmişse, kazazede halen akut julmoner yetmezliğin yüksek riskindedir. Bu,gecikmiş ölümlerin baş sebebidir. Tedavi, herhangi bir sebebe bağlı olan akut pulmoner yetmezlik için yapılmış olanlara benzerdir.

Nörolojik hasar hipoksemi periodundan kaynaklanır ve boğulmaya yakın olanlarda ikinci mutad sekeldir. Eğer , kazazede, boğulma epizodu süresince şuurunu hiç kaybetmemişse, nörolojik hasar olasılığı çok azdır. Nörolojik hasar olan hastalarda, nörolojik değişiklikler ve prognoz kardiopulmoner arrestin diğer formlarından olan serebral hasardan sonrakilere benzer.

Tatlı su aspire edilirse, sıvı çabukça alveollerden emilir. İntravasküler hipervolemi, hipotonsite, serum elektrolitlerinin dilüsyonu ve intravasküler hemoliz yapar. Tatlı su aspirasyonundan 3 dakika sonra intravasküler volümün %50 yükseldiği hayvan deneylerinde gösterilmiştir.

Eğer belirgin damar içi hemoliz meydana gelmişse böbrek de etkilenebilir. Hemoglobinüri, başlangıçta ozmotik diüretikler ve idrarın alkalileştirilmesiyle tedavi edilir. Akut renal yetmezlik meydana gelirse dializ lüzumlu olabilir.

Tuzlu su aspirasyonu, vasküler yataktan alveoller içine su çekildiği için karşı etkiler üretir. Hipovolemi, hemokonsantrasyon ve hipertonisite yapar. Tuzlu su boğulmasından sonra hemoliz belirgin değildir.

Boğulmaya yakın kazazedenin tedavisi, hipokseminin derecesi ve ondan sonuçlanan hasar hızlı olarak ilerlediği için, anında ventilasyonunun yeniden sağlanmasına yönlendirilmelidir. Aspire edilmiş suyun gerçek miktarı fazla olmadığı ve tatlı suda boğulmada alveollerden hızlıca emildiği için, herhangi bir yolla kazazedenin akciğerlerinden suyu drene etmeye çalışmakla zaman kaybedilmemelidir.