Oral rehidratasyon tedavisi (ORT veya ağız yoluyla sıvı. tedavisi – AST) uygun bileşimde bir solüsyonun hastaya içirilerek, buna olanak yoksa nazogastrik tüp ile verilerek uygulandığı bir sıvı tedavisi yöntemidir.
Oral sıvı tedavisi 1960 lı yıllarda ince barsak mukozasında sodyum ve glükoz transportunun biribiriyle ilişkili olduğunun ve glükoz etkisiyle barsaktan sodyum emiliminin arttığının izole membranlarda, hayvanlarda ve insanda gösterilmesini izleyerek uygulamaya girmiştir.
Normal koşullarda nötral sodyum klorür suda eriyen organik moleküllere bağlanmadan barsaktan emilebilir. Akut ishalde bu mekanizma hemen daima bozulur. Sodyumun barsaktan diğer bir emilim mekanizması, glükoz gibi suda eriyen organik moleküllere bağlanarak olan emi-limdir. İshalli bir vakaya hiç glükoz içermeyen bir sodyum klorür solüsyonu verildiğinde, verilen su ve sodyumun hemen tümü emilmeden dışkı ile kaybolur ve ishal artar. Solüsyona glükoz ilavesi ile su ve sodyum emilimi artar. 90 mEq/l sodyum içeren bir solüsyonda, 56-140 mmol/1 lik bir glükoz konsantrasyonu, barsak mukozasında su ve sodyumun maksimal emili-mini sağlar. Böyle bir bileşimin içilmesi ile bar-sakta glükoz ve sodyum molekülleri yaklaşık 1:1 molar oranda bulunduklarından sodyum eniyi şekilde emilmektedir. 160-200 mmol/1 den yüksek glükoz konsantrasyonlarında ise su ve sodyum emilimi yine bozulur ve hiperosmolar bir diyare görülür. Akut ishal vakalarının büyük çoğunluğunda, barsakta glükoza bağımlı sodyum emilimi bozulmamaktadır veya oluşan bozukluk oral tedaviye yanıtı etkileyecek derecede olmamaktadır.
İlk defa kolera vakalarında klinik uygulamaya giren oral sıvı tedavisi kolera dışı ishallerde de başarı ile kullanılmıştır. Aşın kusmanın devam etmesi, aşırı karın gerginliğİ3 barsak seslerinin alınmaması, glükoz malabsorpsiyonu gibi çok sık olmayan durumlar dışında her yaşta ishale bağlı hafif ve orta dehidratasyonda, hatta şok belirtileri yoksa ağır dehidratasyonda sıvı tedavisinin oral yolla yapılması bugün ilke olarak kabul edilmiş durumdadır.
Oral rehidratasyon tedavisi ucuz, kolaylıkla hazırlanabilir solüsyonlar gerektirmesi ve sağlık ekibinin hekim dışı elemanları tarafından da uygulanabilir olması nedeniyle hastanelerde ve sağlık merkezlerinde yaygın olarak kullanılması önerilen bir tedavi yöntemi olarak gelişmiştir. İntravenöz uygulama ile görülebilen infeksiyon, kalp yetersizliği, elektrolit imbalansı komplikasyonları ORT ile görülmez.
İshalin erken tedavisi ile ishalden ölümleri azaltmak amacıyla, gelişmekte olan ülkelerde ailelere ve sağlık ekibi dışı kişilere bir eğitim programı uygulanarak oral glükoz-elektrolit paketlerinin evlerde kullanılmak üzere dağıtılması denemeleri de başarılı sonuçlar vermektedir.
Oral rehidratasyon tedavisi her yaşta orta ve hafif, hatta bazı ağır dehidratasyon vakalarında başarı ile uygulanabilir. Son yıllardaki deneyimler, ORT nin uygulamaya girmesi ile hastanelerde parenteral sıvı tedavisi uygulanan vaka sayısının ve İV uygulama komplikasyonları-nın azaldığını göstermektedir. Ayrıca hastane personelinin yükünün azalması ile verimin arttığı bildirilmektedir.
Aşağıda sayılı durumlarda oral rehidratasyon solüsyonu (ORS) verilmez ve rehidratasyon parenteral sıvılarla yapılır:
- Şok belirtilerinin varlığı
- Aşırı karın gerginliği, barsak seslerinin alınmaması
- ORT uygulamasına karşın devam eden aşırı kusmalar
- ORT uygulaması ile ishalin belirgin olarak artması
- İV yoldan antibiyotik veya başka ilaç uygulaması gerektiren vakalar
Oral sıvı tedavisinde kullanılacak solüsyonların barsaktan optimal emilimi için bileşimleri, aşağıda sayılı ilkelere uygun olmalıdır;
i. Solüsyonun osmolalitesi plazma osmola-litesine eş veya yakın olmalıdır.
- Solüsyonun glükoz konsantrasyonu 20-30 g/l olmalıdır. Solüsyonun glükoz içermesinin esas amacı enerji sağlamak değil, sodyum emilimini kolaylaştırmaktır. Daha yüksek glükoz konsantrasyonları osmotik etki ile ishale yol açar veya mevcut ishali arttırır (osmotik diyare). Daha düşük glükoz konsantrasyonlarında ise sodyum ve suyun emilim oranı azalır. Glükoz yerine sakkaroz veya glükoz polimerleri de kullanılabilir. Sakkaroz kullanıldığında aynı glükoz konsantrasyonunu sağlamak için solüsyonda şeker miktarının iki misline çıkarılması gerekir.
- Solüsyonda 90 mEq/l düzeyinde bir sodyum konsantrasyonu barsaktan emilim için uygun bir Na+/glükoz oranı sağlamaktadır.
- Yeterli potasyum emilimini sağlamak için solüsyonun potasyum konsantrasyonu plazmadan yüksek olmalıdır. 20 mEq/l potasyum, uygun bir konsantrasyondur.
- Dehidratasyon durumlarında hemen her zaman mevcut olan asidoza da etkili olmak amacıyla solüsyon 30-40 mmol/1 konsantrasyonunda sitrat veya bikarbonat içermelidir. Sitrat bikarbonattan daha dayanıklı olduğundan tercih edilir.
Bu ilkelere uygun olarak hazırlanan ve Tür. kiye’de de yaygın olarak kullanılan glükoz-elektrolit paketlerinin ve bunlardan hazırlanan solüsyonun bileşimi tablo 8.4.1 de verilmiştir.
90 mmol/1 sodyum içeren bu bikarbonatlı veya sitratlı solüsyonlar ile 4-6 saatte rehidratas-yon sağlanabilmektedir. Tedavinin idame evresinde solüsyonun sodyum içeriğinin düşürülmesi gerekir. Bu amaçla sodyum konsantrasyonu 40-50 mmol/1 olan solüsyonlar kullanılabilir ya da rehidratasyon solüsyonunun su ile alterne edilerek içirilmesi ile sodyum alımı azaltılır ve hi-pernatremi önlenir. Dünya,Sağlık Örgütü, tek tip solüsyonun kullanılmasını ve idame evresinde arada su içirilmesıni önermektedir. Anne sütü ile beslenen sütçocuklarında ilk 4-6 saatlik rehidratasyon tedavisinden sonra, hatta çocuk istekli ise rehidratasyon evresinde emzirmeye başlatılır. Rehidratasyondan sonra öğün aralarında oral rehidratasyon solüsyonu (ORSJ verilmeye devam edilir. Anne sütünün sodyum içeriği düşük (7 mEq/l) olduğundan, böyle bir uygulama ile hipernatremi tehlikesi ortadan kalkar. Anne sütü ile beslenmeyen çocuklarda idame tedavisinde solüsyonun 1:1 oranında su ile alterne edilmesi gerekir. 3 aylıktan küçük bebeklerde renal sodyum atılımının sınırlı olması nedeniyle hipernatremi daha kolaylıkla oluşabileceğinden rehidratasyon evresinde de ORS solüsyonu 1:1 oranında su ile alterne edilerek verilmelidir.
Yine son yıllarda oral sıvı olarak aminoasit ve dipeptid içeren solüsyonların kullanımı da araştırılmaktadır. Aminoasitler, dipeptidler ve tripeptidler de D-hekzoslar gibi suda eriyen organik moleküllerdir ve barsaktan sodyum ve su emilimini arttırıcı etkileri bilinmektedir. Jejunum ve ileumda glycine’in sodyum ve su emilimi üzerine etkisinin glükozun etkisi derecesinde olduğu sıçanlarda gösterilmiştir. Bu bilgilerden hareket ederek, 20 g/l glükoz içeren solüsyonlara aminoasit ve dipeptid ilâvesiyle osmotik yükü arttırmaksızın sodyum ve su emiliminin arttırı-labileceği ve ishal üzerine de etkili olunabileceği, aynı zamanda vücudun protein dengesine olumlu katkı sağlanabileceği düşünülmüştür. Bu amaçla hazırlanan solüsyonlar, glycine ve ala-nin gibi aminoasitler veya glycyl-glycine^lycyl alanine, glycyl-glycyl-glycine gibi dipeptid ve tripeptidler içeren organik bileşik-elektrolit solüsyonlarıdır. Bu solüsyonlarla ilk denemelerin sonuçları tartışmalıdır. Dışkı volümünde azalma ve tartıda artma ile iyi sonuçlar bildirilmişse de bu solüsyonlar ile hipernatremi komplikasyonu oluşabileceği gözlenmiştir.
SOLÜSYONUN HAZIRLANMASI
Yukarıda bileşimi belirtilmiş glükoz-elek-trolit karışımı ülkemizde SSYB tarafından toz halinde paketler olarak sağlık kuruluşlarında kullanılmak ve dağıtılmak üzere hazırlatılmıştır. Bu paketler 200 mi kaynatılmış su içinde eritilerek solüsyon şekline getirilir. Bir litre veya 500 mi suda eritilerek hazırlanan preparatlar da eczanelerde bulunmaktadır. Gerektiğinde yukarıda belirtilmiş formüller eczanelerde veya sağlık küruüşâmin a^uTaVüâTaTmÛa hamatnaWü Solüsyon çocuğa ılık veya soğuk olarak içirilir. Hazırlanmış solüsyonların yeniden kaynatılması bileşimi bozar. Kontaminasyon açısından, hazırlanmış solüsyon en fazla 12 saat içinde kullanılmalıdır.
Evde kullanmak üzere ailelere toz paketler veriliyorsa, sulandırma ve verilme işlemleri açık ve ailenin anlayabileceği bir şekilde öğretilmelidir.
REHİDRATASYON TEDAVİSİ
Oral uygulama • ORS, istekle içebilen dehid-ratasyon vakalarında 4 saatlik bir sürede sık aralıklarla kaşık veya biberonla, büyükçe çocuklarda bardakla içirilerek verilir. Bu sürede verilecek miktar, hafif dehidratasyonda 50 ml/kg, orta-ağır dehidratasyonda 80-100 ml/kg dır (tablo 8.4.2). îlk saat içinde en az 10 ml/kg alamayan vakalarda nazogastrik uygulamaya geçilir.
Nazogastik uygulama: Ağız yoluyla solüsyonu alamayan vakalarda solüsyon bir serum şişesine konularak nazogastrik tüple damla damla verilir. Verilecek miktar yukarıdaki gibidir. Orta-ağır dehidratasyonda ilk saatte 30 ml/kg, ikinci saatte 20 ml/kg verilir, bunu izleyerek hastanın durumuna göre miktar azaltılarak uygulamaya devam edilir.
Yenidoğan döneminde ORS su ile alterne edilerek (örneğin 30 mi ORS, bunu izleyerek 30 mi su) uygulanmalı ve 4 saatte verilecek miktar 60-80 ml/kg olmalıdır. Özellikle küçük bebekler uygulama süresince yakından izlenmeli ve gerekiyorsa İV uygulamaya geçilmelidir.
Rehidratasyonun parenteral yolla yapılma indikasyonu olan vakalarda sıvı tedavisi İV olarak başlatılır ve 3 saatlik bir sürede toplam 70 ml/kg sıvı verilir (tablo 8.4.3). Bu sürenin sonunda tedaviye hastanın durumuna göre İV veya oral yolla devam edilir. Dünya Sağlık Örgütü, ishal vakalarında sıvı olarak Ringer-laktat solüsyonunun kullanılmasını önermektedir.
İDAME TEDAVİSİ
İdame tedavisinde amaç, çocuğun sıvı ve mineral gereksinimleri ile ishal, kusma, ateş nedeniyle devam eden kayıpları karşılamaktır. Oral yolla idame tedavisi, ilk 3-6 saat İV perfüzyonla rehidrate edilmiş çocuklarda da uygulanır (tablo 8.4.3). Çağdaş görüş ağır hastalık, gastroin-testinal sistemde obstrüksiyon veya sürekli parenteral beslenme gerektiren hastalıklar gibi durumlar dışında, dehidratasyonlu çocuklarda beslenmenin erken başlatılması yolundadır. Özellikle ishal tedavisinde çocuğu uzun bir süre aç bırakmak veya sulandırılmış düşük kalorili besinlerden oluşan bir diyet uygulamak bugün terkedilmiş yöntemlerdir. Bu nedenle parenteral sıvı tedavisi uygulanan hastalar ağızdan sıvı alabilir duruma geldikleri zaman İV perfüzyon kesilir ve sıvı tedavisine oral yolla devam edilir, aynı zamanda da beslenme başlatılır.
İdame tedavisinde oral glükoz-elektrolit solüsyonu öğün aralarında verilir. Miktar dehidratasyonun hafif olduğu vakalarda 100 ml/kg/gün, orta-ağır vakalarda 10-15 ml/kg/saat olarak hesaplanır. Özellikle ortaağır dehidratasyonu olan
Hasta oral sıvı alabilecek duruma gelene kadar İV tedavi devam ettirilir.
Vakalar idame tedavisi süresince de dikkatle izlenmelidir. Dehidratasyon bulguları yeniden oluşursa rehidratasyon tedavisi tekrarlanır. Anne sütü ile beslenen çocuklarda ORS nin sulandırılmadan verilmesi uygundur. Bunun dışında bu solüsyon öğün aralarında 1:1 oranında sulandırılarak verilir. Oral yolla yeterli miktarlarda (günlük sıvı gereksinimi + patolojik kayıplar) besin ve glükoz-elektrolit solüsyonu alamayan hastalarda nazogastrik uygulamaya devam edilir. Özellikle ishalli çocuklarda ishalin devam etmesi ile sütçocuklarmda günde 500 mi ye varabilecek önemli sıvı kayıpları olabilir ve bunların karşılanması gerekir. Hasta 6-8 saatlik aralarla tartılarak aldığı sıvının yeterli olup olmadığı kontrol edilmeli ve gerekirse sıvı miktarı arttırılmalıdır.
İSHALİN ERKEN TEDAVİSİ
İshalin erken döneminde, henüz dehidratasyon belirtileri gelişmeden önce ORS nin öğün aralarında, idame tedavisindeki uygulama şeklinde verilmesi ile dehidratasyon önlenir. Bu uygulama ancak ailelere yapılacak sistemli bir eğitim, alanda çalışan hekimlerin ve diğer sağlık görevlilerinin bu konuda bilinçlendirilmesi île başarılı olabilir.