Isırmalar ve Sokmalar

nizam23_ekil13-4-full

İNSAN VE HAYVAN ISIRMALARI
İnsan, kedi, maymun, rakun ya da yarasa ısırıkları; yüz, boyun ya da ellerdeki hayvan ısırıkları ya da geniş ve derin olan ısırılmalar için acil servislere başvurunuz.
Anında bakım: Bakteri ve kirleri temizlemek için yarayı suyla 5 dakika boyunca güzelce yıkayın. Yarayı nazik bir şekilde kurulayın ve üzerine steril bir bandaj koyun. Basitrasin merhemi bandajın yapış­masını önler. Sebepsiz yere ısırıldıysanız ya da ısırık bilinmeyen bir hayvandan veya bir sokak hayva­nından kaynaklanıyorsa polise ya da bir hayvan kontrol merkezine başvurun.

ARI, EŞEK AĞRISI VE BÜYÜK EŞEK ARISI ISIRMALARI
Eşek ansı ya da büyük eşek arısı ısırığı ağrılıdır ve sadece balansı iğnesini bırakır.

Anında bakım: Bir balansı tarafından ısırıldıysanız iğneyi çıkartmak için beklemeyin. İki parmağınızı kullanarak hiç vakit kaybetmeden iğneyi çıkartın. İğneyi urnağınızla ya da bıçakla çıkart­maya çalışmayın. Bütün iğneler için ısıtıldığınız bölüme soğuk kompres (havluya sarılmış buz) uygulayın. İğnenin olduğu yer kızarabilir, şişebilir ya da birkaç gün boyunca ağrıyabilir. Antihistamin alarak bazı belirtileri hafifletebilirsiniz. Ciddi bir reaksiyon oluşursa alerjik reaksiyonlardaki gibi bir tedavi uygulanması gerekir.

DENİZANASI VE İRİ DENİZANASI ISIRMALARI
Denizanası ya da iri denizanası ısırmaları zehirlidir ve ışınlan bölgede yoğun bir yanma acısı olur. İri deniz anaları iğnelerini derinizde bırakabilir.
Ciddi olabilen belirtileri arasında nefes alma zorlukları ve bilinç kaybı sayılabilir.
Anında bakım: Denizanası ısırıklarında acıyı dindirmek için kalamin losyunu sürün ve bu bölgeye soğuk kompres (havluya sarılmış buz gibi) uygulayın. İri denizanası ısırıklarında yardım istemesi için birini çağırın ya da bu kişinin acil yardıma ihtiyacı yoksa siz 9H’i arayın. Deride kalmış olan iğneleri çıkartmaya çalışmayın.

Bu kişide alerjik reaksiyon görülüp görülmedi­ğini gözleyin. İğneleri çıkartmaya çalışmak daha fazla hasara neden olabilir. Bunun yerine iğneleri yıkamak için sirke ya da tuzlu su (içme suyu değil) kullanın (içme suyu dokungaçların daha fazla batmasına neden olabilir). Yardım gelene kadar kişiyi rahat bir pozis­yonda oturtun ve sıcak tutun.

DENİZ KESTANESİ YARALANMALARI
Deniz kestaneleri deniz kıyıla­rında sığ sularda yaşayan renkli, dikenli, sert kabuklu hayvan­lardır. Çocuklar deniz kestane­lerine dokunmak isterler ve bu hayvanların üzerlerine basmak da çok kolaydır. Bu hayvanların çok azı zehirlidir; ancak diken­leri cildi delebilir ve dikenlerini bir dokunun derinliklerinde bırakıp enfeksiyonlara neden olabilirler.

Anında bakım: Deriden sarkan bir dikeni çıkartmayı denemeyin. Dikenler çok incedir ve kolayca kırlabilirler. Dikenin düzgün bir şekilde çıkartılması için bir hasta­nenin acil servisine başvurun.

Diken çıkmışsa bu bölgenin acısı sıcak (kaynar değil) suya batırılarak dindirilebilir.
AKREP SOKMALARI
Çok farklı akrep türleri vardır ve bazılarının iğneleri diğerlerinin-kinden daha zehirlidir. Belirtileri arasında ışınlan bölgede yanma, kanncılanma ya da uyuşma; mide ağrısı, mide bulantısı ve kusma; kas spazmı (çene kası da dahildir), nöbetler ya da bilinç, kaybı sayılabilir.
Anında bakım: Akrep zehirinin yayılmasını önlemek için ışınlan bölgeyi kişinin kalbinden daha aşağıda tutun. Bu bölgeye soğuk kompres (havluya sarılmış buz gibi) uygulayın. Bu kişiyi en yakın hasta­nenin acil servisine götürün.

YILAN ISIRMALARI
ABD’de dört tür zehirli yılan vardır: Doğu Amerika zehirli yılanı, su makoseni, çıngıraklı yılan ve mercan yılanı. Yılanlar ısıracak insan aramazlar; ancak tahrik edilirlerse saldırırlar. Zehirli küçük yılanlar yaşlı yılanlar kadar zehir üretebilirler. Zehirli bir yılan tarafından ısırıldığınızda bir sağlık kurumuna başvurmanız gerekir.

Doğu Amerika zehirli yılanı:
Doğu Amerika zehirli yılanı genellikle ABD’nin güneydoğu ve güney bölgelerinde görülür. Parlak ve koyu kahverengi derileri ormanlarda kolaylıkla saklanmala­rına yardımcı olur.

Çıngıraklı yılan: Çıngıraklı yılanlar ABD’nin her yerinde görülebilirler. Kuyruğunun ucundaki çıngırak hayvanın yaklaşmakta olduğunu haber verir. Çıngıraklı yılanlar kuru, kayalık ortamları severler.

Anında bakım: Kişiyi yılandan ya da ısıtıldığı bölgeden uzaklaş­tırın; kıstırılmış ya da yaralanmış bir yılan birkaç defa daha saldırabilir. Kişiyi yatırın ve sakinleştirin. Yılan

bir parmağı, eli ya da kolu ısırmışsa bütün mücevherleri çıkartın. Işınlan yeri kalpten aşağıda tutun ve vakit kaybetmeden ışınlan yerin üzerine soğuk kompres (havluya sarılmış buz gibi) uygulayın.
Kişiyi en yakın hastanenin acil servisine götürün. Bu konuda bir tecrübeniz yoksa kanamayı durdurmak için sargı bezi kullan­mayın. Akrep zehirini çıkar­maya çalışmayın. Kişiye yemesi ya da içmesi için herhangi bir şey vermeyin.

Güvenli bir şekilde yapabi­lirseniz yılanı yakalayın. Yılanı öldürdüyseniz sağlık görevlilerinin zehirli olup olmadığım anlayabil­meleri için hiç bir şey yapmadan bir kenara koyun.

Tehlikeli Mercan Yılanlarını Tehlikesiz Benzerlerinden Ayıra­bilmek :Dr. Wall’un Tavsiyesi
Mercan yılanına benzeyen çok sayıda zehirsiz yılan türü vardır. Peki mercan yılanlarını tehlikesiz olan benzerlerinden nasıl ayırt edersiniz? Aradaki fark, yılanın gövdesindeki renkli halkaların bulunduğu yerdir; mercan yılanlarının sarı halkalarının yanında kırmızı halkaları vardır.
Zehirli mercan yılanlarını diğer tüm yılanlardan ayırabilmeniz için şunlara dikkat etmelisiniz: Sarının yanında kırmızı varsa öldürün. Siyahın yanında kırmızı varsa zehirli değildir (Bu öneri sadece ABD’deki yılanlar için geçerlidir ve dünyanın diğer bölgeleri için geçerli değildir).

Ancak kırmızı, sarı ve siyah halkaları olan bir yılan tarafından ısırıldıysanız riske girmeyin. Yılanı öldürün (yeniden ısırılmamaya dikkat edin) ve yılanı da sizinle birlikte acil servise götürün. Belirtiler geç ortaya Çıkabilir ve ciddi olabilir. Bu yüzden yılanın türü kesin bir şekilde belir­lenene kadar doktorunuz yılanın zehirli olduğunu varsayacak ve size panzehir verecektir.

Kanama

turnike

KÜÇÜK KESİKLER
Küçük bir kesik cildin dış tabaka­sını zedeler. Anında bakım: Yaranın çevre­sini su ve sabunla yıkayın. Bütün kir ve bakterileri temizlemek için yarayı 5 dakika boyunca tazyikli su altında tutun. Bu bölgeyi nazikçe kurulayın, basitrasin merhemi sürün ve üzerine steril bir bandaj sarın.

AÇIK YARALAR

Bir yara uçlarından birleşmiyorsa ya da 1. 2 cm’den büyükse yaranın çevresine gazlı bez (ya da temiz bir tişört veya çorap) sarın ve doktorunuza ya da acil servise gidin. İçinde cam kalan; yüzde, ellerde ya da ayakların altında oluşan ve kan dolaşımı zayıf olan kişilerde görülen yaralar için her zaman acil servise başvurun.

Yaranın içinden çıkıntı yapan bir cisim varsa bunu çıkarmayın. Bu nesneye dokunmamaya dikkat ederek yaranın çevresine gazlı bez sarın ve en yakın hastanenin acil servisine başvurun.

CİDDİ KANAMA
Derin, şiddetli şekilde kanayan ya da içinden kan fışkıran (atarda­marın kanamasından kaynaklı) bir yara pıhtılaşmayabilir ve kanaması durmayabilir.

Anında bakım: Birilerinden yardım çağırmalarını isteyin ya da siz 112 arayın. Yarayı yüksekte tutun ve doğrudan basınç uygulayın.

ŞİDDETLİ KANAMALAR İÇİN BASINÇ NOKTALARI
Şiddetli kanamalar doğrudan basınç ve yükseğe kaldırma yollarıyla kesilmezse atarda­mara doğrudan basınç uygulayın. Atardamara doğrudan basınç uygularken yaralı bölgeyi yüksekte tutun ve yaraya doğrudan basınç uygulamaya devam edin. Vücutta basıncın yapılması gereken bir dizi ana atardamar vardır (önceki sayfadaki şekle bakınız).
Bir atardamara basınç uygula­dığınızda kanamayı atardamarı kemiğe doğru iterek durdurursunuz.

Kanayan bölüm ile kalp arasındaki atardamara sıkıca bastırın. Kanama çok şiddetli ise doğrudan kanayan bölgeye sert bir basınç uygulayın. Kanamanın kesilip kesilmedi­ğini anlamak için parmaklarınızı basınç noktasından yavaşça kaldırın; ama kanayan bölgeye uyguladığınız basıncı tamamen kesmeyin. Kanama devanı ederse atardamara basınç uygulamayı sürdürün. Kanama durana ya da yardım gelene kadar devam edin. Kanama durduktan sonra atardamara 5 dakikadan fazla basınç uygulamayın.

İÇ KANAMA
Bir kişi araç ya da bisiklet çarpış­ması geçirdiyse, yüksekten düştüyse ya da vücuduna veya kafasına ciddi bir darbe aldıysa iç kanamadan şüphelenebilirsiniz.

İç kanama belirtileri öksürerek ya da kusarak kan (ya da kahve çekirdeklerine benzeyen bir madde) çıkarmak; göğüs, karın ya da leğen kemiğinde ağrı; cildin soğuk ve nemli olması ve hızlı ya da zayıf bir nabızdır.

Anında bakım: Birilerinden yardım çağırmasını isteyin ya da kişinin acil yardıma ihtiyacı yoksa siz 112’i arayın. Havayolunu, nefes almayı ve kan dolaşımını kontrol edin. Boyun ya da sırt yaralanmasından şüphe ediyorsanız bilgi için Sırt ve Boyun Yaralanmaları bölümüne bakabilirsiniz. Kişi kusuyorsa, boğulmasını önlemek için yan çevirin. Şok tedavisi uygulayın. Tıbbi yardım gelene kadar kişinin yanından ayrılmayın.

Çocuklarda Hücresel Bağıklıklar

Doğumdan önce fetal karaciğerden, doğum­dan sonra kemik iliğinden kökenini alan hücreleri timusta olgunlaşır. Kemik iliğini terkeden T-hücre öncüleri timusa göçederek orada fonk­siyonel olgunluk kazanır. îmmun sistemin gelişi­mi ve fonksiyonunda önemli rol oynayan timus, embriyolojik olarak 3. ve 4. branşiyal keselerden oluşur ve intrauterin yaşamın 6. haftasında bu keseciklerden anterior yönde gelişen cepcikler şeklinde farklılaşır. Erişkinde timus birçok lobüllerden oluşmuştur. Her bir lobül korteks ve me-dulla bölümlerini içerir. Lobüllerde mitozla ge­lişen lenfositler medullaya göç ederler ve burada daha ileri bir farklılaşmaya uğrarlar. Medulla, epitel hücre tabakalarından oluşan timik kor-püskülleri CHassall korpüskülleri) içerir. Bu kor-püsküllerin fonksiyonu iyi bilinmemektedir.

Timusta olgunlaşan lenfositlerin vücuda özgü antijenler ile yabancı antijenleri ayırt et­me ve tanıma yeteneğini, stromal hücrelerin yü­zeyinde bulunan vücudun kendisine Özgü antijen­ler ile karşılaşarak kazandıkları düşünülmekte­dir.

Timust&ki bazı stroma hücreleri timozin, timoprotein gibi hümoral faktörler salgılayarak lenfoid hücrelerin olgunlaşmasında rol oynarlar.

Timusta gelişen Trlenfositler, hücresel bağı­şıklıkta rol oynamaktadır. hücreleri, hücre yanıtının modüle edilmesi yanında tümör hücre­lerine ve virusla infekte hücrelere karşı sitotok-sik lenfosit yanıtının gelişmesi, vücudun kendi elemanlarını tanıma ve tüm immun yanıtın en­düksiyonundan ve regülasyonundan sorumludur. Hücresel bağışıklık birçok bakteri, virüs ve man­tar infeksiyonlarına karşı direnç oluşmasında, allograft (aynı türün genetik olarak farklı birey­lerinden doku nakli) reddinde, tümörlere karşı direnç oluşmasında önemli rol oynar. Gecikmiş aşırı duyarlılık reaksiyonları, hücresel bağışıklı­ğın in vivo bir modelidir. Duyarlı bireylere solübl antijenler deri içinde ini ekte edildiğinde 43 saat sonra en yüksek düzeye ulaşan gecikmiş tipte bir deri reaksiyonu oluşur. Mantoux reaksiyo­nu bunun en iyi bilinen örneğidir. Daha önce mycobacterium tuberculosis ile infeksiyon geçir­miş bireyde deri içine tüberkülin uygulanması pozitif reaksiyon verir. Bu sonuç bireyde hücre­sel bağışıklığın varlığını gösterir. Deri reaksiyo­nu eritem ve endürasyon ile karakterizedir. Bu reaksiyon, deneyin uygulanmasından saatlerce sonra ortaya çıktığı için gecikmiş aşırı duyarlılık terimi kullanılmaktadır. Reaksiyon 24-48 saat sonra geriler. Histolojik olarak reaksiyonun ilk evresinde damarların çevresinde mononükleer hücre infiltrasyonu görülür, bunu mononükleer ve polimorf nüveli lökositlerden oluşan daha kuv­vetli bir eksüdasyon izler. Bundan sonra poli­morf nüveli hücreler lezyonun dışına göçer, re­aksiyon bölgesinde monosit-makrofajlardan olu­şan bir mononükleer hücre infiltratı kalır.

Gecikmiş tipte aşırı duyarlılık reaksiyonla­rında duyarlılık, duyarlı bireyden duyarsız bire­ye kan serumu ile nakledilemez. Bu geçiş, ancak lenfositlerin, özellikle küçük lenfositlerin nakli ile gerçekleşebilir. Gecikmiş aşırı duyarlılığı olan bireylerin lökositlerinden elde edilen transfer faktör aracılığı ile de duyarlılığın geçirilebilece­ği gösterilmiştir.

T hücrelerinin antijenlerle aktivasyonu için antijenin T-hücresi tarafından tanınabilir duru­ma gelmesi gerekmektedir. Antijeni hazırlama işlemlerinde makrofajlar gibi aksesuar hücreler rol oynar. Aksesuar hücrelerin antijeni hazırla­ma işlemleriyle ilgili bilgiler tam olarak aydın-latılamamıştır. Bununla birlikte antijenin, bazı monosit ve makrofajların hücre yüzeylerinde bu­lunan ikinci sınıf glikopeptid yapısında la an­tijenleri ile etkileşime girdiği, ayrıca aksesuar hücreler tarafından interleukin-1 (IL-1) adlı so-lübl bir maddenin salgılandığı bilinmektedir. IL-1, T hücrelerinden interleukin-2 (IL-2) salgılanma­sını uyarır. IL-2, molekül ağırlığı 15.000 olan bir glikoproteindir, T-hücrelerinin aktivasyonu, pro-liferasyonu ve diferansiyasyonunu sağlar (şe­kil 9.1.7).

Aksesuar hücrelerin süpresör (baskılayıcı) T hücrelerinin aktivasyonundaki rolleri, yardım­cı (heîper) ve gecikmiş aşın duyarlılıktan so­rumlu T-hücrelerinin aktivasyonundakinden ol­dukça farklıdır. Süpresör T-hücreleri, aksesuar hücrelerin sunmasına gerek olmaksızın antijen tarafından direkt olarak aktive edilebilmekte­dir. Ayrıca süpresör hücre aktivasyonu IL-1 ve IL-2 ile başlayamamaktadır. Süpresör hücre aktivasyonu için İnterleukin-3 ün gerekli oldu­ğu düşünülmektedir.

B ve T lenfositlerin yüzeyindeki işaretleyici­ler (marker), immunfluoresan mikroskop veya immunoproteinlerle kaplanmış eritrosit rozetleri yöntemleriyle saptanabilmektedir. Fare T-lenfo-sitlerinde theta antijeni, timus lösemi (TL) an­tijeni ve Lyt antijenleri (lenfosit alloantijenleri) gösterilmiştir. Farelerde Lyt antijen sistemi kul­lanılarak yardımcı, süpresör ve öldürücü fonk­siyon gören T-hücre alt grupları tanımlanmıştır.

İnsan T-lenfositlerinin koyun eritrositleriyle rozet oluşturma özelliği vardır. Koyun eritrosit­lerinin T-lenfosit yüzeyindeki reseptörlere yapış­masına dayanan in vitro bir test (E-rozet testi), insanda T-hücrelerinin kantitatif olarak saptan­masında kullanılır. Normal kişilerde spontan ro­zet yapan T-lenfositleri tüm lenfositlerin % 65-75 ini oluşturur.

T-lenfositleri yardımcı (helper) /indükleyici, süpresör (baskılayıcı), sitotoksik gibi fonksiyonel alt gruplara ayrılır.

T-hücrelerinin ayırımı, yüzey işaretleyicile­rinin (marker) bunlara karşı geliştirilen monok-lonal antikorlarla belirlenmeleri ile de yapılmak­tadır. Örneğin  yardımcı/indükleyici T-hücreleri T4 veya Leu-3 monoklonal antikorlarla, baskıla­yıcı ve sitotoksik T-lenfositler ise T8 veya Leu-2 monoklonal antikorları ile belirlenirler. Monoklo­nal antikorlar ile T-hücre alt grupları kantitatif olarak değerlendirilebilir, ancak bu yöntem ile fonksiyonel yetenek gösterilemez.

Yardımcı T-hücrelerinin B-hücrelerini aktive edici rolü iki yolla olur. Yardımcı T-hücresi ile B-hücresi bir antijen köprüsü ile bağlanarak B-hücresi aktive olur. Ayrıca antijen ile aktive olmuş yardımcı T-hücresi yardımcı bir faktör salgılar ve bu faktör de B-hücresini aktive eder.

B-hücrelerini aktive edici etkisine karşın, süpre-sör T-hücreler, B-hücrelerin fonksiyonlarını azal­tır. Aşırı süpresyon immun yetersizliğe, süpres-yonun olmaması veya çok azalmış olması oto-, immuniteye neden olabilir.

Bazı fcümör hücrelerinin ve virusla infekte hücrelerin ortadan kaldırılmasında rol oynayan doğal öldürücü hücreler (Natural killer cells-NK) ile antikora bağımlı olarak öldürücü etki yapan hücreler (Killer cells-K), T lenfositlerin diğer fonksiyonel alt gruplarını oluşturur.

Şekil 9.1.8 de antijenle karşılaşan bir birey ile hücresel immun yanıtın gelişimi kuramsal olarak gösterilmiştir.

İn vitro deneylerde phytohemagglutinin (PHD gibi bazı bitkisel türevler ve bakteri ürün­leri T-hücrelerini uyararak lenfosit transformas­yonuna ve blast oluşumuna neden olurlar. Bu olay biyokimyasal olarak RNA, DNA ölçümü veya protein sentezi ölçümü ile belirlenebilir. Lenfosit transformasyonu denilen bu yanıtın kli­nik önemi iyi bilinmemektedir. Ancak, normal lenfositlerin yanıt verdiği bu teste timus hipo-plazisi gibi kongenital T-hücre yetersizliklerinde ve Hodgkin gibi bazı hastalıklarda yanıtsıziık saptanır. PHI testi, bu hastalıkların tanısında kullanılan bir test olarak geliştirilmiştir.

T-hücreleri konkonovalin A veya allogeneik hücrelerin varlığında da prolifere olmaktadır. Allogeneik hücrelerle proliferasyona miks lenfo­sit kültürü (MLC) adı verilmektedir.