Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu

Çocuğunuzun evdeki hayatının yanı sıra okul hayatını ve sosyal başarılarını da etkileyen ciddi bir dikkat problemi olduğundan endişe ediyorsanız ilk olarak çocuk doktorunuz ile konuşun. Doktor sizi bir uzmana yönlendire­bilir ya da kendi uzmanlık alanına bağlı olarak bu sorunu kendisi çözmeye çalışabilir.

20

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun tedavisi genelde üç aşamalı bir yaklaşım gerektirir: Davranışsal yönetim, eğitim ve ilaç tedavisi. Yapılan araştırmalar, en etkili olanının ilaç tedavisi olduğunu gösterse de bu yöntemler birlikte uygulandıklarında daha başarılı olurlar. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu konusunda uzman bir doktor çocuğunuzu düzenli olarak izler.

Çocuğunuzun okuldaki başarısı, sosyal başarıları ve kendine saygısı da dahil olmak üzere doktor çocuğunuzu uzun süreli ve yakından takip etmeye devam eder.

Bu rahatsızlığı bulunan çocuklar gençlik ve yetişkinlik dönemlerinde de benzer sorunlar yaşasalar da (araştırmalar %30 ile % 70 arası olduğunu göstermektedir) çocukların büyük çoğunluğu zamanla oldukça düzelirler.

Engellenme – çatışma

Engellenme: İstek, ihtiyaç ve davranışların hedeflenen sonu­ca ulaşmasının önlenmesi.

Engeller; bedensel, ruhsal, çevresel ve topsumsal olabilir. Havanın çok soğuk olması nedeniyle sokağa çıkamamak fiziksel engele, çocuğun boyu­nun yetmemesi nedeniyle masaya ulaşıp istediğini alamaması bedensel bir engele, zihne takılan bir sorunu nedeniyle kararsızlık içinde olması ruhsal engele, çok kızdığı halde babasına veya annesine karşılık verememek top­lumsal engele örnek verilebilir.

Hangi kaynaktan engellerle olursa olsun organizmada engellenme hayal kırıklığı yaratır. Hayal kırıklığı engellenme sonucunda ortaya çıkan gerilim durumu­dur. Engellenmenin derecesine göre az veya çok şiddette ortaya çıkar. Hayal kırıklığına uğrayan insanda; gerginlik, saldırganlık veya içe dönme, hayal kurma yo­luyla ona ulaşma, amaçsız tekrarlı hareketler ağlama, durmadan konuşma gibi tepkiler görülebilir.
Hayalkırıklığı (düşkırıklığı):Engelllenmenin yarattığı gerilim du­rumu.

Çatışma: daha çok insanın içinde oluşan tartışmalardır. Birey iki veya daha fazla seçenek arasında kalmıştır. Yani aynı anda iki ya da daha fazla motivin aktif olması haline çatışma denir. Çatışma halinde insan seçe­nekler arasında kararsız kalır. Seçeneklerin aşağı – yukarı eşit güçte istek uyandırması gerekir. İstek ne kadar güçlü ise seçmek o kadar güçleşir, kararsızlık dönemi daha uzun sürer.

Kararsızlık:, gerilim yaratır. Organizma gerilinv den kurtulmak ister. Seçenekleri karşılaştırır, sonunda kendisi için en iyi olduğunu sandığı seçeneği tercih eder. Birini seçmek, diğerlerini elemek yani engellemek demektir. Karar verilmesi durumunda tercih edilen seçenek insana istediği ve beklediği doyumu sağlamazsa, pişmanlık duygusu gelişir: Düşüncelerde “Ah keşke…”nin ağır basması pişmanlığın ifadesidir. Karar sonu­cunda uğranılan hayal kırıklığının derecesi, pişmanlıktaki gerilim düzeyini artırabilir.

Çatışma, istek ve eğilimlerin yönüne göre üç şekilde ortaya çıkar:

Çatışma: Uzlaştırılamayan istek ve eyilimlerin bireyi aynı za­manda ve yaklaşık güçte etkileme­si.
Kararsızlık: Kararsız olma karar verememe hali.
Pişmanlık: Yaptığı şeyden veya verdiği karardan memnun ol­mama hali.

• Yaklaşma – yaklaşma çatışması: Aynı anda iki istenen durumun çatışmasıdır. Örneğin, televizyonda aynı saatlerde, iki ayrı kanalda yayınlanan seyretmek istediğiniz filmlerin bulunması veya çok beğendiğiniz iki ayakkabıdan birini seçmek durumunda olduğunuz zaman içine düştüğünüz kararsızlık, bu tür bir çatışmadır.
• Kaçınma – kaçınma çatışması: Aynı anda istenmeyen iki durumdan birini seçmek zorunda olduğumuz zaman ortaya çıkan çatışmadır. Örneğin, ame­liyat olması gereken bir hastanın hem ağrı çekmek istememesi, hem de ameliyat olmaktan kaçınması gibi.
• Yaklaşma – kaçınma çatışmas: İstenmeyen ama yapmamız gere­ken bir durumla yapmak istediğimiz durumun çalışmasıdır. Örneğin, pastayı se­ven ama şişmanlığı sebebiyle yememesi gereken insanın içine düştüğü durum veya pikniğe gitmek isteyen ama ders çalışmak zorunda olan öğrencinin yaşa­dığı çatışma bu türdendir.

Bu tür çatışmalar, ikiden fazla seçenek arasında da olabilir veya aşamalı olarak ortaya çıkabilir. Ders çalışmaktan hoşlanmayabilirsiniz ama liseyi bitirmek, üniversiteye gitmek gibi bir plânınız varsa, şu anda bazı sıkıntılara katlanmanız gerekir.

Çatışmalar yalnızca insanlarda görülmez. Hayvanların da çatışmalara düştüğü araştırmalarla ortaya konmuştur. Buridan’ın eşeği buna güzel bir örnektir. Bir eşeğe aynı uzaklıkta, aynı miktarda, aynı tazelikte ot konulmuş, eşek “hangisini önce yesem ki,” çatışmasına girmiş ve açlıktan ölmüştür.

Dengelenme (Homeostatls): Engellenme, çatışma, yetersiz veya aşırı uyarılma, stres gerilim yaratır. Ge­rilim organizmanın kararlı iç çevre düzenini bozar. Bozulmuş bir iç düzen, insanın yaşaması için uygun değildir. Bozulan dengeyi yeniden kurmak için organizma otomatik olarak faaliyete geçer.

Uyku Nasıl Oluşur

Eskiden bu derin uykunun doğal biçimde uyanana dek sürdüğü düşünülmekteydi an­cak bilim adamları, üç aşamadan her birinin yaklaşık yarım saat sürdüğünü ve 90 dakika­lık uyku döngüsünün gece boyunca kendini yinelediğini ortaya çıkardılar. Ortalama ola­rak, iyi bir uyku için dört döngü gerekir. Sa­baha doğru uyku yüzeyselleşir ve beyin dal­gaları hızlandıkça kalp atışları yükselir, solu­num hızlanır ve hareketlenmeye başlarsınız. Uyanma sınırında olursunuz ve gözlerinizi bile açabilirsiniz ancak, aslında uykudasmızdır.

Uyumak ve rüya Görmek
Bilim adamları, uyku laboratuarında, gönüllü kişinin beynindeki elektrik etkinliğini kaydetmek için elektroansefalograf (ECG) denen bir aygıtı kullanırlar. Hızlı göz hareketiyle (REM) belirginleşen rüya sırasındaki etkinlik, uyanık kişide görülen etkinlikle hemen hemen aynıdır.

Depresyon

Bu belirtilerin süresi önemli mi?
depresyonProf. Dr. Mert Savrun: Birkaç gün süren moralsizlik, keyifsizlik hallerini depresyon olarak değerlendirmek yanlış olur. Bir kişiye depresyon tanısını koyabilmek için, biraz önce saydığım belirtilerin en azından iki hafta sürekli olarak o kişide bulunması gerekir.

Depresyonun sebepleri neler?
Prof. Dr. Mert Savrun: Bugün için kesin nedeni ortaya konamadı. Tıpta sadece depresyon için değil bütün hastalıklar için geçerli bir kural var. Buna stresdiatez modeli deriz. Yani bir hastalığın ortaya çıkması için o kişide hem hastalığa genetik yatkınlık olmalı hem de genetik yatkınlığı hastalığa dönüştürecek çevresel faktörler bulunmalı. Bazen genetik yatkınlık bazen de yaşadıklarımız ön plana çıkar. Bunu depresyon için izah edecek olursak ya o kişide genetik yatkınlık güçlü ya da çevresel faktörler pek çok insanın dayanamayacağı şiddette olmalıdır. Bazı insanlar görürsünüz. Çocukluğundan başlayarak hayatının hiçbir dönemi zorlu geçmemiştir. Görünürde de hiçbir sıkıntısı yoktur. Ama buna rağmen ciddi bir depresyon içine girebilir, hatta intihar edebilir, işte bu durumlarda güçlü genetik yatkınlıktan söz edilebilir. Tarihte aile fertlerinin birçoğunun intihar ettiği meşhur aileler bu genetik geçişin en açık göstergesidir. Bazen de genetik yatkınlık bu kadar güçlü değildir. Ama orada da yasanlar, hayat şartları çok ağırdır. Örneğin çocuklukta şiddet uygulayan alkolik bir baba, ilgisiz bir anne genetik yatkınlığı güçlü olmasa bile o kişiyi depresyona yatkın hale getirir. Sosyoekonomik ve kültürel faktörleri de göz ardı etmemek gerekir. Neticede bütün bu faktörler beyin kimyasında bozulmaya neden olur.

Mevsimsel depresyon nedir?
Prof. Dr. Mert Savrun: Bu hastalar özellikle güneş ışığının azaldığı kış aylarında depresyona girer. Yaz aylarında depresyonları kısmen de olsa düzelir.

İşte, depresyonun en yaygın görülen belirtileri:
* Hayattan artık zevk alamama, hiçbir hoşluğun kişiyi neşelendirmemesi, moralsizlik, iş yapmada isteksizlik.
* Daha şiddetli olgular artık yaşamak dahi istemez, ‘Ölsem de kurtulsam’ diyen çok sayıda depresyon hastası vardır. O sırada kafasını sürekli kötü düşünceler meşgul eder.
* Depresyondaki kişi genellikle geçmişte yaşar. Hayatının boşa geçtiğini, değersiz olduğunu, geçmişte hep hatalar yaptığını zanneder. Gelecek ise karanlıktır. İçinde umut ya çok azalmış ya hiç kalmamıştır.
* İlerde işinden gücünden olacak, beş parasız kalacak, kendisi ve aile fertleri çok zor durumlara sürüklenecektir.
* Tahammül sınırları çok azalmıştır. Depresyondaki birey dışarıda çok bitkinken evde aşırı öfkeli olabilir. Bu öfke de çoğu zaman nazı geçtiklerine patlar. Maalesef depresif hastaların en çok tahammülsüzlük gösterdikleri kişiler eşleri ve çocukları olabilir.
* Depresyonun en korkulan sonucu intihardır. Tedavi edilmemiş hastaların bir kısmı maalesef intihar ile yaşamlarına son verirler.

Depresyon başka hastalıkların habercisi olabilir mi?
Prof. Dr. Mert Savrun: Depresyonu sadece bir psikiyatrik bozukluk olarak düşünmemek gerekir. Pek çok kronik hastalık depresyonla birlikte seyreder. Hatta akciğer kanseri, pankreas kanseri, öldürmeleri, bu yanlış düşünceler nedeniyle ileride onların yaşayacakları sefil hayattan kurtarma çabasıdır.
* Uyku ve iştah düzensizliklerine sık rastlanır. Genellikle uykuya dalma güçleşir. Kişi uykuya dalana kadar sürekli yatakta döner. Uykuya daldıktan sonra da sık sık uyanır. Bazen sabah çok erken ve şiddetli bir sıkıntıyla uyanır. En yaygm olarak da sabah sıkıntılı ve hiç dinlenmemiş, yorgun olarak kalkılır. Bazı hastalarda da buna tam zıt olarak uyku artar. Hasta sürekli uyur. Ancak bu hastalar da hiçbir şekilde dinlenmiş kalkamazlar. İştah da ya çok artar, ya da aşırı iştahsızlık ve zayıflama ortaya çıkar.

Yaygın vücut ağrılarına özellikle baş ağrılarına depresyonda sık rastlanır. Yine bu hastalarda cinsel ilgi ve istek çok azalmıştır. Kararsızlık çok sık rastlanan belirtilerdendir. En basit olaylarda bile kişi karar verirken çok zorlanır ya da tamamen eylemsizlik içine girer. İşleri çoğu zaman ertelemeye eğilimlidir. Dikkat ve konsantrasyon bozulur. İstense dahi artık kitap ve gazete okumak kolay kolay mümkün olmaz. Bu yüzden özellikle çocuk ve gençlerin okul başarıları çok düşer.
tiroid hastalıkları, bazı beyin tümörleri gibi birçok hastalığın ilk belirtisi depresyondur. Bu nedenle bir psikiyatrist tarafından değerlendirilmeden, kulaktan dolma bilgilerle kendi kendine ilaç kullanarak tedavi olmaya kalkmak ilerde telafisi son derece güç olan sorunlara sebep olabilir.

Aile İçi Şiddet

Tacizcinin amacı, güç uygulayarak kontrolü elinde bulundurmaktır. Tacizci, her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü ve ekonomik tacizde bulunur. Kurbanların çoğu korkudan (kendisi ya da çocukları açısından), ekonomik kısıtlamalardan, toplumsal olarak yalnız bırakılmaktan, değişme umudu taşıdığından ya da başarısız olma duygusundan dolayı tacizi ortaya çıkarmaya isteksiz davranır.Fiziksel yaralanmalara ek olarak, taciz kurbanları kronik ağrı , travma sonrası stres bozukluğu , anksiyete , depresyon ve madde bağımlılığı belirtilerine sahip olabilirler.

aile içi şiddetDanışma, tacizin derin ve uzun süren etkileriyle başa çıkmanıza yardım edebilir. Bir yardım hattının ya da danışma, güvenli yerlerin ve yasal tavsiye veren bir sığınma evinin telefon numarasını almak için, telefon rehberinizin “kriz müdahalesi” başlığı altındaki san sayfalarına bakın. Pek çok eyalet yasasında tacizciye karşı yasaklama emri çıkarttırabilirsiniz. Bunun anlamı o kişinin sizinle temas kurmasının yasaklanması demektir; bu emrin ihlali gibi bir durumla karşılaşırsanız yasal işlem başlatabilirsiniz.

Aile içi Şiddet:
Dr Sillrnan’ ın Tavsiyeleri

Aile içi şiddet yaygın ve ciddi bir problemdir. Biz doktorlar çoğunlukla bundan şüphe etmeyiz. Hastalarımızın çoğu konu hakkında bize hiçbir şey söylemez sormadığımız sürece.

Şahsen ben kadın hastalarımın her birine tehdit edildiği ya da yaralandığı bir ilişkisinin olup olmadığını sorarım. Eğer hastamın cevabı evet ise, ona daha iyisini hak ettiğini ve yardım alması gerektiğini söylerim.