ŞEYH EDEBALİ

Aslen Karamanlı’dır. İlk tahsilini memleketinde yapan Edebali, tahsilini Şam’da tamamlar. Tefsir, hadis, tasavvuf ve özellikle İslam Hukuku’da ihtisas sahibirid. Hz. Mevlana gibi, zamanının büyüklerinin sohbetinde bulunur. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Sultan Osman Gazi’nin kayınpederidir. Zamanının büyük alim ve velilerindendir. Doğum tarihi kesin olmamakla beraber, 603/1206 yıllarında doğduğu tahmin edilmektedir.

İlimde derya, amelde yüksek, takva ve verada örnek, mal-mülk sahibi bir zat olan Edebali, Eskişehir yakınlarında İtburnu denilen köyde yaşar, yaptırmış olduğu zaviyede öğrenci yetiştirir ve halkı irşad eder.

Anadolu fütüvvet ehli Ahilerle yakın münasebeti olan Edebali’yi Osman Bey sık sık ziyaret eder ve sohbetinde bulunur.

Yine Osman Bey’in zaviyede bulunduğu bir gece, gördüğü rüya üzerine Edebali, kızı Mal Hatun’u Osman Bey’e nikahlar ve görmüş olduğu rüyayı da söyle tabir eder:

“Sen babadan sonra Bey olacak, kızım Mal Hatun’la evleneceksin. Bende çıkıp sana gelen nur budur. Sizin asil ve temiz soyunuzdan nice podişahlar gelecek. Onlar nice deletleri birçatı altında toplayacaklar. Allahü Teala, nice insanların huzur ve saadete kavuşmasına, din-i İslamla şereflenmesine senin soyunu vesile edecektir.”

Gerçekten de öyle olur, altı asırdan fazla devam edecek olan bir Cihan İmparatorluğu’nun temelleri atılır ve bunun ilk müjdecisi de Edebali Hazretleri olur.

Uzun bir ömür süren Edebali 726 H./1325-26 yıllarında yüz yirmi yaşları civarında olduğu halde vefat eder. Cenazesi Bilecik’de zaviyesinin yanına defnedilir.

Ahmet Rasim Bey, Edebali’nin Adana halkından olduğunu söylerse de, onun Karamanlı olduğuna şüphe yoktur.

Bir de Osman Bey’in oğlu Orhan Bey’in annesinin Ömer bey adında bir zatın kızı, Mal Hatun; Edebali’nin kızı Bala Hatun’un Osman Bey’in diğer oğlu Alaaddin Bey’in annesi olduğunu kabul eden tarihçiler de vardır.

Mehmet Hemdemi Çelebi de Solakzade Tarihli isimli eserinde, Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e verdiği kızının adının “Rabia” olduğundan bahseder.

*Baha Veled’den Günümüze Konya Alimleri ve Velileri, Av. M. Ali UZ, Konya Mayıs 1993

ATEŞBAZ-I VELİ

Ateşbaz-ı Veli, Hz. Mevlana’nın muasırı olup, esas ismi Şemseddin Yusuf, babasının adı ise İzzeddin’dir. Ateşbaz-ı Veli olarak ün yapmış ve gönüllerde taht kurmuştur.

Ateşbaz-ı Veli’nin Baha Veled’le birlikte Belh’ten veya Karaman’dan geldiği, dergahta yetiştiği ve aşçılık yaptığı rivayet edilir. Ateşbaz, ateşle oynayan demektir. Onun Hz. Mevlana ve Mevleviler arasında önemli bir yeri vardır. Ateşbaz makamı bir terbiye ve eğitim makamıdır.

Ateşbaz Veli ile ilgili pek çok menkıbe anlatılır. Bunlardan birisi şöyledir: Bir gün, dergahın mutfağında yemek pişirmek için odun kalmamıştır. Dergahın aşçısı olan Ateşbaz Veli, durumu Hz. Mevlana’ya bildirince Hz. Mevlana Latife yollu, “Odun kalmadıysa ayaklarını kazanın altına sok da yemeği onunla pişir.” der. Ateşbaz için şaka da olsa emir emirdir. Mutfağa gider, ayaklarını kazanın altına sokar ve parmak uçlarından çıkan ateşle yemeği pişirir. Büyükler arasında açık keramet ızharı hoş karşılanmadığından Mevlana, bu duruma muttali olunca, hoşnutsuzluğunu “Hay ateşbaz hay” diyerek ortaya koyar.

Ateşbaz Veli’nin Türbesi, Havzan semtinin üst tarafında, Yeni Meram yolu üzerinde, SSK Hastanesi’nin güneydoğusunda bulunmaktadır. Türbe klasik Selçuklu kümbetleri tipindedir. Kesme taşlardan sekiz köşeli gövdesi üzerine, tuğla ile örülmüş sekizgen piramit külah oturur. Türbenin kıblesinde küçük pencere üzerindeki kitabesi şöyledir: “Bu kabir, kutlu şehit rahmetli İzzeddin oğlu, milletin ve dinin güneşi Yusuf Ateşbaz’ın kabridir. 684 yılı Recep Ayının ortasında Allah’ın rahmetine kavuştu. Allah yarlığasın”

*Baha Veled’den Günümüze Konya Alimleri ve Velileri, Av. M. Ali UZ, Konya Mayıs 1993

PİR ESAD SULTAN

Hz. Mevlana ile muasır velilerden birisi de halkın Pisili Sultan olarar bildiği Pir Esad Sultandır. Türbesi ve zaviyesi, Pir Esad mahallesindedir. Bu gün, türbenin doğusunda bulunan zaviye ve mescidden eser kalmamıştır. Türbenin kıblesine büyük bir cami inşa edilmiş olup, yakın bir zamanda ibadete açılmıştır.

Türbenin doğusunda, önü açık zaviyede Karamanoğulları dönemi meşayihine ait bulunan mezarlar halen mevcut olduğu halde, bu gün zaviye tamamen yok olmuştur.

Selçuklu döneminin meşhur şeyhlerinden biri olduğu anlaşılan Pir Esad Sultan’ün baş ucundaki kitabeden onun, 662/1263 yılında vefat ettiğini anlıyoruz.

Halkın Pisili Sultan diye andığı bu büyük veli, Mevlana’dan on yıl kadar önce vefat etmiştir. Adından da anlaşılacağı üzere, kedileri çok seven Pir’in vasiyeti üzerine, kedisi de sandukasının sol tarafına ve ayak ucuna doğru gömülmüştür.

Pir Esad Sultan’ın kabir taşı kitabesinin Türkçeşi şöyledir: “Rahim ve Rahman yüce Tanrı adıyla. Her canlı fanidir. Ancak Tanrı bakidir. Bu türbe, ulu, yüksek şöhretli Şeyh, dünyada Tanrı’nın Velisi Şeyh Esad’ın türbesidir. Allah’ın rahmeti üzerine olsun. 622 yılında vefat etti.”

*Baha Veled’den Günümüze Konya Alimleri ve Velileri, Av. M. Ali UZ, Konya Mayıs 1993

SADIR SULTAN

Selçuklu dönemi büyüklerinden birisi de Sadır Sultan’dırd. Asıl adı Bekir, Sadreddin Sadri de onun lakabıdır. Sadır Sultan olarak ün yapmıştır. Babasının adı ise Zeki’dir.

Alim, fazıl, edip ve şair, bir zat olan Sadır Sultan, aynı zamanda da ödeniminin meşhur hekimlerindendir. Mevlana’nın muasırı olduğu rivayet edilir. Doğum ve ölüm tarihi hakkında kesin malumat mevcut değildir.

Sadr, göğüs, kalb, öncü, baş, başköşe, başköşede oturan emir, gibi manalarda kullanılmaktan başka, alim, fazıl şahsiyetler hakkında bir hürmet ve sevgi ifadesi olarak kullanılmıştır. Sadr, aynı zamandadır. Osmanlı’da kullanılan Sadrazam ve Sadreyn unvanları bunun en açık örneklerini teşkil eder. Sadreyn, Kumeli ve Anadolu kazaskerleri için kullanılan bir ünvandır.

Sadır Sultan’ın türbesi, onun adını taşıyan Sedirler semtinde, Yanık Camiin kıblesindeki mezarlık içerisindedir. Verdiğimiz resimden de anlaşılacağı üzere, şümdü türbe tamamen haraf olmaya yüz tutmuştur.

İ. Hakkı KONYALI, türbenin 65/70 yıl önce kubbeli olduğunu, türbenin içerisinde birkaç yatırın bulunduğunu, Muharrem ayında Mevleviler’in buraya gelerek ziyaret ettiklerini, türbenin çevresinde türbedar odaları bulunduğunu zikreder.

*Baha Veled’den Günümüze Konya Alimleri ve Velileri, Av. M. Ali UZ, Konya Mayıs 1993

KADI SIRACÜDDİN URMEVİ

Anadolu Selçukluları’nın ünlü alim ve kadılarından olan Sıracüddin’in Künyesi Ebu’s-Sena’dır. 1198 yılında Azerbeycan’ın Urmiye şehrinde dünyaya gelmiştir.

İlk tahsilini memleketinde yapan Sıracüddin Ebü’s-Sena, uzun yıllar Musul ve Şam’da kalıp tahsilini ilerlettikten sonra Konya’ya gelir. Mevlana Celaleddin, Şeyh Sadreddin Konevi başta olmak üzere, zamanın büyük alimlerinin sohbetlerinde bulunur.

Kelam, mantık usul ve Şafii fıkhında üstaddır. Parlak bir ilim hayatı vardır. Pek çok talebe yetiştirir ve sayısız eser verir. İlmi kudretinden dolayı taht şehri olan Konya kadılığına, sonra Anadolu Selçuklu Devleti Kad’l-kudatlığına getirilir.

Karatay Medresesi’nin bani Celaleddin Karatay’ın vakıflarının vakfiyesini 1279 yılında Kadı’l-kudat olarak o tastik eden Anadolu Selçuklu Devleti’nin Hakim olduğu pek çok vilayette yapılan vakıfların vakfiyeleri, yine onun tastikini taşır.

Konya’nın Karamanoğulları tarafından kuşatılması sırasında vermiş olduğu fetva ile, şehrin müdafaasında büyük hizmeti geçer. Halk onun vermiş olduğu fetva sayesinde yek vücud olarak Konya’yı savunur.

Eserlerinden bazıları şunlardır.
1. Et-tahsilü Muhtasar-ı Mahsül
2. Şerh’ül-Veciz’ülil-Gazali,
3. Muhtasar-ı Şerh-is,
4. Süne Lil-Begavi,
5. Beyan-ül Hak
6. Metaliü’l-Envar İsimli tefsiri meşhurdur.

Hz. Mevlana’nın vefatında cenaze namazını kıldırmak üzere Şeyh Sadreddin-i Konevi’nin öne geçtiği sırada, üzüntüsünden bayılması üzerine, Mevlana’nın cenaze namazını bu zatın kıldırdığı rivayet edilir. Konya Musalla Kabristanında medfundur.