Yeşim Sapı Sevmek

Yeşim sapın sevilmesi parmak uçlarıyla apışarasının hafifçe okşanmasıyla başlar. Bunun ardından kadının parmakları hafif hafif, rahatla­tıcı okşamalarla yavaşça geriye, arkaya, erbezi torbasının önüne doğru ilerler. Erbezi torbası erkeğin vücudunun en hassas bölümü olduğu için, kadın erbezlerini fazlasıyla yumuşak, hafif hafif okşamalıdır. Çimdikle-memeli, sıkmamalı ya da ısırmamalıdır. Bu aşk oyunu değildir ve ciddi bir acı, yara, hatta sakatlığa yol açabilir.

Kadının parmakları, erbezleri­ni okşadıktan sonra, erkeğin sertleşmiş penisine doğru ilerler. Kadın er­keğin penisini ucuna yakın bir yerden avuç içi ve parmaklanyla sağlam bir şekilde kavrar ve köküne doğru ilerler. Bu penisin derisini iyice ge­rer ve kanla dolmuş başını daha da açığa çıkarıp sertleştirir. Kadın di­ğer elinin istenilen hızda, hafif ovmalarla başını uyarabilir. Sertleşmiş penisin yüzey altı üst kısmından daha duyarlıyken, başı ve sapının kenarları daha da duyarlıdır. Başının kenarlarının alt tarafındaki üçgen bi­çiminde, boğum biçimli frenulumu en duyarlısıdır.

Başı ıslanmış ise, kadın bu salgıyı parmak uçlarıyla başın çevresine dairesel bir hareketle yayabilir. Bunu tükürüğüyle de yapabilir. Okşama kadının eliyle penisin sapını yukarı aşağı pompalaması şeklinde deği­şiklik gösterebilir, ama kadın, amaç boşalmak olmadığı sürece, adamın boşalmaması için dikkatli olmak zorundadır. Dur ve devam et yöntemi adamın dinlenmesine ya da boşalmaktan kaçınmasına yardımcı olabilir, ama yine de ona büyük bir haz verebilir ve muazzam ölçüde uyarıcıdır. Kadın bu şekilde hareket ediyorsa, penisi okşarken sapını da öpebilir.

Kanseri Önleme

Bazı vitaminleri ve steroid yapıda olmayan iltihap önleyici (antienflamatuar) ilaçlar gibi bazı ilaçlan kullanmak, sizi belirli kanser türlerine yakalanmaya karşı koruyabilir fakat bu kanıtlanmamıştır. Tütündeki maddelerin yanı sıra beslenmenizdeki çeşitli maddeler, kanserden kaynaklanan ölümlerin en büyük kısmım oluşturmaktadır.

Bilim adamları, tüm beslenme faktörlerinin neler bilmemektedirler fakat dünyanın bir yerinden başka bir yerine göç ettiklerinde beslenme tarzlarım değiştiren kişilerin, kanser risklerini de çarpıcı bir biçimde değiştirebileceklerini (çok iyi) bilmektedirler.

KALP TÜMÖRLERİ

Tümörler her yaşta görülebilir. Altı yaş gibi çocuklarda ve 70 yaşın üzerindeki yaşlılarda olabilir.

En sık görülen lezyon olan benign myxoma primer benign kalp tümörlerinin yaklaşık %75 ini teşkil eder . Tümöral kitle düzgün, sert, küre şeklinde , enkapsüle bir kitleden jelatinöz gevşek bir yapıya kadar değişebilir, %80’i saplıdır. %75 den fazlası sol atriumda septuma yapışmıştır. Ancak sağ atrium ve nadiren ventriküllerde de görülebilir.

Malign tümörler esas olarak sarkom, ensık rabdomyosarkom ve anjiosarkomdur. Nadiren malign teratomlarda görülür.

Metastatik tümörlerin hemen tümü kalbe metastaz yapabilir. Hepatomalar ve ranal celi karsinomlar hepatik venler ve inferior vena cava yoluyla kalp içersine direkt olarak yayılabilir.

Klinik Bulgular

Bazı myxoma’larla ateş, kilo kaybı ve anemi gibi sistemik semptomlar bildirilmiştir. Laboratuvar çalışmaları artmış bir sedimantasyon hızını, artmış gamma globulin ile, SGOT ve LDH değişik derecelerde yükselmesini gösterir.

Kalp tümörleri değişik klinik bulgular verirler. Klasik olarak saplı bir sol atrium myxoması mitral orifis içine “ball valve aetion” yaparak akımı engelleyip mitral darlığını taklit edebilir. Bir kapakçığın biçimini bozarak mitral yetmezliğine neden olabilir. Hastanın pozisyonu ile değişen üfürüm tanı koydurucu olabilir.

Özellikle kardiyovasküler hastalığın hikayesinin olmadığı genç bir kimsede vasküler obstrüksiyonun aniden ortaya çıkması, parçalanan sol atrium myxomasının embolisini’ düşündürmelidir.Eğertanıemboliden histolojik olarak konulursa erken müdahale yapılmalıdır. Karışık gizli semptomlar, kalp siluetinin bozulması veya izah edilemeyen tamponad yada obstrüksiyon tanıyı düşündürmeli ve ekokardiyografi anjikardiyografi yapılarak kesin tanı konulmalıdır.

Ayırıcı Tam

Kardiyak bir tümör çeşitli valvüler lezyonlarla kanştırılarabilir ve hatta anjiokardiyografi dahi tümörü atrial bir trombüsten ayırt ettiremez.

Tedavi

İntraluminal myxomaların aksine, sarkomlar tanı konulduğu zaman nadiren lokalizedirler. Cerrahi tümör basısını ortadan kaldırmak ve histopatolojik tanı konulmak için cerrahi müdahale yapılabilir. Bazı durumlarda radyoterapi etkili palyasyonu sağlayabilir.

Esansiel Trombositoz(Trombositemi) ve Tedavi Yöntemi

Bu hastalık devamlı olarak bulunan ve başka nedenlerle açıklanamayan 400 000 in üzerinde trombositoz ile karakterlenir. Nadir görülür. Etiolojisi bilinmiyor.
Klinik tablo: Trombosit sayısı çok artmış ve fonksiyonları bozuk olduğu için bir yandan trombozlar, diğer yandan kanamalar görülür. Hafif bir splenomegali (vak’aların çoğunda) vardır. Bazan akut lösemiye dönüşebilir.

Laboratuar bulguları: Trombosit sayısı 400 000 in üzerindedir. Periferik yaymada trombosit büyüklükleri birbirinden çok farklıdır. Kemik iliğinde megakaryositler belirgin şekilde artmıştır, çok nüvelidirler.

Prognoz: İyidir. 20 yıldan fazla sürviler nadir değildir. Bizim materyalimiz arasında 10 yıldan fazla bu teşhis ile tetkik ve tedavi gören 1 kadın hasta bulunmaktadır.

Tedavi

Komplikasyonlar yoksa tedavi gerekmez. Hidroksiüre (Litalir kapsül 500 mg): Kanamalar, trombozlar gibi komplikasyonlar varsa, yahut trombosit sayısı 700 000 üzerinde ise tedavi endikasyonu doğar.

Dozaj: Günde 20-30 mg/kg lık doz 12 saat ara ile 2 defada verilir. Trombosit sayısı kontrollan altında tedaviye devam olunur. 250 000 civarına düşünce ilâç kesilir.

Siklofosfamid (Endoxan draje 50 mg): Hidroksiüre’ye cevap alınamadığı takdirde denenir.

Dozaj: Günde 3 defa 1 draje.

666

POLİSİTEMİA VERA RUBRA

Her üç kan hücresi serisinin artmasıyle karakterize bir hastalıktır; eritrosit artışı ön plândadır. Orta ve ileri yaşlarda görülür. Kadın erkek farkı gözetmez. Etiolojisi bilinmiyor.

Laboratuar bulguları: Hematokrit % 55 in, hemoglobin % 18 gramın, eritrosit sayısı 5 100 000 in, lökosit sayısı 10 000 in üzerinde bulunur. Bazan çok yüksek rakamlara ulaşabilir. Trombositler de 400 000-1.000 000 arasındadır. Alkalik lökosit fosfatazı artmıştır. Kemik iliğinde eritropoez çok artmış bulunur, ilik hücreden çok zengindir.

Genç hastalarda hematokrit % 60 dolayında ise ve trombositoz yoksa her 4-8 haftada bir 500 mi. kan alınması ile yetinilmelidir. Başka bir tedavi gerekmez.

Yaşlı polisitemiklerde hematokrit değeri % 60’ın üstünde bulunuyorsa, trombositoz varsa (arteriel tromboz tehlikesi!) tedaviye ya radyoizotop fosfor (P32) ile ya da busulfan (Myleran) ve siklofosfamid (Endoxan) ile başlanmalıdır.

Radyofosfar tedavisi: Her 10 kg. vücut ağırlığı için 1 mC hesabiyle, meselâ 70 kg. ağırlığındaki bir polisitemik hastaya 7 mC i.v. F2 solüsyonu enjekte edilir. Enjeksiyonu izleyen 15 gün için hasta izole edilmeli, böylelikle diğer hastalar ve personel radyoaktiviteden korunmalıdır. İzotop verilmesinden bir gün önce 500 mi. kadar kan alınırsa izotopun özellikle kan yapıcı organlar üzerindeki etkisi daha fazla olur. Polisitemik hastalarda kan alma işlemi o kadar kolay değildir; kolaylaştırmak için 10 dakika önce 10.000 ü. heparin i.v. enjekte edilmelidir.

Trombositozun çok yüksek olduğu vak’alarda antikoagülan tedavi de (Panheprin, Liquemin) endikedir.
Radyofosforun etkisi 3-4 ay içinde yavaş yavaş sona erer, fakat hastadaki düzelme hali daha uzun sürer. Çoğunlukla her 6 -12 ayda bir, daha küçük radyofosfor dozları enjekte edilerek remisyon sürdürülür.

Busulfan (Myleran) tedavisi: Günde kilo başına 0,1 – 0,2 mg. per os ile başlanır.

Siklofosfamid (Endoxan) tedavisi: Günde 3×1 tablet verilir.

Tiamfenikol: Sekonder polisitemilerde (poliglobuli) bu antibiotiğin selektif inhibe edici bir etkisi olduğu anlaşılmıştır. Etki reverzibldir.

Dozaj: Günde 3 defa 500 mg. Urfamycin veya Thiophenicol. Tedaviye 4 hafta devam edilir. 8 haftalık bir aradan sonra tekrarlanır.